Nisanur Dergisi - Arzu Demir
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
İslam’ın en çok önem verdiği hususlardan bir tanesi de “sıla-i rahim”dir. Yani akrabalar arası ilişkiler. Sevgi, saygı ve yardımlaşma ile ağların örülmesi gereken bir fiildir. Rahim kökünden gelip sıla ile bütünleştiğinde akrabaya ulaşmak/kavuşmak manasına gelir. Ayet ve hadislerle teşvik edilen bu eylemin hem dünya hem de ahiret kazançları vardır.
Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gelen ilk vahyin ardından, Hz. Hatice’nin (Radiyallahu Anha) yanına gelip durumunu anlatınca Validemiz onu “Vallahi sana gelen şey Hak’tır. Çünkü sen akrabanı gözetirsin” diye teselli etmiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir kutsi hadiste şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah şöyle buyurur; Ben Rahmanım, akrabalık bağlarının adı da Rahim’dir. Ona kendi ismimden türeyen bir isim verdim. Onunla ilişkiyi sürdürenle ben ilişkimi sürdürürüm, onunla ilişkiyi kesenle ben de ilişkimi keserim.” (Ebu Davud)
Bu kutsi hadisten de anlaşılacağı üzere bu bağ ismini Allah’ın (Celle Celaluhu) isimlerinden birinden almıştır. Allah ile münasebeti olan kişilerin yaptığı bir iştir. Rabbiyle ilişkilerinin devamlı olmasını isteyenler, sıla-i rahime dikkat etmelidirler. Akraba ile ilişkiler kesilirse insanın yaratıcısı ile de ilişkilerinin kesileceğinin vurgusu yapılmaktadır. Akrabalar ile bağlantı varsa, Allah’ın (Celle Celaluhu) rahmet ve merhameti de vardır.
Akrabalar arası ilişkiler sevgi, saygı ve yardımlaşma esasları üzerine kurulmalıdır. Arada herhangi bir menfaat gözetmeksizin bu bağın sosyal hayatın her alanında yer alması gerekmektedir. İyi günde ve kötü günde birbirinin yanında olma, yardımlaşma gibi esaslar üzerine kurulması gereken bu ilişkinin insanın yaşantısına birçok faydası vardır. Özellikle zor durumda olan akrabalar arayıp sorulmalı, ihtiyaçlarının giderilmesinde yardım edilmelidir. Zor gününde akrabasını yanında gören kişiler birbirlerine daha çok kenetleneceklerdir. Ziyaretleşme, imkansızlıklarda telefon ile arama, hasta ziyaretleri vs. aradaki bağların güçlenmesine vesilelerdir. Yeri ve zamanı geldikçe bu yollara başvurulup sağlamlaştırmak ve güçlendirmek için yollar aranmalıdır.
Sosyal hayatı düzenleyen unsurlardan olan sadaka ve zekat akrabaya yapılınca daha çok sevapla karşılığı verilir. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “İki çeşit sadaka vardır. Yoksula verilen sadaka, akrabaya verilen sadaka. Yoksula verilen bir sadaka, akrabaya verilen ise iki sadaka yerine geçer. Biri sadaka, biri de akrabayı koruyup gözetme sevabıdır.” (Tirmizî)
Akrabaların sevinçlerini, hüzünlerini paylaşmak, ihtiyaç duyduklarında yardımlarına koşmak, dara düştüklerinde ellerinden tutmak ve birbirlerine destek olmaları gerekmektedir.
Sıla-i rahim bizimle ilişkisini devam ettiren akrabamızla ilgilenmek ve onları ziyaret etmek değildir. Aramayanı aramak, gelmeyene gitmek, sormayanı sormaktır. Bir gün sahabelerden biri Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yanına gelip akrabalarını şikâyet etti. “Ey Allah’ın Resulü ben akrabamla ilişkilerimi sıcak tutmaya, irtibatımı devam ettirmeye çalışıyorum. Onlarsa beni arayıp sormuyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyor. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana kabalık ediyorlar” demişti. Bunun üzerine Resulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sahabeye şöyle buyurmuştur; “Sen böyle davranmaya devam ettiğin sürece Allah’ın yardımı seninledir.” (Müslim)
Rahmet ve yardım vesilesi olan sıla-i rahimi terk etmeyelim. Yaşadığımız bu çağda maalesef teknoloji kullanımı ve internet bağımlılığının etkisi ile Allah’ın (Celle Celaluhu) kutsal kıldığı bu bağda zayıflama olmuş, hatta bazı ailelerde dünyalık menfaatlerden dolayı ilişki kopmuş ve araya küskünlükler girmiştir. Dünyada iyiliğe en çok layık olan anne ve babalar dahi sorulmaz ve ziyaret edilmez olmuşlardır. Hâlbuki birçok hadisi şerifte Allah (Celle Celaluhu) ile bağların kopma tehdidi vardır. Demek oluyor ki zamanın en önemli sorunlarından biri olan iman zayıflığının altında akrabayla ilişkiyi kesmek yatmaktadır. Cennete girme vesilesi olan ve Allah (Celle Celaluhu) nezdinde önemli bir ibadet sayılan bu ilişkiye gereken ihtimam gösterilmelidir. Bir adam Hazreti Peygamber’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gelerek, “Ya Resulallah! Beni cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?” dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu cevabı verdi: “Allah’a ibadet eder ve ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahim edersin.” (Buhari)
“Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının!” (Nisa Suresi 1. Âyet)
Allah’ın (Celle Celaluhu) emri Peygamberin kavli olan bu sözü iyi bilmeli ve istenilen şekilde bu hükme uyulmalıdır. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) meşgaleleri o kadar fazla olmasına rağmen, her şartta ve her koşulda ara ara akrabalarını ziyaret eder, hâl hatırlarını sorar ve ihtiyaçlarının temininde onlara yardımcı olurdu.
“Her cuma gecesi insanın amelleri Allah’a arz olunur. Yalnız sıla-i rahimde bulunmayanların amelleri kabul olunmaz.” (Ahmed bin Hanbel) İnsanı korkutan bu tehdit günümüz insanının hafife aldığı, önemsemediği bir noktaya gelmiştir.
Aynı zamanda Allah’a (Celle Celaluhu) ve ahiret gününe iman eden insanların özelliğidir. “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasına gözetsin.” (Buhari, Müslim)
Rızık bolluğu ve ömrün bereketli olmasına da sebeptir. “Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin” (Tirmizî)
Akraba ile ilişkileri canlı tutmak gerekmektedir. Fiziki olarak farklı şehirlerde olmak, bizzat gidip görme imkânı olmama gibi durumlarda, iletişim araçları kullanılarak onlara ulaşmalıyız, bu bağı güçlendirmek için bahaneler aramalıyız. Her fırsatı değerlendirmeliyiz. Kötülük gördüğümüz akrabalar varsa dahi onlarla münasebeti kesmemeliyiz. Belli ölçülerde ve belli aralıklarla ziyaret etmeli, ilişkilerimizi devam ettirmeliyiz. Kin tutmak, düşmanlık etmek, zarar vermek, haksızlık yapmak asla yapmayacağımız şeyler olmalıdır. Bununla beraber zarar veren, düşmanlık eden, kötü yola sevk edenlerle mesafeli olmalı, kötülüğü yapan taraf asla biz olmamalıyız.
Yemek davetleri, çay ziyafetleri, akraba muhabbet meclisleri oluşturalım. Allah’ın (Celle Celaluhu) rızasını gözeterek yapalım ki hem dünyada hemşeri ahirette mutlu olalım.
Bu yazıyı okurken eminim hepimiz kendi hayatımızdan bazı bölümler, yaşanmışlıklar göreceğiz. Biz kendi üzerimize düşeni yapalım. Allah’ın (Celle Celaluhu) bizden istediği şekilde davranalım. Karşı tarafın yapıp yapmamasına (üzülsek dahi) aldırış etmeyelim. Bu emir hakkında o kadar ayet ve hadisi şerif mevcut ki uyup uymama konusunda tercih hakkımız olmadığını düşünüyorum.
Vesselam…