Nisanur Dergisi Nisanur Dergisi
E-dergi
Giriş Yap
Nisanur Dergisi Nisanur Dergisi
  • Kurumsal
    • Hakkımızda
    • Künye
    • Banka Hesapları
  • Abonelik
  • Sayılar
    • 158. Sayı
    • 159. Sayı
    • 160. Sayı
    • 161. sayı
    • 162.sayı
  • Konular
    • Röportaj
    • Gezi Yazısı
    • Öykü | Deneme
    • Portre
    • Kitap | Film
    • Haber
    • Bilim | Sağlık | Teknoloji
    • Ekonomi
    • Aile
    • Sizden Gelenler
    • Haberler
    • Esmaul Husna
    • Makale
    • Şiir
  • İletişim
  • Yazarlar
    • Zeliha Elter
    • Ecz. Zeynep Yüksel Gülsever
    • Rabia Durmazer
    • Sena Aslan
    • Rabia Er
    • Esra Kızılçınar
    • Gülfer Ekmen
    • Rabia Durmazer

SİZDEN GELENLER

29.11.2024
Sizden Gelenler

Paylaş

Icon

MEZALİM 

Ya Kahhar ya Cabbar niye bu imhal bu fırsat

İsm-i Sabur'unun tecellisi midir bu mühlet

Mazlumu yangınlar içinde zalimi devranında ve zaferinde ilerleten adalet 

Yetmiyor Allah'ım ne dualarımız ne gözyaşlarımız ne de İslamiyet 

İnsaflı yürekleri kor ateş gibi yakan bu mezalimi durdurmaya nihayet

Sen durdur Ya Rabbi! Bu ehl-i küfrü İslam beldesinde haksız savaş ve ittifakta

Biliriz Ya Adil, imhal edip ihmal etmezsin çünkü budur adalet

Yetiş Ya Kahhar yetiş Ya Müntakim

Yetişemiyoruz budur bizdeki vaziyet

Kaldırmıyor artık ne vicdan ne insaniyet ne de bizdeki kuvvet

Pervin Önal

 

EY KUDÜS

Kudüs...

Meftunlar şehri,

Aşıklar şehri,

Gecenin örtemediği şehir.

 

Üzülme ey Kudüs!

Gelecek Selahaddinin torunları...

Gelecek Şeyh Yasinler, Rantisiler, Ömerler.

Kıracaklar esaret zincirlerini.

 

Ey Kudüs!

Bitecek bu zulüm, bitecek özlemler

Ve tekrar gül suyuyla yıkayacaklar seni

Geride kalacak zulüm günleri.

 

Ey Kudüs!

Müslümanlar sana hasret, sana vurgun.

Müslümanlar saf saf dizilecekler bir gün avlunda 

“Müjdeler olsun kırıldı esaret zincirleri!”

Meryem Özer

 

DOGMAMIŞ GÜNEŞLERE

Bir yel misali esti gönlümden 

Nereye baksan her yer eziyet 

Bilmiyor ki insan neyden umulur medet 

Tutunacak bir dalı kalmayana dek 

 

Ey Kudüs aç kollarını

Sana gelmek istiyor bu ümmet

Tarih boyunca bitmedi çilen

Ama bitecek yakında sabret

 

Ne acılara dayandık senle beraber

Bilmem kaç ana ağladı evladı için

Şimdi baş kaldırdın ya bu zulme

Başımıza hâkim kesildi sahte humanistler

 

Peygamberin miraca yükseldiği kubbe

Gönlünden gül kopardığım mescidi aksa'm

Birgün güvercinler uçuşacak tepende

Yeter ki sen doğmamış güneşleri bekle 

 

Sokaklarda bağırıp ağlayan çocuklar 

Feryadıdır Müslüman nerde diye 

Her yer acı kan keder

Ama gel gör ki celladına âşık olmuş cahiller

Zemzem Türker

 

BİR SEN KALDIN

Gazze'nin kumlarında boğuldu çocuklar 

İnsanlık uyanamadı, duyulmadı hıçkırıklar 

Feryad, figan en son arşa yükseldi çığlıklar 

Yine uyandıramadı bedenlerdeki bin bir parçalar 

Korku istila etti devletleri öne düştü başlar 

Zulme ağlayacak kimse kalmadı, ne baba ne de analar 

Ey İlahi! Bir Sen bir de Hamas kaldı, ne olur bitmeden umutlar

Şadiye Çakır Elitaş - Muş

 

HIRS VE TEVEKKÜL

Her türlü günahlarımıza rağmen bize merhamet eden ve şefkat gösteren Er-Rahman sıfatı ile...

Şeytan'ın bizi çok yoğun kullanacağı bir damarımız var. Bu damarın ismi tama damarı, diğer manası açgözlülük, bunun da diğer manası doymayan nefis demektir.

Şimdi bir kale kuşatsanız, bu kalenin ilk neresini ararsınız? En zayıf yerini ararsınız değil mi? İşte şeytanın da bizde en zayıf bulduğu yer tama damarı, yani açgözlülük ve doymayan nefis...

İçeride bir tane hain var; Nefis.

Dışarıda ise profesyonel bir adam var; Şeytan.

Kuşatmış mı kaleyi? Kuşatmış.

İçeride haini bulmuş mu? Bulmuş.

Bununla el ele verince sana istediğini yaptırabiliyor. Bunları duyunca “yaa bize ne kadar zarar verebilir ki” diye düşünebiliriz. Öyle değil çokları cehenneme bu sebeple gitmiş doymayan nefis ve açgözlülükten dolayı.

Çünkü dünyalık toplama hırsı insana yaratılış gayesini unutturur. O yüzden bu öyle normal ve kolay bir hastalık değil. Belki literatürde imanın bir cüz’ü olarak geçmez ama hırs bir insanın imanının tamamını yok edebilir. Yani mana olarak bile imanın bir cüz’ü olarak bakabiliriz.

Şimdi biz bu tür meselelerde yarayı derinde zannediyoruz, ama yara daha da derinlerde, içerden kanatır. İçerde ise mahalli iman olan kalp vardır. Yani imanın kanar sonsuz hayatın yok olur. O yüzden ehemmiyetini çok iyi bilelim.

Dünyada mü'minlerin dünyayı elinde tutamamanın sebeplerinde hırs yatıyor. Biz de dünyaya hırsla daldığımızdan kapasitemizin üzerinde dünyayı talep ettiğimizden dolayı Allah bize hırs ettiğimiz şeyi vermemekle bize ahireti vermiş oluyor.

Müslümanlar dünyaya çalışmadığı için dünyayı elde edemiyor değil. Siz hiç ahiretine daldığı için tamamen dünyayı unutmuş sefalete düşmüş bir Müslüman gördünüz mü? Müslümanların dünyayı elde edememe sebepleri dünyaya hırs ile daldıklarından dolayı Allah da (Celle Celaluhu)onların boğulmasını istemezse yani merhamet ederse onlara dünyayı vermez. Bir insan dünyada terâkki etmek istiyorsa hırsı bırakmalıdır. 

Şimdi ise tevekkülü konuşacağız; tevekkül de hırs ile aynı anlama gelir hırs ve tevekkül çalışmada birbirinden ayrılmazlar ama neticede birbirinden ayrılırlar. İkisinin arasındaki fark ise şudur: Hırs ile hareket eden bir insan neticede Allah'ın verdiğine kanaat etmez. Tevekkül ile hareket eden bir insan ise neticeye karışmaz.

Bir Müslüman güzel çalışarak neticeyi Allah'tan bilirse bütün başarıların kapıları ona açılır. Ama neticeyi Allah'tan bilmezse, ya olur mu böyle bir netice deyip hırs gösterirse o Müslüman ahiretini kaybedebilir. Bakın dikkat edin! Amel noktası tamamen aynı iş neticede değişiyor. Sebeplere sarılmak tevekkül değildir. Sebeplere saplanmamak tevekküldür.

Peki Allah (Celle Celaluhu) bize bu hırs cihazatını neden verdi? Vermezse olmaz mıydı? Çünkü hırsı kullanacağın bir yer var. Ahiret mertebelerinde terâkki edesin diye verdi. Şahi Geylani, imam Ebu Hanife, Numan bin Sabit gibi hırs et.

Yani ahiretin için hırs et diye verdi. Hırsta hem ahirete hem de dünyaya bakan bir yem vardır. Ahirette cehenneme sebep olur. Dünyada ise lezzeti haram kılar...

Bu işi bitiremezsem mahcup olurum zannettiğiniz atölyelerin içinde son nefesinizi verip gideceksiniz. Gençliğinde gidecek, aldığın tatlar da gidecek, heyecanın da gidecek, tek tek gideceksin. Binanın taşları gibi her gün dökülüyorlar. İstesen de istemesen de… Peki o gün geldiğinde bizi ne kurtaracak?

Rabbim bizleri ahireti için hırs eden alimlerin, sahabelerin yolundan gitmeyi nasip eylesin. Amin.

Selam ve dua ile...

Hüsna Tonğut

 

MEYUS DİYAR

Sesiz çığlıklar inletir cihanı

Titretir biçare gönüller arşı

Kor ateşi düştü Gazze diyarına

Canhıraş vaveylalar koptu munis diyara

 

Ah! Gazze kanayan yaram,

Duyulur cefan taa derinden!

Kükrer dağlar zalimin zulmüne

Ağlar yağmur inci inci üzerine.

 

Ah, dilhun çocuk;

Gazze semalarına ağıtlar yak,

Yak ki duysun ruesâ-yi İslam

Gaddarlaşmış vahşi azgınları

 

Kardelen misali filizlenen bebek,

Aksaya bakan fersiz gözlerin

Türabında kefensiz gömülen bebek,

Zulmü payidar mı sandı zalim?

YASEMİN ŞANLI

 

"BATININ ŞIMARIK ÇOCUĞU İSRAİL"

Yaşadığımız dünya üzerinde bir saate bir çocuk vahşice katlediyor bir milyondan fazla insan soykırıma uğrarken dünya üç maymunu oynuyor. Gazze'deki insanlar aç, susuz ve ekmek fırınları bombalanarak ölüme terk ediliyor. Siyonist rejimin başı netenyahu cinnet geçiriyormuşçasına hastane, okul, cami demeden şimdi de soykırım dalgasını Lübnan’a taşıyor.

Bu vahşeti baştan beri destekleyen ve israile kesintisiz silah gönderen ABD artık kendi personellerini koruyamıyor, israilin BM’ye düzenlediği saldırılarda üç ABD askerini yaralanıyor. Daha kendi askerini bile koruyamayan ABD dünyada süper güç rolünü üstleniyor.

Bu durumu şöyle özetleyelim.

“BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ”

Cumhurbaşkanımızın tabiriyle “batının şımarık çocuğu israil”i kınamaya ve mallarını boykot ederek benim paylaşımımla n’olur demeden sosyal medyada siyonist rejimin yaptığı vahşeti paylaşarak bir yazı olsa bile vahşetin katliamın normalleşmesine izin vermeyelim.

HÜMEYRA YILDIRAK

 

DAYAN AKSAM

Çocukları mahzunca ağlayan​

Gökleri annelerin feryadı ile dolan

Sevgisi kalbimizi sarıp sarmalayan

O mahzunluğun şehrinde dayan Aksam

 

Babaların şehit olduğu

Çocukların bitmeyen enkazlarda kaybolduğu

Peygamberlerin ayak izinin olduğu 

O mukaddesatın şehrinde dayan Aksam

 

Mazlumların, mustazafların şehri

Çocukları yürümeyi öğrenmeden ölmeyi,

Yetimliği öksüzlüğü öğrendiği

O olgunluğun şehrinde dayan Aksam

 

Sadece Allah’tan korkanların​

Mücahitlerin ve cesurların

Rüyaları şehitlik olanların

Yuvası o İslam’ın şehrinde dayan Aksam

 

İsimleri kollarına yazılan çocukların

Ebu Ubeyde gibi kahramanların

Tırnağına kadar cihatla dolanların

Olduğu o cihadın şehrinde dayan Aksam

 

Dayan çünkü zafere az kaldı

Dayan çünkü özgürlüğe ramak kaldı

Çünkü bağrında yetişen mücahitler ayağa kalktı

Geliyoruz az kaldı dayan Aksam

Hilal NAS

Paylaş

Son Eklenenler

05.05.2025 Sizden Gelenler

SİZDEN GELENLER 2025 MAYIS

[...]
11.04.2025 Sizden Gelenler

SİZDEN GELENLER 2025 NİSAN

Yazmak başlı başına terapidir.[...]
09.03.2025 Sizden Gelenler

SİZDEN GELENLER 2025 MART

Yazmak başlı başına bir terapidir.[...]
Nisanur Dergisi

Aile, kültür, yaşam dergisi Nisanur zengin içeriği ve hanımlardan oluşan yazar kadrosuyla her ay Nur Çocuk dergisi hediyesiyle okurlarıyla buluşuyor.

Menü
  • Kurumsal
  • Abonelik
  • Sayılar
  • Konular
  • İletişim
  • Yazarlar
  • Nur Çocuk
Konular
  • Röportaj
  • Sizden Gelenler
  • Haberler
  • Makale
İletişim
  • Göztepe Mah. Mahmutbey Cad. İstoç Oto Ticaret Merkezi 3. Cadde N1 N2 Blok, No: 6/103 Bağcılar/İstanbul
  • 0212 562 60 06
  • nisanur@nisanurdergisi.com

© Tüm Hakları Saklıdır | İNS AJANS