Rahman olan Allah’ın adıyla…
Yusuf dedi ki: “Rabbim, zindan benim için onların çağırdıkları şeylerden daha sevimlidir. Eğer onların düzenlerini benden savmazsan onlara meyleder ve cahillerden olurum” (Yusuf Suresi, 33. Ayet)
Kıssaların en güzeli olarak bilinen Ahsen-ul Kısas 33. ayette Allah (Celle Celaluhu) iki durum karşısında nasıl bir tavır takınmamız gerektiğini Peygamberi nezdinde bize öğretir. Ayete konu olan iki karakter vardır. Birincisi günah işlemeye hiçbir engeli olmamasına rağmen Allah’tan korkup günah işlemeyen, öteki karakter ise kendileri günah işledikleri gibi günaha teşvik edenler. Kuran’ı Kerim ve dolayısıyla yüce Allah karakter inşa ederken kullandığı metot çok önemlidir. Yanlışı gösterir, doğru olanı söyler. Doğruyu bulması ve uygulamasında yardımcı olur. Bu yardım etme işini çeşitli vasıtalar ile yapar. “İyiliği Allah’tan, kötülüğü kendi nefsinden bil” düsturuna binaen daima iyiye ve güzele yönlendirir.
Yusuf suresinde anlatılan kıssaya göre Mısır azizlerinin eşleri kendi arzularını tatmin etmek için Hazreti Yusuf’u (Aleyhisselam) günah işlemeye davet ederler. Fakat Hazreti Yusuf (Aleyhisselam) onların çağırdığı günaha meyletmez. “Zindan bana onların çağırdıkları şeylerden daha sevimlidir”(Yusuf Suresi, 33. Ayet) diyerek nefsinin hoşuna gidebilecek bu fiili reddeder. Rabbine sığınır, yardım talep eder. Allah (Celle Celaluh) bu talebe karşılık zindan gemisine bindirerek onu korur. Hazreti Yusuf’un (Aleyhisselam) da vakıf olduğu çok büyük bir hakikat vardır ki; nefsin arzularını yerine getirmek ile onun şerrinden korunmak mümkün değildir. Rahman olan Allah muhafaza etmezse hiçbir kalp insan olması hasebiyle şeytanın tuzaklarından, bir takım arzulara meyletmekten, nefsinfısıltılarından emin olup korunamaz. Nefis insanı sürekli kötülüğe çağırır. Kötülükleri yerine getirmek için de şeytandan büyük bir destek görür. Hazreti Yusuf’un (Aleyhisselam) söylediği gibi “ben nefsimi temize çıkarmam çünkü nefis her zaman kötülüğü emreder.” (Yusuf Suresi, 53. Ayet) Bu fısıltılardan ve kötülüklerden korunmanın çaresi Cenabı Hakk’a sığınıp onun emirlerini yerine getirmek, imandan bir zırh yapıp giyinmek ile mümkün olur.
Geçici dünya zevklerini ahiret nimetlerine tercih etmemek imanın bir gereğidir. Hazreti Yusuf(Aleyhisselam) Rabbine niyazda bulunarak, zindanda yaşamayı sarayda yaşamaya tercih etti. Halbuki o da bir beşerdi. İçinde yaşadığı sarayın konforundan dilediği gibi faydalanabilirdi. Fakat o biliyordu ki dünya hayatı, zevkleri ve nimetleri de geçicidir, kalıcı olan Allah’ın rızasıdır. Yusuf(Aleyhisselam) Rabbine içtenlikle yakardı. Zindan bana daha sevimli dedi. İstediği yer dört duvar,içinde karanlıkların ve her türlü kötülüğün olduğu yer idi. Yediğinin içtiğinin giydiğinin kısacası her şeyin kısıtlı olduğu bir yer. Sarayla kıyas edildiği zaman ne kadar da büyük bir kayıp. Aslındadünya hayatını tercih etmekle cennet hayatının kaybedilmesi gibi. Dünya hayatı mümin için, ahiret hayatına kıyasla zindan hükmünde değil midir? Hazreti Yusuf’un (Aleyhisselam) pozisyonunda olup da sadece Rabbinin rızasını dileyen kaç genç vardır? Günah işleme ile arasında herhangi bir engelin olmadığı, bahaneler ardına sığınmayan kaç kişi? Ancak ahirete yakinen inanan insanların yapacağı bir tercihtir. Çünkü mümin bilir ki Allah’ın rızasını dileyerek nefsin istek ve arzularını reddetmenin mükafatı cennet nimetleridir.
Allah ile kul arasındaki en kuvvetli bağlardan bir tanesi duadır. İnsan en sıkıntılı, en muhtaç anında Allah’a niyaz ederek bir çıkış, bir selamet arar. Zorlukları yenmek, içindeki üzüntüleri gidermek, yaşadığı halden başka bir hal içine girmek istemesi en doğal hakkıdır. İnsanoğlu dua ederken, Rabbine niyaz ederken başvurduğu yöntemi, üslubu ve ne istediği çok önemlidir. Bazen dua kapılarımız açık hemen kabul görür, bazen daha güzeli için zaman hazırlanır, bazen de istediği şeyin zemini hazırlanır. Bazen de istediğin şeyin Rabbin sana yakıştırmadığı ya da az gördüğü için zaman ve mekândan münezzeh olan ahirete erteler. Çünkü dünyada her şey geçici ve sınırlıdır. Rabbimizin merhameti sonsuzdur. O da salih kullarının dualarına en güzeli ile icabet etmek ister. Bu sebeple ahirete erteleyebilir. Hikmetinden sual olunmaz.
Yusuf (Aleyhisselam) Rabbine dua etti. “Rabbim zindan bana bunların benden istediklerinden daha iyidir. Eğer onların bana koydukları tuzağı boşa çıkarmazsan korkarım ki onlara meyleder ve cahillerden olurum” (Yusuf Suresi, 33. Ayet) dedi. Günaha girmekten, nefsine uyumaktan,Allah’a karşı hata yapmaktan korktuğu için zindanı istedi ve Rabbi duasını kabul etti. Suçsuz olduğu halde yıllarca zindanda kaldı. Günaha düşmek korkusuyla yaptığı duada kimilerine göre bir hata olabilir. Bulunduğu halden emniyet ya da selamet isteseydi o da olurdu. Bela ağızdan çıkan söze bağlıdır. Kimi zaman dilimizin telaffuz ettiği kelimelerin muhtevasına dikkat etmeyiz. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birinin “Allah’ım bana sabretme gücü ver” diye dua ettiğini duyunca, “bu sözünle Allah’tan sana bela vermesini istemiş olursun; halbuki ondan afiyet ve iyilik vermesini dilesen daha uygun olur” (Tirmizî) buyurmuştur. Sabır musibet anında gösterilir. Bir musibete uğradığımız zaman “sabır ver ya Rabbi” diye niyazda bulunur isek sabır gerektirecek musibetler ile karşılaşabiliriz. Nitekim Hazreti Yusuf kıssasında “zindan bana daha sevimli” dediği için suçsuz olduğu halde zindana atılan Yusuf (Aleyhisselam) gibi bir akıbet ile karşılaşabiliriz.
Bu kıssadan çıkaracağımız derslerin en önemlileri; gençliğimiz, fiziksel özelliklerimiz yani güzelliğimiz, ortamın tamamen elverişli olması günah işlememize davetiye çıkarsa bile nefsin arzularına uymamayı, karşı koymayı ve iradenin gücü ile ahlaklı olmanın yollarını bulmayı, Rabbine iltica ederek tüm bu isteklerle mücadele etmeyi düstur edinmeliyiz.
Her ortam ve her şartta iffetli olma ve iffetli kalma duası ile… Vesselam…