Yazı serimizin ilk bölümünde, teknolojinin hayatımızdaki yeri, çocuklarımızın maruz kaldığı tehlike ve teknoloji bağımlığı konusunda bir dizi kelam etmiştik. Bu bölümde ise teknolojik cihazları kullanırken, çocuklarımızı doğru şekilde yönlendirme ve eğitmeyi nasıl beceririz sorusuna cevap aramaya çalışacağız.
Şimdi evimizden yola çıkarsak, evin ortasında çocuğun her daim ulaşacağı bir yerde, telefon, tablet, bilgisayar vs. var ise çocuk dilediği zaman elinin altında olan bu imkânı kontrolsüz bir şekilde kullanacaktır… Öncelikle göz önünde bulunan tüm teknolojik aletleri ortada bırakmamalı, çocuğun tabir yerinde ise “elinin altında” olmamalı, gerekirse şifre kullanmalıyız.
Evdeki kuralları biz anne babalar koymalıyız. Biz dâhil, konulan kuralların dışına çıkılmamalı, çocuklar esneyen kuralları hisseder ise, devamı gelecek ve her şey sil baştan olacaktır.
Bazı ailelerde görüyoruz ki ipler çoktan çocukların eline geçmiş, aile çocuğu değil; çocuk aileyi yönetiyor! Ailenin “patronu” çocuk olmuş. “Telefon olmazsa yemek yemem, ödevimi yapmam, misafirlikte durmam” vs. gibi ebeveynin önüne şartlar koyarak tüm kapıları kapatıyor çocuklar. Yemek yemesin, ödevini yapmasın, misafirlikte durmasın. Bizler o tavizi çocuğun eline vermeyeceğiz!
Şunu kabul edelim ki çocuklara telefonu, bilgisayarı biz aşılattık, biz alıştırdık ve bizden gördüklerini hayatlarına geçirmeye çalışıyorlar. O halde nasıl bir yol izlemeliyiz, çocukları teknoloji kullanımı konusunda nasıl yönlendirmeliyiz?
11 yaşındaki oğlumuz, ders çalışmak ya da arada oyun oynamak için telefon ve tablet istiyor, biz de veriyoruz. Fakat öncelikle kuralları belirleyerek; “izin almadan alamazsın” ve “belirli bir süreliğine alabilirsin” diyoruz. 24 saat içerisinde sadece bir kere telefon ile oynama hakkı var ve sadece 15 dakika! Ve bunun için öncesi alarm kurulur, “alarm çalınca getir” diyoruz.
Böyle bir düzen için başlarda zorlanacak, direnç gösterecek. Hatta alarmı kendisi kapatma yoluna da gidebilir. Bu durumda da bir sonraki gün için olan “telefon kullanma hakkını”bugün kullanmış olur. Böyle bir “yaptırım” ile karşılaşan çocuk sonraki kullanımlarda daha dikkatli olmaya çalışacaktır. Zaman zaman evde zıtlaşmalar ve krizler çıksa da kurallara uyulması gerektiği konusunda defalarca uyardık ve çok şükür alarm çalar çalmaz, kendi eliyle getiriyor!
Çocukları teknoloji bağımlığından korumanın bir yolu da ilgi ve yeteneklerine göre farklı etkinlik ve faaliyetlere yönlendirmektir. Çocuğumuza hobi oluşturacak alanlar için fırsat verelim, enerjisini boşaltmasını sağlayalım. Örneğin spor kulübüne yazılabilir, yüzme, müzik, resim kurslarıyla da alternatifler çoğaltılmalıdır.
Çocuklarımız ile cami arasında da güçlü bir bağ kurmalıyız. Cami, sadece elifba veya Kur’an dersi alma yeri olarak anlaşılmamalıdır. Çocuklar camide, kendi akranları ile bir araya geldiği mekân olarak görecektir. Cami arkadaşlığı ile kendisine faydalı bir alan oluşturur.
Çocuklar kuralları çok sever, her ne kadar öyle görünmese de çiğnenmemiş kurallar çocukların hayatlarında ömür boyu var olur… Bizler kurallara uyduğumuz sürece çocuklar da bu beceriyi kazanacaktır; yeni doğan bir bebek bir program üzerine doğmuş gibi en geç iki saatte bir acıkmaz mı? Bu da aslında insan fıtratının da bir programa göre şekillendiğini gösteriyor. Yeter ki bizler istikrarlı olalım, çocuklar çok güzel şekilde kurallara uyum sağlarlar.
Ve bazen her ne kadar kural koysak da eve gelen misafir ya da gidilen misafirlikte bu kural bozulur! Çocuklar aslında göründüğünden çok akıllıdır. Evde misafir gören ya da gidildiği misafirlikte ilk istedikleri şey telefon olur. Çünkü eve gelen ya da gidilen misafirlikte diğer çocukların elinde telefon olabilir. Bu durumda “diğer” çocuklardan geri kalmamak ve ortama ayak uydurma adına, telefon isterler. Biz ebeveynler, nasıl olsa sınırlı günlerdir, kuralımızı bozsak da sorun olmaz, diye düşünmemeli. Zira böyle bir durumda çocuklar, oturtulmuş olan kuralı çiğneyebilecek şartları oluşturmaya çalışır. Yani daha sık arkadaşları ile bir araya gelme, başka çocukların da olduğu ortamlara girme… Buna çözüm bulmak da yine bize kalmış. Misafirlerle bir arada olduğumuz zamanlarda, çocukların kendi aralarında vakit geçirebileceği fiziki oyunlarla güzel bir vakit geçirmeleri sağlanabilir. Buna benzer farklı alternatifler de üretilebilir.
Evimizde teknolojisiz bir saat belirleyelim, sadece ailemizle vakit geçirecek bir vakit… Unutmayalım ki Rabbimiz birçok ayet-i kerime’de ve Sevgili Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birçok hadis-i şerifte, mahiyetimiz altındaki çocukların biz ebeveynlere birer emanet olarak vermiştir. Emanete sahip çıkıp çocukların hem bu dünyada hem de ahirette rahat edecekleri bir terbiyeden geçirmek ebeveynlerin en büyük sorumluluklarıdır.
Sözün özü, çocuklara iyiyi kötüyü; zararı faydayı öğretecek olan bizleriz. Bizler öğretmez isek çocuk farklı yerlerden öğrenecek ama bazen bizim ‘iyi’miz ile başka yerden öğrendiği “iyi” taban tabana zıt olabilir. Sosyal normlar çok fazla değişkenlik gösterebilir. Bize göre “namaz” kılması gereken çocuğumuz başka bir ortamda ‘namaz’ kılmaktan utanabilir. O halde çocuklarımıza “iyi” ve “doğru” olanı bizim öğretmemiz lazım.