Anlamak ve anlaşılmak insani ilişkilerde hepimizin devamlı olarak ihtiyaç duyduğu olgulardır. İnsanlar birbirini anlayabildiği oranda sağlıklı ve kaliteli bir ilişki yürütebilir. Lakin modern dünya insanoğlunun zihinsel ve manevi anlamda âtıl olmasının yolunu açan çeşitli meşguliyetler türetmiş ve insanın manevi ihtiyaçlarını öteleyerek bitmek bilmeyen arzuların meydana çıkardığı yeni maddi ihtiyaçları karşılama çabası oluşturmuştur. Bu meşguliyet durumu insanda hızla bir şeylere yetişmek zorunda olduğunu düşündüren devamlı telaşlı bir kişilik oluşturmuş. Bunun sonuçlarından biri olarak ilişkilerimizde nazik ve zarif tavırlar sergilemenin önem ve gerekliliğini unutmuş bulunmaktayız.
Oysaki Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), “Allah-u Teala her işte zarafeti sever.” buyurmuştur.
Zarafet yani "rıfk"; huyda ve hareketlerde yumuşaklık, geçimlilik ve nezaketli olmak demektir. Kaba ve nezaketsiz tavırlar İslam dininin özünün korunduğu toplumlarda hiçbir zaman kabul görmemiştir.
İnsanlarla anlaşabilmek de yumuşak huyluluğun getirilerindendir. Yorucu ve meşakkatlerle dolu bir günün sonunda eve gelen bir babanın yorgunluğunun anlaşılmasını, ihtiyaçlarının karşılanmasını, kendisine ilgi ve sevgi gösterilmesini beklemesi nasıl ki pek tabii bir durumsa aynı şekilde okulda yorulan çocuğun babasından ilgi beklemesi, ev işleri ve çocukların ihtiyaçlarıyla meşgul olan annenin de ihtiyacı olan ilgi ve sevgiyi talep etmesi pek tabii normaldir. Herkesin birbirinden anlayış beklediği bu gibi ortamlarda “ben zaten bugün çok yoruldum beni rahat bırakın” gibi ilgisiz ve kaba bir tavır Müslüman fertlere yakışık almaz. Bunun yerine nazik ve kibar davranışlarla birbirinin yükünü azaltmak aile fertlerinin birbirine sevgi ve muhabbetinin artmasına neden olur.
Veya arkadaş ortamında herhangi bir anlaşmazlık yaşadığımız birine karşı anlaşmazlığı devam ettirmek yerine konuyu kapatıp sonrasında bu durumu düşmanlığa çevirmeden nezaket ve zarafetle bir tutum sergilemek Müslümanca bir yaklaşım olur. Ali İmran 159. ayeti kerimede Allah-u Teala'nın Efendimiz'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)“Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi.” buyurması da bunun en güzel örneklerindendir.
Çevremizdeki herkes kendi hayatında bir şeylerin mücadelesini veriyor. Herkes farklı zorluklarla boğuşuyor. Belki bazılarından haberdar olabiliyoruz ama bilemediğimiz nice sorun ve sıkıntılarla uğraşan insanlar var. Bu sebeple karşılaştığımız herkesten nezaket ve anlayış beklerken bütün insanların bunu yerine getirebilecek veya bunun önemini kavrayabilecek bir durumda olamayabileceğini veya anlayış seviyesinin buna yetemeyebileceğini unutmamalıyız. Buna rağmen bize kibar davranmayan insanlara da biz nezaket ve zarafetle yaklaşmalı ve örnek bir tavır sergilemeyiz. Çünkü nazik ve kibar davranışlar insanların kalplerinde birbirlerine karşı soğukluğu giderir, kötü duygu ve düşünceleri eritir.
Sevgi, saygı ve muhabbetin artmasına zemin hazırlar. İyi ahlak ve huyların yayılmasının yolunu açar. Kabalıkla, zorlama ve inatla başkasına yaptırmak istediğimiz şeyler başarısız sonuç verir fakat aynı şeyi yumuşak sözler ve güzel bir üslupla talep ettiğimizde daha kolay olumlu sonuç aldığımızı görebiliriz. Çünkü zarafet insanı etkisi altına alır. Fıtratı bozulmamış diğer insanlar nazik ve zarif insanlara gönüllü itaatkâr olurlar. İyi söz ve tatlı dille başkalarına istediklerini yaptırmaları da mümkün olur. Atalarımız boşuna “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır”dememişler.
Komşu, akraba, tanıdıklar, sokakta çarşıda karşılaştığımız insanlarla, kısacası; hayatımızda küçük ya da büyük rol sahibi olan insanlarla her türlü ilişkilerimizde devamlı güler yüzlü, hoşsohbet, nazik ve kibar olmak, hâl hatır sormak, karşılaştığı insanları görmezden gelmemek, asık suratlı olmamak, kötülüğe kötülükle karşılık vermemek, kötülüğü iyilikle savmak Müslümanın zarafetinin örnekleridir. Hepimiz insanlara (genel anlamda) verdiğimiz değer kadar saygınlık ve itibar görürüz. Nankör veya kötü huylu insanların da bize aynı değeri vermesi beklenmemeli onun yerine “Benim sevabım Allah (Celle Celaluhu) katındadır." bilinciyle hareket etmeliyiz.
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet Suresi, 34. Ayet)
Zarafet ve nezaket insanları olumlu yönde etkisi altına alır. Zarif insan toplumdaki kalbi selim olan herkes tarafından sevilir itibar görür, sözüne itimat edilir. Zarafetin büyülü etkisi insanları birbirine adeta hizmetkar eder. Bunun için zarafet dini olan İslam zarafeti emreder.
“Yeryüzünü gül bahçesine çevirmekten daha güzeldir bir insanı sevindirmen.
Bin kulu azat edenden daha büyüktür
Bir hür insanı iyilikle kul edebilen.”
Ömer Hayyam