Bütün işlerini birbirine uygun yerli yerinde yapan El-Muksit olan Allah’a hamd, adaleti ayakta tutan yaşamıyla bizlere örnek ve önder olan peygamberine, Peygamber Efendimize salât ve selam olsun.
Yapacakları artınca eli ayağı birbirine dolanan aciz bir kul olarak başlıyorum sizlerle muhabbet etmeye. Heybemize lütfedilecek incilerin, mercanların neler olacağını bilememenin heyecanıyla devam ederken tutuluyor, tutunuyoruz Rabbi Rahime. Söz konusu Esma-ul Hüsna olunca, Mecnun Leyla’sına kavuşunca kalbin eskisi gibi atmasını beklemek çok doğru olmasa gerek.
Varlığa atılan her bakış beraberinde birçok anlamla geri döner. İşlemci ödevi gören aklın ve yorumlayan, anlam katan kalbin eşliğinde okumalara başlayalım o halde.
Solunum cihazına bağlanan ve neticesinde bunun ücreti kendisinden talep edilen birey“Yıllardır soluk alıp veriyorum ama bunun için herhangi bir bedel ödemiyorum.”şeklindeki sözleriyle dikkatlerimizi farklı bir noktaya çekmiştir. Emrimize sunulan her bir unsuru değerli olmasına karşın kâinatta var olan bu ucuzluk…
İnsanoğlunun yüzü incelendiğinde dar bir alanda, organların yerinin belli olmasına karşın bir yüzün diğerine benzemediği görülür. Kalabalığa, karışıklığa rağmen her bir canlının ayrı yüzlere, şahsiyetlere sahip oluşu…
Gökte Güneş, Ay ve çok sayıda gök cisimlerinin yörüngelerindeki hakeza yerde canlıların yaşam alanlarındaki birliktelikleri dikkatlerden kaçmaması gereken diğer bir konudur. Bu kadar farklı unsurun uyum içerisinde oluşu…
Dört harften oluşan bir alfabe ile en fazla kaç kelime yazılabilir ki? Tüm varlık Adenin, Timin, Guanin, Sitozin denilen bu dört harfin yazılımıyla oluşmuştur, der bilim dünyası. Meydana geliş kolaylığına rağmen eşsiz güzellik ve mükemmelliğin ortaya çıkışı…
Yirmi dakikada bir bölünen bakteriler bir saatin sonunda sekiz bakteri olmuştur. Çok farklı çeşitleri olan bu canlılardan sütün, hamurun mayalanması, insülin denilen şeker hastalarına verilen ilacın elde edilmesi ve buraya sığmayacak daha birçok alanda faydalanılmaktadır. Ortaya çıkış çabukluğuna rağmen ölçülülük ve dengeliliğe karşın israfın olmayışı…
Çok sayıda çiçekle ve dahi her bir çiçeğin renginin ve deseninin farklılığı ile bahar mevsimi ruhlarımıza sunulan ziyafet sofralarıdır adeta. Çokça, cömertçe var oluşlarına rağmen sanatlı oluşları…
Her birini birer örnekle sınırlı tuttuğumuz ve daha birçok detayın esmaları, esmaların sahibini işaret ettiğini görmemek için aklını bir kenara koymak gerekir. Said Nursi alemleri birbirine sarılı çok yapraklı bir gül goncasına benzetir. Her alemin sonsuz aydınlığa ve huzura kavuşması için Allah’ın (Celle Celaluhu) alemlerde tecelli eden isimlerinin görünmesinin şart olduğunu söyler. Her bir esma diğerini destekleyen bütünün bir parçasıdır zira.
Bir şehre veya kuruma gidildiğinde her şeyin yerli yerinde olduğu ve herkesin işini yaptığı görülünce orada adil bir idarecinin olduğu düşünülür. Kendi vücuduna hakeza kâinata bakan bireyin El-Muksit olan ilahını görmesi kaçınılmazdır. Yaşamın her karesinde tanık olduğu şaşmayan adalet ölçüsü onu başka çıkarımlarda bulunmaya iter. Huzur ve güvenin temeli olan adaleti sosyal hayatta tesis edebilecek olanın ancak El-Muksit olduğunun farkına varır.
Mazlumu zalimin elinden kurtarandır El-Muksit. Bunu öyle adilane bir şekilde yapar ki sonucuna mazlum ve zalim razı olur. Hakim’in Enes’ten rivayet ettiği bir hadisi şerifte mümin iki kişiden birinin diğerinden hakkını talep ettiğine tanık oluyoruz. Hiç sevabı kalmayan müminden günahlarını yüklenmesini isteyen alacaklı mümine, gümüş şehirlerdeki inci karışık altın köşkler karşılığında mümin kardeşini affetmesi teklif edilir. Affedince ikisinin birlikte cennete girmesi istenir. Böyle bir adaleti El-Muksit olan Allah’tan (Celle Celaluhu) başkası yapamaz. Böyle bir uygulama da herkese yapılmaz. Bazı suçların cezası gözlerin dehşetten fırlayacağı o güne affedilmeksizin ertelenir. Ölçü ve insafa uyma noktasında ayarı hiç şaşmayan, etki altında kalmayan, her şeyi yapmaya gücü yeten bir adalet tam bir adalet olur.Bir birey diğerine on birim zarar verdiyse cezanın on iki birim olması zulümdür zira.
Unutmaktan, bilmemekten, hatadan uzak bir adalettir O’nun adaleti. Her işin önünü ve sonunu bilen, bildiği gibi yapan, her uygulaması hak ve hayır olandır. Başkasının mülkünde izni olmadan tasarrufta bulunmak zulüm iken O zulümden uzaktır. Tüm mülkün tek sahibi ve yaratıcısı O’dur zira. Kimsenin itiraz etmeye hakkı yoktur. Emaneti taşıyan insan kendini sahip zannederek ilkin kendine sonra çevresine zulmetmiştir.
Hiçbir işi düzensiz ve başıboş olmayıp kâinatı adalet üzere belli bir ölçüye göre yaratmıştır. Yerde, gökte ve ikisi arasında olan tüm yaşamlar, çalışmalar dağınık, bağımsız, birbiriyle çarpışan olaylar olmayıp büyük hikmetler ve belli gayeler etrafında birleşmişlerdir. O’nun havası, suyu, taşı, toprağı, mevsimleri, gecesi, gündüzü insanların kendilerinin bile farkında olmadığı ihtiyaçlarına cevap verebilecek niteliktedir.
Bitkinin topraktan aldığı suyun dallar ve iletim sistemi aracılığıyla gerekli yerlere gitmesindeki ölçü, hayvanda sindirilen besinlerin kan aracılığıyla vücutta dağıtımının yapılması, vücudumuzdaki elementlerin yerleşkesindeki denge, organlarımızın her birinin yerli yerinde oluşu ve çok daha fazlası El-Muksit olan Mevlamıza işaret eder.
Hadisi şeriflerde zikredilen El-Muksit esması Kur’an-ı Kerim’de isim şeklinde geçmez.“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl Suresi, 90. Ayet)
Kullarına muamelesi adalet ve merhamet üzere olan Rabbimiz kullarından da bunu istemiş, nasıl olacağının anlaşılabilmesi için peygamberler göndermiş, kitaplar indirmiştir. Objektif bir kavram ve sabit bir ilke olan adalet ancak hakka uymakla sağlanır zira. Bunun öğrenileceği tek bir merci vardır.
El-Muksit’ten ders alan kullar ölçülü, dengeli, tutarlı ve istikamet içerisinde hareket etmeyi öğrenmişlerdir böylece. Adaleti ayakta tutmaya çalışan, sözleri ve işleri uyumlu olanlardır onlar. Aleyhlerine bile olsa adaletten ayrılmayan, bencilliklerine ve hırslarına yenik düşmeyen, teslimiyetle içsel barışı sağlayanlardır. Bir kanadı bakımlı, öbür kanadı pörsümüş, cılız düşmüş kuşun uçamayacağının farkında olduklarından iç ve dış uyumunu çoktan sağlamışlardır. Bunun için önce kendi yaptıkları haksızlıklardan vaz geçmiş, kendilerine yapılan haksızlıklara sabretmiş, yerine göre vermesi gereken cevabı vermiş, başkasına yapılan haksızlığı gidermek için çalışmalara çoktan başlamışlardır. Tüm bunları El-Muksit olan ilahlarından öğrenmişlerdir.
“Sen yolumu göstermezsen, ben bilmem. Haddi aşıp taşkınlık yaparım. Ben bana yetmem. Hayatıma ölçü, yerli yerinde yapma becerisini kat. Fazlından fazla fazla ver. Bana göre uzayan Sana göre vakti olan başta Gazze olmak üzere tüm ümmetin güldüğü asrı saadetleri göster bizlere.” (Amin.)