Bismihi Teâlâ
Kur'an-ı Kerim’de kadınlara yönelik olarak Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Evlerinizde oturun ve önceki câhiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın.” (Ahzâb Suresi, 33. Ayet)
Bu ayet, kadının evini bir sığınak ve mahrem alanı olarak koruması gerektiğini vurgular. Ancak bu, onun dış dünya ile bağını koparmasını değil, aksine iffetini ve onurunu koruyacak bir şekilde bir yaşam sürmesini tavsiye eder.
İslam, kadına ölçülü bir tesettür anlayışını ve kendini haram olan bakışlardan sakınmasını öğütler. Kadın, evinin içinde sınırsız bir konfor alanına sahipken, dışarıda dikkat etmesi gereken unsurlar ve İslam’ın belirlediği sınırlar vardır. Ev, kadının huzur bulduğu ve İslami değerleri yaşadığı bir mekân hâline gelmedikçe Rabbimizin rızasını elde edemeyiz. Bu yuvayı cennet bahçesine çevirmek de cehennem çukuruna dönüştürmek de kadının tutumuna bağlıdır. Kadın, bu alanı Rabb’inin razı olacağı şekilde muhafaza etmeli ve sınırlarını iyi belirlemelidir.
Evimiz, dış dünyanın karmaşasından uzak, huzur bulduğumuz bir alan hâline gelmelidir. En özel anlarımızın yaşandığı yer burasıdır; bu sebeple mahremiyetin başladığı ilk yer de burasıdır. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle sosyal medya platformlarında da bu hassasiyetin korunması gerektiğini unutmamalıyız. Mahremiyet duygusu taşıyan her birey, bu bilinçle sosyal medya platformlarında sınırlarını bilecek ve ona göre hareket edecektir. Mahremiyet evde başlar ve sosyal hayatta devam eder. Ev içinde kurulan ilişkiler, sonraki hayatımızda bizler için bir yol gösterici olacaktır.
“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, sahiplerine seslenip izin almadan ve onlara selam vermeden girmeyin. Bu, sizin için daha temiz bir davranıştır.” (Nûr Suresi, 27. Ayet)
Yüce Rabbimiz bu ayet ile aslında konuyu özetlemiştir. Çünkü kadın, evinde her hâlde olabilir; evi onun mahrem alanıdır ve izinsiz girilmemelidir. İslam, kadına evinde rahat ve güven içinde yaşama hakkı tanır. Hiç kimse onun izni olmadan evine giremez. Ayrıca özel hayata ve mahremiyete saygı, sadece yabancılar için olmamalıdır. Cenâb-ı Hak (Celle Celaluhu), aynı aile içindeki bireylerin de bu konuda dikkatli olmalarını şu ayetle emretmiştir:
“Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve içinizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin (dinlenmek için) elbiselerinizi çıkardığınız zaman ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin için mahrem vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında ne size ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, ayetlerini size işte böyle açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nûr Suresi, 58. Ayet)
Toplumda eğitimin ilk başladığı alan evimizdir. Her bireyin ve aile ferdinin kendine özel bir mahrem alanı vardır ve bunun korunması gerekmektedir. İnsanın fıtratında var olan merak duygusu, ileriye götürüldüğünde mahremiyet sınırlarını aşabilmekte ve yanlış bir davranış hâline gelebilmektedir.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeylerden uzak durması, iyi bir Müslüman olduğunu gösterir.” (Tirmizî, Zühd 11)
Bu hadis, meselenin özeti niteliğindedir. Sevgili Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), özel hayatın mahremiyetine verdiği önemi hadislerinde sıkça dile getirmiştir. Nitekim Ebû Hüreyre’nin (Radiyallahu Anh) anlattığına göre, Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün evindeyken bir adamın gizlice evin içini gözetlediğini fark etmiş ve bu davranışa son derece öfkelenmişti. Elindeki, saçlarını taramakta kullandığı demir tarak ile adamın üzerine yürümüş, adam da dönüp kaçmıştı. Özel hayatın mahremiyetini ihlâl eden bu adam, Resûlullah’ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öfkelendirmişti.
Sahâbîler huzuruna girdiğinde, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), evini gözetleyen Hakem b. Ebü’l-Âs isimli kişiye öfkeyle beddua ediyordu. Rahmet Peygamberi’nin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)bedduasına çok nadir şahit olan ashâb, durumu şaşkınlıkla karşılamıştı. Çünkü Peygamberimiz Uhud’da kan revan içindeyken dahi beddua etmemişti, ancak evini gözetleyen birine beddua etmişti. Bu, onun bu meseleye ne derece önem verdiğinin açık bir kanıtıdır.
Evimizde ağırladığımız misafirlerimizle olan münasebetimize dikkat etmemiz gerekmektedir. Namahrem kişilerle aynı ortamda bulunmamalı ve tesettür ölçüsüne riayet etmeliyiz. Kadın ve erkeğin bir arada oturması ve laubali davranışlar sergilemesi, İslam prensiplerine aykırı bir davranıştır. Mahremiyete önem verilmelidir ve asla yabancı bir erkek ile aynı ortam paylaşılmamalıdır.
Kadın, mahremiyet alanı olan evinde kendini huzur içinde hissedemezse hiçbir yerde huzur içinde olamaz. Evimiz bizler için bir sığınaktır. Bu yüzden mahremiyet kurallarına dikkat etmeli ve bu yuvayı temiz tutmaya gayret etmeliyiz.
Ne mutlu evini hayâ ile süsleyenlere…