Ahiret hayatında sadece müminlere ihsan ve ikram eden Er Rahîm olan Allah’a hamd, müminlere karşı merhameti bol olan Peygamber Efendimize salât ve selam olsun.
Acıların ve sıkıntıların yerine hayrı ve mutluluğu yerleştirerek ikramda bulunmanın adıdır merhamet. Rahman ve Rahîm rahmet kökünden gelip esirgenme anlamını taşır. Bunun için insan gibi korunmaya muhtaç bir varlık gerekir. Her ne kadar merhametli insanlar rahmet sıfatına mazhar olmuşlarsa da muhtaç olana Rahîm denemez. İnsandaki merhamet, ErRahîm’in merhametinin göründüğü yerdir, ondan bir izdir.
Hayatı, kudreti, bilgisi sınırlı olan insanın merhameti de sınırlıdır. Gücü yettiği halde merhamet etmek istemediği gibi istediği halde gücünün yetmediği durumları da yaşar insan. Muhtaçların ihtiyaçlarını gidermek isteyip tam manasıyla gideren Er Rahîm’in rahmeti sonsuzdur.
İnsanların en merhametlisinin yaptığı hayırların toplamı bir şehri doldurmaz. Eksik, ihtiyaç sahibi ve aciz oluşundan dünyaya veya ahirete yönelik en az bir beklenti içerisinde yapar hayırlarını. Hayrı yapmaya karar verme dışında hayırda payının olmaması da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir mevzudur. Tüm hayırlarını O’nun ikramlarıyla fırsat vermesi neticesinde yapmaktadır zira. Varlık Er Rahîm’in merhameti sonucu var edilmiş, yaşamını O’nun rahmetiyle sürdürebilmekte, daima rahmet yağmurlarıyla ıslanmaktadır. Noksansız, ihtiyaçsız, kudret sahibi olan Er Rahîm kullarının tercihlerinden etkilenmemekte ancak yaptıklarının karşılığını vermektedir.
“Allah’ın rahmeti yüz dilimdir. Yalnız bir dilimi ile bütün varlıklar aralarında birbirine şefkat ve merhamet gösterirler. Diğer doksan dokuzu ise kıyamet günü için bekletilmektedir.” (Buharî, Rikak,19; Müslim, Tevbe, 18-21) müjdesini aldığımız Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) başka bir hadislerinde de “İnanmayan insan bir iyilik yaparsa iyiliğine karşılık olarak dünya nimetlerinden yedirilir. Mümine gelince, onun iyi davranışlarının karşılığını ahiret için biriktirir. Dünyada da yaptığı işe göre rızık verir.” buyurmaktadır.
Dünyada fıtratın kanunlarına uyanlara olan şefkatiyle dünyayı güzelleştiren, ahirette de imanın kanunlarına uyanlara cenneti lütfedendir Er Rahîm. Dünya nimetlerini yerinde kullanan kullarını ahirette sonsuz ve daha fazla nimetler vererek mükâfatlandırandır O. Gayrı meşru arzulara kapılmayarak kötülükten korunup Allah (Celle Celaluhu) yolunda fedakârlıkta bulunana ihlasına göre muamelede bulunması adaletinin gereğidir zira. Daha dünyada imanla, ibadetle, Allah’ın (Celle Celaluhu) davasının eri olmakla şereflendirdiği kuluna olan merhametini ahiret hayatında zirveye taşıması şaşılası bir durum değildir elbette. Er Rahîm’in şanındandır, O’na yakışandır. “Allah müminlere karşı çok merhametlidir.” (Ahzab Suresi, 43. Âyet)
Kur’an-ı Kerim’de yüz elli dört yerde geçip sadece üç ayet-i kerimede tek başına geçer Rahîm esması. Rauf, Gafur, Tevvab gibi isimlerle geçerek en büyük rahmetin mağfiret olduğunu haber verir bizlere böylece. Merhamet, şefkat, duygusal empati ruh ve beden sağlığına iyi gelen duygular olup kişiyi sakinleştirerek kaygısını azaltır. Dünya nimetlerinin ayaklarının altına serildiği ruhsuz, amaçsız bireylere karşın tüm yaşadıklarını yaratıcılarına ulaşmak için basamak kılan Gazze’nin ve Gazze yürekli yiğitlerin hayatları kıyaslanabilir bu minvalde.
İmam Gazali’ye göre şerde de hayır gizlidir. İlahi tasarrufun tüm sırları bilinemeyeceğinden anlamadığımız, anlamlandıramadığımız olaylarda da Er Rahîm’in merhametlilerin en merhametlisi olduğundan şüphe edilmemelidir. Devamlı sancılardan kurtarmak için geçici sancılara tahammül eden babaya karşın ona acıdığı için ameliyat olmasın diyen annenin yaklaşımı gösterilmemelidir bu durumda. Ameliyat sonrası yaşanan geçici sancıları öncesindeki sürekli sancılara tercih etmek aklın ve hakiki merhametin gereğidir zira.
Besmelede de birlikteliğini koruyan Rahman ve Rahîm esmaları arasında ince farklar söz konusudur. Rahmaniyette tüm varlığa, sorulmaksızın bir ikram söz konusu iken, Rahîmiyetteikram iradenin doğru kullanılmasını gerçekleştiren bilinçli varlıklara yapılmaktadır.
Rahman ilk yaratılışa, Rahîm ikinci yaradılışa, Rahman ezele, Rahîm ebede bakar. AhiretinRahîmi, cennete koyan manasını barındırır. Dünyanın Rahmanı, cehennemden kurtarananlamını taşır. Alınan rahmete merhamet denilirken Allah (Celle Celaluhu) merhametin kaynağı olup onu bir yerden almaz. Allah’ın (Celle Celaluhu) Rahîm esması merhametini Rahman esmasından alır. Allah’ın (Celle Celaluhu) rahmeti sadece Rahman oluşundan ibaret olsaydı iyiyle kötü, imanlıyla imansız, suçluyla masum, haklıyla haksız arasında fark kalmazdı.
Rahman merhamet edene dikkat çekip Zat’ı gösterirken Rahîm merhamet edilene dönük olup rahmet edenin fiilini gösterir. Eşyadan Zat’a doğru Rahman, Zat’tan eşyaya doğru Rahîm manası düşünülmelidir. Fakirleri doyurup güçsüzlere yardım etmek Rahman isminin, yanlış yoldakilere acıyıp şefkat etmek Rahîm esmasının tecellisidir. Rahman ismi dünyadakinimetleri, Rahîm esması ahiretteki nimetleri gösterir.
Rahîm esmasıyla ahlaklanmış kulun ölçüsü Allah’tır (Celle Celaluhu). O’nun merhamet edilmesini istediklerinden merhameti, intikam alınmasını istediklerinden de öfkeyi esirgemezler.“Onlara olan rahmetiniz sizi Allah’ın dinini uygulamaktan alıkoymasın.” (Nur Suresi, 2. Âyet)Aklıselim kalp sahipleri bilirler ki O’nun rahmetinden fazla rahmet, gazabından fazla gazap yoktur.
İhtiyacımız olan affı ve mağfireti elde edebilmek için Allah’ın (Celle Celaluhu) kullarına karşı bağışlayıcı ve yumuşak davranmalıyız. Gücümüz yetiyorsa muhtaç durumda olanın ihtiyacını karşılamalı, yetmiyorsa karşılayabilecek biriyle iletişime geçmeli, bunu da yapamıyorsak ona dua ederek yükünü hafifletmeye çalışmalıyız. Gafillere merhamet nazarıyla bakıp yaptıkları hataları sanki biz yapıyormuşçasına olanca gücümüzle bertaraf etmeye çalışmalıyız. Ve en önemlisi böyle bir derdin taşıyıcıları isek bu büyük nimet için şükürle yoğrulmuş bir ömür geçirmeliyiz.
Kâinatın sahibi, hakir olan insanı muhatap almış, davasını omuzlarına yüklemişse bu onun için dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Kenarda durmayıp Allah’a (Celle Celaluhu) davet etme azmi ve gayreti içerisinde olma kendisine lütfedildiyse ne kadar şükretse azdır. Hayırlı işlerde kullanıldığı için gururlanıp bunu kendinden bilmesinin onun helakı olacağını unutmamalıdır.Kendisine verilen meziyetlerden Allah’ın (Celle Celaluhu) kullarını faydalandırmaya çalışmalı, yaptıklarını başa kakmamalıdır. Diyaloğun öbür tarafında bulunan iyilik görenler isefaydalandıklarına teşekkür etmeli, onları hayırla anmalıdır. Yardımın Allah’tan (Celle Celaluhu)geldiğini onların vasıta olduğunu unutmamalıdırlar.
Rahîm esması sorumluluklarını yerine getiren gayret sahibi insanları bu hallerini sürdürmeye teşvik eder. Gönüllerine ümitsizlik girmeyip Rahîm olan Rablerine iman edip güvenirler zira.Buradan hareketle insanların peşinden koşturup imanlarını kurtarmaya çalışırken kendi imanlarını kurtardıklarının farkında değillerdir çoğu kez. Ve buradan aldıkları cesaretle gönülleri semavi gökleri isterken ayakları yerdeki gölgelere takılmaz. Dünyadaki vefasız binlerce lalenin ve gülün varlığına kanmaz, tüm mülkün ebedi sahibine kanarlar, doyarlar.
“Ya Rahîm, istemeden verdiklerine bakıyorum, ne isteyeceğimi bilemiyorum. Tepeden tırnağa ihtiyaç sahibi olan ben, doğrusu Senden gelecek her hayra muhtacım. Rahmetinin rahmine al beni, merhametinin kucağına al kalbimi. Yürünecek en doğru yolun Senin gösterdiğin yolun olduğu şuuruyla yaşat beni. Hayatın karmaşasında bırakma, tut ellerimi. Daima Sana dönük bir yüzle, ak bir alınla, aşkla, muhabbetle, özlemle yazılmış bir hikâyeyle Sana gelmemi nasip et. Bu hikâyede kara bir leke gibi duran günahlarıma, Gazze konusundaki çaresizliğime rahmetinle muamele et, affet. Ağırıma giden bu zillet halinden rahmetine sığınıyorum. Zilletten uzak Aziz olan Allah’ım Gazze’ye ve tüm mazlumlara yardım et.” (Âmin)