Ben Niye Gelmişim Bu Dünyaya
Seccadem aşınmıyorsa namazla,
Tesbihim kırılmıyorsa parmaklarımla
Kur’an’ım duruyorsa rafta
Ben niye gelmişim bu dünyaya?
Seccadem duruyorsa köşede
Ezberlerim birikmişse
Kazaya kalıyorsa namazlarım
Ben niye gelmişim bu dünyaya?
İnsanoğlu cahildir, bişey bilmez
Ortalık yerlerde doğru vaazlar vermez
Doğruyu anlatmayacaksam insanoğluna
Ben niye gelmişim bu dünyaya?
Ey insanoğlu! Kendini topla
Sonu geliyor dünyanın nefsine aldanma
İbadet etmeyeceksek bu dünya da
BİZ NİYE GELMİŞİZ BU DÜNYAYA?
Fatma Zehra KURTOĞULLARI
Neden Şiddete Eğilimliyiz ve Bunun Önüne Nasıl Geçebiliriz?
Bugün, hemen her an şiddetle karşılaşıyoruz. Trafikte, okullarda, iş yerlerinde, evlerimizde… Şiddet, bazen bir kelimeyle, bazen bir tokatla, bazen de bir bakışla kendini gösteriyor. Peki, neden bu kadar kolayca şiddete başvuruyoruz? Ve en önemlisi, bunun önüne nasıl geçebiliriz?
Şiddet, aslında sadece bir davranış değil, bir çığlık, bir acı, bir öfke patlamasıdır. İnsanlar, çoğu zaman öfkesine hâkim olamayarak, duygusal patlamalarla kendini dışarıya vurur. Bunu neden yapıyoruz? Çünkü öfke, duygusal olarak bizi esir alır ve şiddet, o an için bir çıkış yolu gibi görünür. Ancak, ne yazık ki bu çıkış, bizi daha büyük bir çıkmaza sürükler.
Sadece bireysel anlamda değil, toplumsal düzeyde de şiddet adeta normalleşmiş durumda. Medya, sosyal medya, popüler kültür, şiddeti ne yazık ki sıradanlaştırıyor. Şiddet sahneleri filmlerden, dizilerden, haberlerden eksik olmuyor. Her gün bir başka şiddet görüntüsü, bir başka kavgaya şahit oluyoruz. Peki, bu durumda, bu dünyada daha huzurlu nasıl yaşarız?
İslam’ın öğretilerine baktığımızda, şiddetin hiçbir zaman çözüm olmadığını görürüz. Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurur: “Şiddet, yalnızca zayıf insanların işidir. Asıl güçlü kişi, öfkesine hâkim olandır.” Bu söz, şiddetin gücü değil, zayıflığı simgelediğini bizlere hatırlatır. Gerçek güç, öfkeyi kontrol edebilmek, kalbi sakin tutabilmekte yatar. Çünkü şiddet, sadece dışarıya bir zarar vermez, aynı zamanda kişiyi içsel olarak da tüketir.
İnsanların öfkesine kapılmaları, duygusal olarak bir boşluk hissetmeleriyle de yakından ilgilidir. Empati eksikliği, iletişim sorunları ve çoğu zaman yalnızlık, bu şiddet eğilimlerinin temel nedenlerindendir. Duygusal zekâ, bir insanın kendisini ve başkalarını anlaması, karşılaştığı zorluklar karşısında sağlıklı bir şekilde tepki vermesi için kritik önemdedir. Ancak bu beceriler, modern yaşamın getirdiği stresle birlikte genellikle göz ardı edilir. Oysa, İslam’da “Biriniz kendisi için istediğini, kardeşi için de istemedikçe iman etmiş sayılmaz.” (Buhari) buyurulmuştur. Empati kurmak, başkasının acısını hissetmek, onun yerine geçebilmek, şiddetin önlenmesinin en güçlü yoludur.
Bugün, birçoğumuz iletişim kurarken kırıcı, yıkıcı kelimeler kullanıyoruz. Bu kelimeler, kalpte yara açar, ruhu zedeler. Ancak şiddet, sadece sözle sınırlı değildir. Bir bakış, bir davranış, bir hareket bile insanı derinden etkileyebilir. Hz. Mevlâna, “Kelime, gönlün aynasıdır.” diyerek, sözlerin gücünü ve insan ruhuna etkisini vurgulamaktadır. Sözler, sadece dilde değil, kalpte de iz bırakır. Bu yüzden, daha dikkatli ve özenli olmalıyız. Kırıcı değil, yapıcı kelimeler kullanmalı, insanlara değer vermeliyiz.
Peki, bu durumu nasıl değiştirebiliriz? Şiddetin önüne geçmek, önce kendimizi tanımak ve duygusal zekamızı geliştirmekle başlar. Öfkeyi bastırmak, çatışmalardan kaçmak değil; duygularımızı sağlıklı yollarla ifade etmeyi öğrenmektir. Her birey, duygusal zekâsını geliştirerek öfkesini kontrol edebilir ve şiddetten uzak durabilir.
Bir toplum olarak, şiddet karşıtı eğitimler, farkındalık projeleri, empati ve sağlıklı iletişim becerileri geliştirilmesi çok önemlidir. Ayrıca, insanın içsel huzuru da şiddetin önlenmesinde kritik bir rol oynar. Her birey, kalbinde barışı ve huzuru taşıyarak dış dünyaya yansıtır. Bunu başarabilmek, toplumsal değişimin temelini atmak demektir.
Şiddet, yalnızca kırdığımız bir nesne ya da vurduğumuz bir beden değil, ruhumuzu da zedeler. Duygusal boşluklardan ve öfke patlamalarından beslenen bir dünyada, insanlık olarak yalnızca sevgi, hoşgörü ve empati ile var olabiliriz. Bu dünyada gerçekten bir değişim istiyorsak, ilk adımı atmamız gereken yer, kalbimiz ve dilimizdir. Unutmayalım ki, barış içinde yaşamak, insanın en doğal hakkıdır.
Mukine Ebrar Kaya / 15 yaşında
Nedir Bendeki Bu Hal
Nedir bu bendeki hal,
Nedir bu bende ki sonsuzluk arzusu ne ben sonsuzum ne de sonsuzluk diyarındayım...
Nedir bu bendeki feryad û figan ne taze bir ölüye sahibim ne de kalbimi tanıyanlar var
Nedir bu bendeki boş vermişlik ne durağan bir sudayım ne de yüzmeyi biliyorum
Nedir bu bendeki bıkkınlık ne yorulacak kadarla yaşlıyım ne de koşacak kadar genç
Nedir bu bendeki kırgınlık ne dağılacak kadar yaşım var ne de toparlanacak kadar gücüm
Nedir bu bendeki yalnızlık ne etrafımda yitirdiklerim var ne de kazandıklarım
Nedir bu bendeki herkesi bir çatı altında toplama merakım, ne kalbini açıp niyetine bakabildiklerim var ne de niyetlerinden emin olduklarım
Nedir bu bendeki sevilme isteği ne çiğ süt emmeyenler var ne de içtiği sütü burnundan getirmeyenler
Nedir bu bendeki muhabbet ne bunu anlayanlar var ne de fırsata çevirmeyenler
Nedir bu bendeki aşk ne sırtını dayanınca yıkılmayacak dağ var ne de ölmeyecek insan ne layık bir gönül var ne de bitmeyecek bir ömür
Nedir bu bende ki hal ne dile getirecek bir lisan bilirim ne de duygularıma tercüman insan...
Münevver Ak
BU ALEMDEN BİR İSMAİL GEÇTİ
Hiç bu kadar çaresiz kalmamıştı sözcükler.
Hangisine koşsam sırtını çevirir birer birer,
Hiç böyle eksik kalmamıştı cümleler.
Hangisine başlasam yarıda kalır dizeler.
Hiç bu denli utanmamıştı sahifeler.
İltica ettim kapılarına birer birer,
Dayanmaz bu acıya öksüz yürekler,
Bulun dedim! Kor ateşe su serpen sözcükler.
Döküldükçe kan ağladı mürekkepler,
Bu âlemden bir İsmail geçti dediler;
Harfler yutkundu teker teker,
Bu acının izahı yok dediler.
Gözyaşlarımla ıslandıkça pak sahifeler,
Dile geldi sükuta bürünen sözcükler.
Göğü inleten bir ah çektiler,
Ardı sıra dizildi cümleler;
Bu âlemden bir İsmail geçti dediler,
Duruşu ile Ömer'i yansıtan,
İlmî ile Ali'yi hatırlatan,
Sadakati ile Ebu Bekir’i andıran,
Yiğitliği ile Hamza'yı anımsatan.
Bu âlemden bir İsmail geçti dediler;
Şehadeti ile alemleri şahit kılan,
Gidişi ile yer ve gökleri ağlatan,
Ümmetin yüreğini kanatan,
Bu âlemden bir İsmail geçti dediler...
NURHAN DEMİREL (DARGEÇİT)
İSLAM KARDEŞLİĞİ
Allah için sevmenin anlamı, her birimizin bir diğerini kendisinde Allah'ın hoşuna giden şeylerin varlığı yüzünden sevmemizdir. Biz kimseyi şahsiyetinden dolayı sevmemeliyiz. Varlığından dolayı sevilmeyi hak eden sadece Allah'u Teala'dır. Kardeşlik en yüce ifade ile insanlar arasındaki ilişkidir. Kardeşliğin en güzel örneğini ise asr-ı saadette sahabilersergilemiştir. Efendimiz (s.a.v.) tüm varlıklarını Mekke'de bırakıp Medine'ye hicret eden muhacirlerle, Medine'nin yerlisi olan ensarı kardeş ilan etmiştir. Daha önce birbirlerini hiç tanımadıkları halde aynı dine inandıkları için kardeş olan sahabiler yiyeceklerini, içeceklerini, evlerini kısaca tüm imkanlarını paylaşmışlardır. İslam kardeşliğinin en temel ilkesi ise din kardeşini kendi nefsine tercih edebilmektir. Kardeşlik öldürmek değil, eğer gerekiyorsa ölmeyi tercih etmektir. Kardeşlik, yükü başkasının omzuna atmak değil yükü bölüşmektir. Kardeşlik yaratanın bakışıyla insanı sevmektir. Türlü sıkıntılara müptela olduğumuz şu imtihan dünyasında beraberce Allah'ın rızasını aramaktır. Kardeşlik peygamberimizden gelen bir vefadır...
Velhamdulillahi rabbil alemin
Sümeyye Karadaş
Munis Diyarın Munis Şehidi
Hüzün çökmüştü Gazze diyarına
Herkes yorgun her şey solgun
Ne olmuştu Filistinli yarenlere
Sahiden ne olmuştu?
Bir Kerbela daha mı yaşanmıştı
Kufe’nin sessizliği yine mi acıttı arşı
Bir Hüseyin daha mı kavuştu Rahmana
Tekerrür mü etti kara tarih?
Kara bağlasın ümmetin anneleri
Ümmetin komutanı şehit olmuştu
Nasıl kıydılar bu narin pak bedene
Yürekleri dağladı İsmail'in şehadeti
Yazsın kalem ümmetin sessizliğini
Mazide kaybolmuş kara sayfaları
Sızlayan, kahrolan yüreği yazsın
Yazsın kalem şehidin mübarek gününü.
Selamlar götür burdan şehidim
Şehitler diyarına, Cennetin goncalarına
Şehit Ahmet Yasin’e, Rantisi’ye ve nicesine
Şehadete kavuşmuş şehitlere selam götür.
YASEMİN ŞANLI