Nisanur Dergisi - Şüheda Engiz
Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Geçmişte ve günümüzde yaşayan milyarlarca insan dünyaya farklı gözlerle bakmış halen bakmaktadır ve biz bu bağlamda kendi nefsimize bakarak nasıl baktığımızın farkında mıyız? Oysaki; asıl bakmamız gereken Kur’an’ın penceresinden vahyin ölçüsüyle bir bakıştır. Bir sineğin, kuşun, karıncanın, bitkinin veya dağların yaratılışına bakan, inançlı ve imanlı bir kişi belki de onlarda, Cenab-ı Allah’ı (Celle Celaluhu) görüyordur. Daha doğrusu Rabbimizin yarattığı hikmetleri...
Cenab-ı Allah (Celle Celaluhu) kulluk kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
“O yedi göğü tabaka tabaka yaratandır Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir (çatlak ve düzensizlik) görüyor musun?
Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.” (Mülk Sûresi 3,4. Âyet)
Rabbimizin emrettiği şekilde, yaratılanlara bakarsak ilimdir aksi halde bir bakış cahillikten öteye geçmez.
Vahyin ölçüsüyle bakılmayan bakış ya da bakışlar insanoğlunun Cenab-ı Allah’ın (Celle Celaluhu) kendisinden istediği kulluğu yapmasının önünde belki de en büyük engeli teşkil ediyordur. Oysaki ilahi ölçüler ile vahyin penceresinden bakılan bir bakış ile Rabbimiz ile daha çok kurbiyet kurabiliriz.
Bakış açıları Kur’anî eksende ele alınırsa örneğin aileye Kur’an penceresinden bakmak, tesettüre, yemeğe, içmeye, örf, adet, geleneklere vs. bunları çoğaltabiliriz. Suya baktığımızda su görürüz; bazen buhar bazen de buz olur ya da buharlaşır bulut olur, yağmur olarak yağar su olur geri döner. Bu halden hale girmesi, onun özünü değiştirmez.
Bu bağlamda hakkaniyetli bir bakış ve idraki, belki de daha çok kalp ile ilişkilendirerek daha iyi fehmedebiliriz.
Hac suresi 46. ayette, “Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri işitecek kulakları olsun?” diye buyurdu Hak Teâlâ. Hakikatte gözler değil, kalpler (kalp gözü) kör olur. Kalbi kör olanın hakkı ve hakikati görmesi mümkün olmaz
Kalp kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 131 yerde geçer.
Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Sellem) dua ederken, “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzerinde sabit tut” diye dua ederdi.
Kur’an’a göre asıl gören kalptir. Bilime göre karar yetkisinin beyin de olduğu bilinmesine rağmen asıl yetki yine kalpten geçer. Allah bir insanın kalbini durduk yerde mühürlemez. Hakka ve hakikate sırtını dönerse, eşyanın hakikatini görmek istemezse Rabbimiz de göstermez.
Kur’an-ı Kerim, akletmenin merkezi olarak kalbi göstermiştir. Hak Teâlâ Araf suresi 179. ayeti kerimede şöyle buyurmuştur, “Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler, kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”
Maalesef ki artık günümü dünyevileşmeye bağlı olarak tefekkürden uzak bir nesil yetişiyor. Sosyal medya ile de kalpler boş şeylerle doldurulunca, kaskatı idrak edemeyen insanlar modeli daha çok görülüyor. Artık biz vahyin muhatabı olan insanlar bunun idrakini eden ve kabullenenler daha çok koşturarak, ilimle, amelle, bilimle ve elimizdeki tüm imkanları kullanarak insanlığın kurtuluşu için bir çabanın ve gayretin içinde daha çok olmalıyız.
Rabbimiz; düşüncemizi, bakışlarımızı, fikrimizi, zikrimizi, Kur’an eksenli kılsın. Bu fani âleme Kur’an’ın penceresinden hakkı ile bakabilmeyi nasip etsin.