Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Toplumsal yapının merkezi ailedir. İnsanlık tarihi ile var olan bu oluşum bugün büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Boşanmaların artması, tek ebeveynli ailelerin çoğalması, nikahsız birliktelikler, evliliğin ve çocuk sahibi olmanın reddedilmesi, geciktirilmesi gibi sorunlar ailenin işlevlerini yerine getirmesini sıkıntıya koymaktadır. Meydana gelen bu sıkıntılar aileyi doğrudan etkilediği gibi toplumu da dolaylı yollardan etkilemektedir.
Mutluluğun, düzenin, güvenin, dengeli yaşamın merkezi olarak kabul edilen aile maalesef bu görüntüsünü zamanla kaybetmeye başlamıştır. Beşeri sistemlerin etkisinde kalan insanlar “biz” kavramını unutup “ben”cilliği ön plana çıkarmışlardır. Büyük aile kavramı yerini çekirdek aile kavramına bırakmıştır. Bilirkişilerin de desteği ile aile büyükleri, bu yapıdan bertaraf edilmiş, büyük aile olmanın birçok zararının olduğuna insanlar inandırılmıştır. İdeolojilerin dayatması ile güvenli olmayan, zarar görülen, fertlerin asimile oldukları mekanlar gibi gösterilmeye çalışılmıştır. İnsanlar üzerinde oluşturulan bu algı ile emellerine kısmen ulaşmışlardır. Kutsal olan aileye el uzatıldığı gibi, kutsal olan değerlere de el uzatmakla bu işi başarmışlardır. Aile son yıllarda insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir şekilde şer odaklarının planlı ve organizeli hedefi haline gelmiştir. Bizi yücelten değerlerimiz unutulmuş yerine ben merkezli hastalıklı bireyler türemiştir. Çoğu zaman anne kendi çocuğunu tanıyamaz hale gelmiştir.
Aile yapısını hedef alan ilk adım, batılılaşma süreci olmuştur. Modern toplum diye adlandırılan Avrupa, aile kurumunu yıktı, zararını gördü. Şimdilerde bu kutsal yapıyı tekrardan oluşturmak için çok cazip teklifler ile vatandaşlarını evliliğe ve aile kurmaya teşvik etmektedir. Özellikle batıya hayranlığı olan insanlar karşı karşıya oldukları ailenin yok olma tehlikesini ivedilikle görmelidirler. Aksi takdirde bu kutsal yapıyı oluşturmak için çok çaba ve zamana ihtiyaçları olacaktır. Ya da bu sorumsuzca yani kuralın, kaidenin olmadığı sadece kendi kurallarının olduğu bir yaşamla hayatlarını idame ettirmeye çalışacaklardır.
Bir millete veya bir devlete zarar vermek istiyorsanız o toplumun aile yapısına zarar vermeniz gerekmektedir. İnsanlık üzerine oynanan büyük oyunlar vardır. Birçok “izm” insanlar üzerindeki etkileri ile bu hedefi gerçekleştirmeye çalışmıştır. Büyük lokmayı çiğnemek ve yutmak zordur ama lokmaları kesip yemek daha kolay bir iştir. Bu işten nemalanacak olan kesimler tam da bunuyapmaktadırlar. İnsanları etkisi altına alan en önemli oluşum kapitalizmdir. Kapitalizmin de hedeflerine ulaşabilmesi için çok yönlü çalışmaları vardır. Bu çalışmalarını yaparken o kadar ustaca yapar ki başrol oynayan insan bunu fark etmez. Çeşitli oyun, desiseler ve algılarla bunu sessizce yürütürler. Yaptığı her işi bir sebeple insana sunarlar. Bir bakarlar ki bu insan onun her emrini yerine getiren bir askere dönüşmüştür. Gerektiğinde bu asker kendisi bu emirleri uyguladığı gibi etrafındakileri de bunları yapması için zorlar ve onları etki alanlarına alır.
Gereksiz olarak görülen aile bireylerini bu oluşumdan kopardığınızda onu istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Çünkü onu koruyan, savunan, biçimlendiren bir aile çatısı yoktur. Korumasız ve savunmasız insanları biçimlendirmeniz, korkutmanız ve kullanmanız daha kolay olacaktır. Sosyal medya, televizyonlar, dijital akımlar aile içinde yaşananları servis ederek ailenin o kadar da kutsal olmadığını, ”insanlar burada güvende değildir”, “her türlü tehlike aileden insana gelmektedir” algısı oluşturulmak istenmektedir. Özellikle gündüz kuşağı denilen TV programları bunun en önemli ve en etkili ayağını oluşturmaktadır. Çoğu senaryo olan, olayların ailede yaşanmış gibi gösterilip, aile olunduğu zaman “bu tür şeyler başımıza gelir” algısı ile bilinçaltına mesajlar verilmek istenmektedir. Bu yüzden son yıllarda erkek ve kadınların evliliğe bakış açıları çok değişmiştir. “Bu sorunları yaşayacağıma bekar kalırım” düşüncesi ile artık aileler kurulmuyor. Kurmak isteyenler de bu şüphe ve düşünceler ile bu işi yapıyor.
Birçok koldan bu kutsal yapı büyük tehdit altındadır. Bunun farkında olan kesimlerin daha yüksek sesle bu sorunu dile getirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde on-yirmi yıl sonra insan nesli tükenmeye yüz tutacaktır. Bu konuda devleti yönetenlerin ve milletin elini taşın altına koyması, bu kutsal yapının bozulmaması ve muhafazası için çalışmaları elzemdir.
Hiçbir kurum, hiçbir suni yapı ailenin vermiş olduğu huzuru, mutluluğu, sıcaklığı ve sevgiyi veremez. Çocuklara değerler eğitimini en sağlıklı şekilde sadece ebeveynler verebilir. Sağlıklı bireyler demek sağlıklı aileler demektir. Sağlıklı aileler de sağlıklı toplumları oluşturur. Yıllarca örnek alınan Batı toplumları aile kurumunu ortadan kaldırdıktan sonra uyuşturucu, madde bağımlısı sayısı artmış ve toplumlarının temelleri çatlamıştır. Pek yakın zamanda bu toplumların parçalanması ve yok olması kaçınılmazdır. Kötü yollara düşmenin ve yanlış alışkanlıklar edinmenin başlıca sebebi “ailenin olmaması”dır. O yüzden var gücümüzle aile olmanın, aile kurmanın ve çocuk sahibi olmanın güzelliklerini nesillerimize anlatıp onları teşvik etmeliyiz.
Vesselam…