Aile kurumu insanlık tarihi boyunca toplumu oluşturan kurumların başında olagelmiştir. Kapitalizmintüm dünyada hâkim olmasının en yıkıcı etkilerinden birisi hiç kuşkusuz aile kurumunu alt üst etmesidir.
Çekirdek aile tipinin yaygınlaştırılması kent yaşamının olağan bir getirisi gibi görülse de aslında yeni dünya düzenini dizayn edenler tarafından aile kurumunun yavaş yavaş yıkılmasının basamağı olarak düşünülmüş ve bu anlamda ne yazık ki başarıya ulaşılmıştır. Tüm dünyada yaygın olan geniş aile tipinden, çekirdek aile formuna dönüştürülen aile yapısı, zaman içerisinde daha da küçülerek tek ebeveynli aile veyahut tek kişilik bireylerden oluşan yaşam tarzlarına dönüştürüldü. Geniş aile tipinde bir arada yaşayan büyük anne, büyük baba, çocuklar ve torunlar arasında kültür aktarımı sağlanmaktaydı. Nesiller arasındaki tecrübe aktarımı sayesinde ise genç nesiller hayata daha kolay hazırlanmaktaydılar.
İstatistiklere göre Avrupa ve Amerika’da evlilik oranları neredeyse yok denecek kadar azalmışbununla beraber evlilik dışı dünyaya gelen çocuk sayısı her geçen gün çoğalmaya devam etmektedir. Doğum sonrası bakımevlerine bırakılan bu çocuklar hayatları boyunca sıcak bir aile ortamından mahrum bir halde büyümektedirler. Bu şekilde büyüyen çocuklarda maalesef aidiyet hissi oluşmamaktadır. İleride tamiri mümkün olmayan kişilik bozuklukları ve insanlık vasıflarının kaybı anlamına gelen bencillik, empati yoksunluğu ve haz odaklı yaşama temayülü ne yazık ki, bu neslin en belirgin özellikleridir.
Öte yandan İslam’ın aile ve akrabalık bağlarına verdiği önem bu anlamda Müslüman toplumları uzun zamandır korumaya devam etmiştir. İnternet ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ile beraberdünyanın küresel bir köye dönüşmesi, batı tipi yaşam tarzlarının Müslümanlar arasında da yaygınlaşmasına sebep oldu. Sosyal medya ve televizyonların gündüz kuşağı programları ve ahlaksız diziler aracılığıyla toplumun üzerine boca edilen ahlaki yozlaşma neticesinde evlilik yaşı giderek yükselmekte, bununla beraber boşanma oranları gün geçtikçe daha da artmaktadır. Bu gidişat toplumun geleceği açısından endişe vericidir.
Aile kurumunu korumak sağlıklı ve bilinçli bir toplumun inşası için olmazsa olmaz şartlardan birisidir. Yaşadığı toplumun derdiyle dertlenen her bilinçli Müslümanın en birincil görevi aileyi ayakta tutmak olmalıdır.
Bu bağlamda herkes kendi evinden başlayarak bilinçli bir ebeveyn olma yolunda gayret göstermelidir.
Bilinçli ebeveyn olmanın birtakım şartları bulunmaktadır. Bu şartları şöyle sıralayabiliriz:
1-Önce çocuğunuzu tanıyın.
Bilinçli bir ebeveyn olmak çocuğunu tanımaktan geçer. Çocuğun artıları-eksileri zaafları ve aşırılıkları nelerdir?
Bunlar tespit edildikten sonra terbiye yoluna gidilebilir.
2-Söz hakkı verin.
Çocuğa söz hakkı tanımak ve kendini ifade etmesine fırsat vermek kişilik gelişimi açısından çok önemlidir. Söz hakkı vermek her dediğini yapmak anlamına gelmiyor. Fikirlerine değer verildiğini görmek çocuğu değerli hissettirecektir.
3-Çocuğunuzun birey olmasına fırsat verin.
Yemeğini kendi başına yemesine fırsat vermekle başlayarak büyüdükçe kendi kendine yetebilme becerisini kazandırmaya çalışmak gerekir. Bunu yaparken her zaman bir adım geriden takipte olmak ve bunu hissettirmek de işin bir parçası olmalı. Çocuk ailesinin gözetiminde olduğunu bilmeli ama aynı zamanda sorumluluklarının da farkında olmalı.
4-Esnek olun.
Gereksiz yere katı tutumlar sergilemek çocuğun yapmasını istediğiniz şeylere karşı nefret oluşmasına neden olur. Esnek olmak tavizkar olmak demek değil, aksine Peygamber Efendimiz’in (Sallallahi Aleyhi VeSellem) “Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” (Müslim, Cihâd, 1732) hadisine uymanın gereğidir.
5-Etkin dinlemenin önemini bilin.
Çocuklar çoğu zaman nasihat etmenizi değil sadece onları dinlemenizi isterler. Dinlerken şayet ayakta iseniz oturmanız, gözlerinin içine bakarak konuşmasını bitirmesini beklemeniz onu anladığınızı hissettirir.
6-Aile içi oturumlar yapın.
Bütün ailenin bir arada bulunduğu ve beraber fikir alışverişinde bulunulan aile ortamı çocuk için dünyada kendini güvende hissettiği en özel ortamdır. Haftada bir bu şekilde yapılan aile toplantıları tüm aileyi kaynaştırıp birlik ve beraberliğe fayda sağlayacaktır.
7- Ödüller ve cezalar.
Ödül ve ceza yöntemi ilahi kaynaklardan öğrendiğimiz bir terbiye yöntemidir. Yalnız ödül ve cezalarda aşırılık terbiyenin başarısız olmasına neden olur. Aşırı cezalandırıcı veya aşırı ödüllendirici tavır çocuklar üzerinde negatif etki yapmaktadır. Cezalar asla şiddet içerikli olmamalı, çocuğu sevdiği bir şeyden mahrum bırakma şeklinde olmalı. Ödüller ise pahalı hediyeler şeklinde değil, beraber bir etkinlik yapma, sevdiği bir yere götürme şeklinde olmalıdır. Ayrıca yaptığı kötü bir davranıştan sonra direkt olarak çocuğun şahsiyetine değil yapılan kötü davranışa vurgu yapılmalı. Tam tersi olarak yaptığı iyi bir davranışta da çocuğun aşırı övülmesi değil yaptığı davranışın övülmesi kişilik gelişimi açısından çok daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
Velhasılıkelam adamın birisi İbni Haldun’a “çocuğumu nasıl yetiştiririm?” diye sormuş. İbni Haldun, “Bunun için özel bir kanuna ihtiyaç yok. Sen nasılsan çocuk öyle yetişir.” demiş.
Selam ve dua ile…