FİRAK
Boğazın düğümlenir yutkunursun, iki damla yaş akar gözlerinden...
Sadece özlersin! Gelmeyeceğini bildiğin halde özlersin...
Anılar canlanır aklında,
Kokusunu hissedersin,
Ona hastır, sımsıcak şefkatli bakışını kimsede göremezsin!
Kızım deyişine annem deyişine hasret kalırsın, bir daha duymak istersin.
Bir daha sarılmak...
Şubatın soğuğu yanan içimi soğutmadı fedakâr adam, biricik babam!
Öyle mahzun oldu ki gidişin, yemeden içmeden aylarca bekleyişin, Eyüp Aleyhisselam’ın sabrından mı yudumladın?
Bir kez olsun ah deyip sızlanmadın.
Çektiğin sıkıntılar ahiret azığın olsun, kabrin cennet bahçesi olsun,
????CANIM BABAM????
Sümeyra AĞAR
ŞEHADET
Şehadet, manası öyle derin, bir o kadar da merak uyandırıcı
Öyle sakin, bir o kadar da heyecan verici,
Öyle serin, bir o kadar da sıcak,
Öyle narin, bir o kadar da sert,
Bazen keskin kılıç gibi bazen de bulutlar kadar yumuşak
Bazen kuş kadar özgür, bazen de hayat kadar mahkûm,
Gül kadar kırmızı, deniz kadar mavi,
Muhacir kadar uzak, Ensar kadar yakın,
Nedir Şehadet?
Yedi harften oluşan bir kelime mi?
Yoksa yedi kat gökyüzünden inen bir müjde mi?
Kışın soğuğunda aşk ile kavrulmak mı?
Yoksa yazın sıcağında soğuk terler akıtmak mı?
Ah Şehadet!...
Ne kadar da zormuş seni anlatmak, anlatabilmek,
Seni anlatmaya kelimeler kifayetsiz, cümleler yetersiz kalır.
Seni anlatmak yürek ister, cesaret ister,
Şehit gibi yaşamayı ister,
Şehit gibi yaşamaksa Uhud'da Hamza olmayı,
Marmara'da Furkan,
Amed'de ise Yasin olmayı ister.
Şehit gibi yaşamak şeyh Sait gibi darağacında sallanmayı,
Ahmet Yasin gibi füzeyle vurulmayı ister.
Ancak bu misaller anlatabilir kızıl şerbetinin tadını ve aşığın maşukuna kavuşmasını
Ne kadar da güzelmiş seni anlamak ve anlatmak
Ne kadar da güzelmiş seni yaşamak ve yaşatmak
Yağmur kadar ıslak, güneş kadar kuru,
Bal kadar tatlı, zehir kadar acı olan tarafını
Ey şehidim! Sen anlat,
Anlat bana ki anlayayım şehadetin tadını, rengini ve kokusunu
Anlat bana ki anlayayım çöllerde leylasını arayan mecnunu
Anlat bana ki kavuşayım en sevgiliye
Ve anlat bana ki ulaşayım aşk-ı ilahiye
Anlat sen hep anlat.
Amine Bağatır SEVEN
HÜZNÜN KENTİ GAZZE
Ey hüznün kenti Gazze,
Ey yetim ve öksüz,
Saat saat, dakika dakika can veren,
Yalnızlığın, kimsesizliğin ve ölümün kenti.
Ey acının kenti Gazze,
Ey kalp yaram,
Gökte yapılıp yere indirilen,
Ömer'in, Selehaddin'in ve Ubeyde'nin kenti.
Ey mazlumiyetin kenti Gazze,
Ey özgürlük diye bağıran,
Kalpleri imana, elleri silaha tutunan,
Aşkın, sevincin ve mazlumun kenti.
Ey ölümlerin kenti Gazze,
Ey sokaklarda çocukların koşup oynayamadığı,
Miraca yol olan,
Sessizliğin, matemin ve yakarışın kenti.
Ey direnişin kenti Gazze,
Ey kimsesiz şehir,
Bir umut Müslüman kardeşinin barış için geleceğine inanan,
Haykırışların bitmek bilmediği kent.
Siyah, Beyaz, Yeşil ve Kırmızı...
Elif Nur Gizli
HAMAS'IN DİRENİŞ SEMBOLÜ ŞEHİD İSMAİL HANİYE
-El-şafi mülteci kampında doğan İsmail Haniye, 1980'lerin sonunda Hamas’ın önde gelen üyelerinden biri olup Hamas'ın en üst düzey liderlerinden biridir.
-1999'dan 2004'e kadar Hamas genel sekreteri olan Şeyh Ahmed Yasin'in özel kalem müdürlüğünü yaptı. 2006'da Hamas'ın başbakanı olarak seçildi. 2007'de Hamas ile El-fetih arasındaki çatışmalar zirveye çıktığı için devlet başkanı Mahmud Abbas tarafından görevden alındı. 2017'de hamasın siyasi büro başkanı seçildi. 2024'te İran'da seçimleri kazanan Mesud Pezeşkiya'nın göreve başlama törenine katılmak üzere Tahran'a gitti. 31 Temmuz 2024'ün ilk saatlerinde siyonist israilin yaptığı haince saldırıda şehit oldu.
-Şeyh Ahmet Yasin, misali İsmail Haniye'nin mülteci kamplarından liderliğe uzanan hayatı ve hayatını Filistin davasına adaması kendisinden sonraki nesillere iyi bir örneklik teşkil etmektedir.
“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın, eğer inanırsanız üstün gelecek olan sizsiniz” (Al-i İmran, 139. Ayet)
İsmail Haniye bu yolda Mescid-i Aksa’nın, Kudüs’ün özgür olacağından emindi ve 57 İslam ülkesinden yardım gelmemesine rağmen üzüntüye kapılmadı. O ümmetin elbet bir gün doğacağını ve hiçbir doğumun da acısız olmadığını biliyordu.
Davası için malını, evlatlarını ve canını verdi ve şehitlik mertebesine ulaştı.
Onun davası yıkılmazdı, lideri şehit olan bir dava asla bitmez ve yıkılmazdı.
62 yıl Filistin'e adanmış bir ömür ve bu kutsal topraklar için çalışan lider
Şehadetin mübarek olsun
MERYEM ATAK
ZAMAN
Zaman diyorum sadece biraz zaman… Kışa dönmüşse yazın, ömrünün en güzel yılları en kötü zamanlara sürüklenmişse, gençlik nimeti yerini yaşlılığa bırakmışsa, sağlık bedeni terk edip hastalık musibet gibi yapışmışsa yakana en sevdiklerin imtihanın olmuşsa zaman diyorum sadece biraz zaman… Kaldıramadığın cenazeler varsa içinde hâlâ yasını tutuyorsan ölen umutlarının, zaman diyorum sadece biraz zaman… Mevsimler değişiyor, insanlar ölüyor, hayat yarım kalıyor. İmtihan diyorum bunlar sadece imtihan… Geldiği gibi geçer. Nasıl ki yazını kışa çevirmişse Rabbin, üşüyorsan ömrünün mevsiminde, bil ki kıştan sonra baharı getirmeye gücü yeten yalnız O’dur; dört mevsim yaşatan, yaratan, var eden yokluktan çıkaran... Sabret ve teslim ol alemlerin rabbine, bu teslimiyetin sunacağı rahatı yaşa, öyle zamanlar olur ki güneşin bile ısıtamadığı bedenlerin buz kesildiği, kalplerin taşlaştığı dönemlerin krizini fırsata çevirmek gerekir. Günahlarını koy heybene, seccadeni ser yere tövbe ve istiğfar ateşinde yak onları, yak ki ısınsın kalbimiz belki çözülür buzu belki asıl görevine döner evet, ona gitmenin zamanı gelmiştir kırık dökük hayallerini, bitmiş dediğin benliğini ateşte eritmenin zamanı gelmiştir. İbrahimvari atla o ateşe, güvendiğin Rahman’sa gül bahçesi olacaktır. Yusufça düş kuyuya, dayandığın Allah’sa saraya sultan olmak vardır. Eyüp gibi sabret Allah içinse sana geri verilecektir malın, evladın... Unutma ki dünyada Allah'ın kanunları geçerli ve ahirette de amenna buradaki kanunlarına sünnetullah deniliyor. Kanunlardan biri ise zaman Rabbim sabrı da selameti de zamana yayarak bize kulluğun gereklerini öğretiyor. Hem unuttuk mu? Burası talim yeri terhis edileceğimiz yer ahirettir. Bunun için de zaman diyorum sadece biraz zaman. Vesselam.
Münevver AK
EĞİTİMDE ÖZGÜRLÜK MÜ DİSİPLİN Mİ?
Eğitimde veya hayatta özgürlük denilen şey masaldaki Anka kuşunun olması gibidir. Bu görüşümü açıklamak için öncelikle özgürlüğün tanımına bir göz atmamız gerekecek. Özgürlük;insanın her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi istencine, kendi düşüncesine göre karar vermesi durumu olarak çıkıyor. Ve bu ucu oldukça açık bir anlamdır.
Hayvanlardan düşünme yeteneği ile ayrılan insan, dünya tarihine ne kadar zararlı olabileceğini kesinkes kanıtlamış bir varlıktır. Örnek verecek olursak atomun parçalanması büyük bir insan zekasının ve çalışmasının sonucudur. Ancak atomun bombaya çevrilip Hiroşima' ya atılması ve 143 binden fazla insanın katledilmesiyse yine aynı insan zekasının korkunç bir ürünüdür.
Günümüzden bir örnek verecek olursak israilin Gazze'de, yüksek mühendislik gerektiren bombalarla parçaladığı masum insanlar aldığı eğitimi özgürce ve yanlış kullanan eğitimli amavicdansız insanın ne kadar korkunçlaşabileceğine dair oldukça trajik bir örnektir.
Demek istediğim; insanın eline özgürlük bırakıldığında onunla beraber herhangi bir kural/disiplin de bırakılmazsa ne kadar korkunçlaşabileceğidir. Eğitimde sadece disiplin ise özgürlük kadar ütopik bir örnektir. Bunu anlamak içinde yine disiplinin kelime manasına bakmalıyız. Disiplin; kurallara veya emirlerin uymasını zorunlu kılarak kazanılan özdenetim vezor bir şey üzerinde çalışmaya devam etme yeteneğidir. Kelime anlamı ilk bakışta özgürlüğün kelime anlamına göre daha masum ve daha mantıklı dursa da derine inildiğinde aynı derecede kötü bir yöntem olduğu aşikardır. Burada dikkat edilmesi gereken “kurallara veya emirlere uymasını zorunlu kılmak” kısmıdır.
Neticede ise 2 önemli soru ortaya çıkmaktadır.
Kuralları veya emirleri koyan kişi kim? Kurallar veya emirler neye göre konulmuştur?
Bu soruların cevapları disiplinin olduğu ortama göre değişiklik göstermekle birlikte çoğunlukla güç, statü sahibi kişi veya kişiler tarafından, onların benimsediği görüşlere göre konulmaktadır.Bu da benim zannımca eğitim de ‘en olmaması’ gereken tek görüşlülüğü ortaya koymaktadır. Yani; eğitimde disiplin içinde özgürlük barındırmazsa insandaki en büyük nimet olan aklıkullanmamayı, düşünmemeyi öğretmektedir. Ki bu da ne kadar verimli bir eğitim olur yahut nekadar süre gider bilinmez. Ya tek tip cahil insanlarla dolu bir toplum olur ya da Malcolm X ‘in bahsettiği “Bütün uyuyanları uyandırmaya yeten tek bir uyanan, diğerlerinin de gözünü açar.”
Velhasıl kelam; eğitimde salt özgürlükte olmaz, salt disiplin de olmaz. İkisi de bir elmanın iki yarısı gibi birbirini tamamlayan ve eğitimde önemli yeri olan ögelerdir. Özgürlük disiplinsiz,disiplin özgürlüksüz düşünülemez...
Sena Tütak