Mahrem; başkalarına söylenmeyen, başkalarının duymaması, öğrenmemesi gereken şeyler,gizli, özel gibi anlamlara gelmektedir. Mahremiyet ise; bir şeyin gizli hali, gizlilik anlamlarına gelmektedir. Mahremiyet, geçmişten günümüze kadar insanoğlunun her döneminde olan, esnek bir kavramdır. Allah-u Teala tüm canlıların nesillerinin devamını sağlamak için ‘Kevni’ bir kanun koymuş. Tüm canlılar erkek ve dişi olarak iki farklı cinste yaratılmış ve bu yaratılış mucizesi ile nesiller devam edegelmektedir. İnsan, düşünen, akıl ve irade sahibi bir varlıktır. Bu yönüyle farklı cinslerin hem kendi aralarında hem de karşılıklı olarak birbirlerine karşı ‘mahrem’ durumları söz konusudur. Bu ‘mahremiyet’ sınırlarını Allah-u Teala belirlemiştir.
Mahremiyet eğitimi ailede başlar, okulda desteklenir. Mahremiyet eğitimi, çocuklara sadece bedensel olarak ‘dokunulmazlık’ değildir. Çocukların her yönüyle bedenini tanıması, ‘özel bölge’ dediğimiz ‘mahrem’ bölgelerinin farkında olması, ilerleyen yaşlarda bedensel değişiklerin farkında olması da mahremiyet eğitimi ile çocuğa kazandırılacak bilinç ve farkındalıktır. Özellikle çocuklara karşı yaşanan birtakım istismar vakalarını görünce, çocuklarımıza mahremiyet eğitimini vermenin ne kadar önemli olduğunun farkında olmalıyız.Çocuklarımıza, dışarıdan gelebilecek kötülüklere karşı kendini nasıl koruması gerektiğini öğretebilmemiz adına nasıl bir mahremiyet eğitimi ve bilinci vermeliyiz?
1. Her Soruya Mutlaka Karşılık Verelim
Belli bir yaşa ulaşan çocuk ‘Ben dünyaya nasıl geldim; kardeşim, abim nasıl oldu?’ gibi sorular sormaya başlar. Eskiler, bu soruya karşılık ‘Ayıp, bir daha sorma!’ deyip geçiştirirlerdi. Böyle bir ‘örtbas’ cevapla aslında işin içinden çıktıklarını zannederlerdi. Bir çocuk karşımıza bu soru ile geliyorsa, mutlaka çocuğun yaşına uygun, anlaşılır ve net cevaplar verilmelidir. Çocuk merak ettiği soruların cevabını almaz ise güvenilir olmayaninternet ve teknolojik aletlerle cevabı bulmaya çalışacaktır. Bu sebeple çocuk, mahremiyet ile ilgili soru sorduğunda, tepki vermeden, tutarlı ve her defasında aynı cümleler ile cevap vermeliyiz. ‘Belirli bir yaşa geldikten sonra anne ve baba evlenir, sonra çocukları olur; Allah bizi çok sevdiği için seni bize verdi, Allah çocukları çok sevdiği için onlara anne ve babaların yanına gönderir’ gibi cevaplarla çocukların merakı giderilir. Unutmayalım, çocuk ‘ret’ ile karşılaşınca konuyu daha çok merak eder.
2. Bebeklik Döneminde Yapılan Hata
Evde 0-2 yaş arası bebek varsa, bebeğin karşılanması gereken temel ihtiyaçları, örneğin alt değiştirme, banyo yaptırma, kıyafet değişimi gibi ihtiyaçlar, farklı kişiler tarafından yapılmamalı! Bu konuda Allah, çocuğa yardımcı olarak öncelikle anneyi, gerekli olması durumunda babayı bağışlamış. Hatta ilk bebeklik döneminden sonra zaruri haller dışında babanın bile özellikle kız çocuklarının özel bölgelerinden sakınması gerekecektir. Çocuğun bahsettiğimiz tüm ihtiyaçları anne tarafından yapılmalıdır. Bu duruma örnek verecek olursak,teyze, hala, nine dahi olsa, ilk bebeklik sonrası çocuğun mahremiyetine saygı duyulmalıdır.Sürekli farklı kişiler tarafından altı açılan, banyo yaptırılan çocukta, kafa karışıklığı olacak, mahremiyet sınırlarını koruma güdüsü belki ilerleyen yaşlara kadar da devreye girmemiş olacaktır.
3. Bedensel Farkındalık ve Taklit Dönemi
Bedensel farkındalık, çocuğun kendin bedenini tanıması, uzuvlarının farkına varmasıdır. Aslında bedensel farkındalık çocuk doğduğu andan itibaren başlar ve 4-5 yaşlarının sonlarına doğru az-çok yerine oturmaya başlar. Çocuk bu dönem içerisinde rol model olarak anne ya dababayı alır. Kız çocukları o yaşlarda ‘Büyüyünce annem gibi örtüneceğim’ der. Erkek çocukları ‘Büyüyünce babam gibi sakal bırakacağım’ der. Bu döneme, ‘taklit dönemi’ denir. Bazen çocuk babasının elinde pense/tornavida ile tamirat yaptığını görür. Bu durumda ‘ben de babam gibi tamiratçı olacağım’ der. Bazen de annenin mutfakta pasta/börek yaptığını görür ve ‘ben de annem gibi pastacı olacağım’ der. Ebeveynler olarak bizler, çocukların bu ‘taklit’ dönemini iyi kullanmalıyız. Tabi öncelikle bu dönemin farkında olarak! Evin içinde sürekli bizleri takip eden, kopyala-yapıştır misali çocuklarımızın olduğunu unutmayalım.
Evlerimiz, en rahat ettiği ortam, belki olması gereken de budur. Ancak bu rahatlığa fazlasıylakapılıp, ebeveynler olarak, özellikle de anneler olarak, evde dahi olsa giyim kuşamımıza dikkat etmeliyiz! Evet çocuklarımız bize haram değil ama bizler mahremiyete öncelikle evden başlayacağız. Anne dışında ikinci kişilerin çocuğa dokunmayacağını öğretebilmeliyiz. Aynı zamanda gelebilecek bir tehlikeye karşı da ‘İyi Dokunuş-Kötü Dokunuş’ kavramlarını öğretmeli, mutlaka açıklamasını yapmalıyız.
‘’Kızım veya oğlum iyi dokunuş; kişinin sevdiği ama zorla olmayan, senin de sevebileceğin dokunuşlardır. Mesela bir başarı esnasında hem cinsin olan arkadaşının seni tebrik edip, sarılması; anne veya babanın sana sarılması, doktorun seni muayene etmesi (örnekleri bizler çoğaltabiliriz); kötü dokunuş ise, senin bundan hoşlanmayacağın, zorba, özel bölgelerine dokunup, seni sürekli rahatsız edendir ve mutlaka bunu bana söylemelisin’’ demeliyiz çocuklarımıza. Kötü dokunuş, ille de yabancı ve tanımadığımız kişilerden gelmeyebilir. Bazen akraba, sınıf arkadaşı, komşudan da bu tehlikenin gelebileceğini çocuklarımıza kavratmalıyız.
4. Evimiz Mahremimizdir
Çocuklarımıza ‘’Evimiz bizim mahremimizdir’’ bilincini yerleştirmeliyiz. Evimiz bizim özelimizdir, en mahrem alanımızdır. Çocuklara ‘evde olan evde kalmalı’ ve ‘eve de dışarıdan mahrem olan hiçbir söz getirmeme’ kuralımız olmalı. Anne, baba, abla, abi… bugün evde tartışabilir, bazen küsebiliriz. Bu özel durumlarımız ve diğer evde olan her şey evde kalmalı. Bir arkadaşı güvenip özelini anlattı ve çocuk gelip evde anlatmak istedi, evde buna müsaade edilmemeli. Bu bizim bir kuralımız ve sözümüz olmalı ve hatta bu kuralı uygulayacakken birkaç gün dipnot olarak çocuğun odasına asılabilir de. ‘’Evde olan evde kalmalı, dışarıdanhiçbir söz bu eve taşınmamalıdır.’’
Aile içindeki mahremiyet durumuyla ilgili kısa bir hikâye konuyu daha da aydınlatacaktır. Vaktiyle bir zat, bir alime gelip eşinden boşanmak istediğini söylüyor. Meraklı alim sebebini soruyor. Boşanmak isteyen zat ise ‘’Karımın kusurlarını nasıl söyleyebilirim, bu bizim özel alanımız’’ diyor. Bir vakit sonra o zat eşinden boşanır. Bir müddet sonra alim eşinden boşanmış olan zatın ziyaretine gelir Konuşma esnasında söz açılır, zata sorar: Herhalde şimdi söyleyebilirsin, eşinden neden boşandığını? Zat ise şöyle der; “Yabancı bir kadının kusurlarını sana nasıl söyleyebilirim!” Bu örnekten de anlaşıldığı üzere özel alan özelde kalmalıdır. İnşallah bizler de bu bilinçle yola çıkıp hem kendimiz hem de çocuklarımıza mahremiyet konusunda bilgi aşılayalım. Allah’a emanet olun.