Allah'ın adıyla
İnsanoğlu, yaşamı boyunca hep bir tüketim döngüsü içinde bulmuştur kendini. Zamanını tüketmiş, hevesini tüketmiş, azığını tüketmiş ve en önemlisi hayatını tüketmiştir. Kadın, bu tüketim çarkı içinde zaman zaman başrolü üstlenmiş ve asıl rolü oynamıştır. Kadın, İslami çizgide yürüdüğü müddetçe bu tüketim menfi değil, pozitif etki bırakacak ve örnek teşkil edecektir. Rabbimiz, Müslüman kadını İslam ile yüceltmiş, İslam kadını meta olmaktan çıkarıp başlara tac etmiştir. Hal böyle iken, popüler kültürün hevasına kapılmak, Müslüman kadını asıl gayesi olan toplumun inşası noktasında eksik bırakacak ve heveslerinin aracı haline getirecektir. Maddeler, sadece hayatımızda var olan bir araçtır ve bu araçların hayatımızın merkezi haline gelmesi, bizi popüler kültürün kölesi olmaktan alıkoyamayacaktır. Tasavvufta var olan bir lokma bir hırka inancı, hayatımızın gayesi olmalıdır. Yani minimalist bir yaşam sadece eşya ile sınırlı kalmamalıdır; giyimimizden yediğimize, hobilerimizden hedeflerimize kadar her alanda sadelik, hayatımızın bir parçası olmalıdır. Minimalist bir yaşam Müslüman kadının hayat prensibi olmalıdır. Bu, hepimiz için en güzel örnek olan Fatıma annemizin hayat prensibiydi; hayatının her alanında sadelik mevcuttu.
İslam israfı haram kılmıştır ve kavimlerin sonunu israf getirmiştir. Bu sebeple minimalist bir hayat, israfa son veren bir düşüncedir. Tüketim çılgınlığı ve eşya hırsı, ne yazık ki sonu gelmeyen isteklerinin bir tezahürü olarak hayatlarımızı işgal etmiştir. Müslüman kimliğe sahip her kadın sade ve yalın bir yaşam tarzını benimsemelidir. Bu her alanda böyle olmalıdır. Evlilik hayatına adım atarken sonu gelmeyen isteklerle karşı taraf zor durumda bırakılmakta ve Müslüman kimliğin verdiği sorumluluklar yerine getirilememektedir. Ne yazık ki, kıyas yapılarak yaşamlar sürdürülmektedir. Böyle kurulan yuvalar daha baştan çatırdamaktadır. Halbuki Müslüman kadına yakışan, Kur’an ve sünnet ilkeleriyle ilerlemektir. Daha sade ve yalın bir yaşam tarzını benimsemek ve istekleri buna göre şekillendirmektir. Minimalize edilen istekler ve minimalist düşünceler, Müslüman kadının hayatının her alanında var olmalıdır. Tüketim hırsının, benliğimizi işgal etmesine izin vermemeliyiz. Böylelikle Rabbimizin razı olduğu sınırlar içinde yürümüş oluruz.
Kadının minimalist düşünmesi ve buna uygun davranması çok önemlidir. Çünkü kadın, toplumu yetiştiren bir unsurdur. Onun bu düşünceye sahip olması, toplumun da böyle düşünmesine sebep olacaktır. Bugün etrafımızda memnuniyetsiz ve doyumsuz çocuklar varsa, bunun sebebi emek ve kıymet duygusunu evladına aşılayamayan bizleriz. Dikkat edelim, lüksiyet ve tüketim çılgınlığı huzur getirmez. Tam tersine, doyumsuzluğun ortaya çıkardığı sorunlar aşılamayacak kadar fazladır. Eğer lüks yaşamak mutluluk getirseydi, her yer huzur içinde olurdu. Ama ne yazık ki bir çarık, bir tabakla hayatlarını geçiren annelerimizin zamanı ile bu zamanı kıyaslarsak, bolluk çok ama doyum yok; para çok ama huzur yok demekten kendimizi alıkoyamayacağız. Rabbimiz nimetlerini yağmur gibi üstümüze yağdırırken, hissettiğimiz sadece doyumsuzluk olmamalıdır. İlk alınan ayakkabının mutluluğu ile sonradan alınan ayakkabıların mutluluğu aynı değildir. Emek vererek ve ihtiyaç dahilinde alınan bir şeyin verdiği keyif ile gereksiz bir şeyi almanın verdiği haz aynı değildir. O halde nesnelerin esiri olmaktan vazgeçmeli ve ahiret odaklı yaşamalıyız. “Önceden belirlenmiş bir yazgıya göre Allah izin vermedikçe hiç kimsenin ölmesi mümkün değildir. Kim yaptığı iş karşılığında bu dünyanın nimetlerini isterse, ona istediğini veririz; kim de âhiret mükâfatını isterse ona da istediğini veririz. Biz, şükredenleri mükâfatlandıracağız.” (Âli İmran Suresi, 145. Ayet) Her kim neyi isterse, ona verileceği söyleniyor. O halde sadece dünya hayatını arzulayan çaresiz insanlar arasına dahil olmayalım. Ölmeyecekmiş gibi sadece eşyaya yatırım yapmayı ve nesnelerin esiri olmayı bırakmalıyız. Minimalist yaşam tarzı, hem dünya hem de ahiret saadetine vesile olacaktır, bunu unutmayalım. Çocuklarımızı doyumsuz birer kukla haline getirmekten vazgeçelim. Az ama huzur veren yaşam tarzını hayatımızın gayesi haline getirelim.
Eğer gerçekten ahiret kazancını arzuluyor isek, o halde dünyayı sadece bir araç olarak görmeli ve bizi dünyaya meylettirecek her türlü davranış ve düşünceden kaçınmalıyız. Minimalist bir yaşam, beraberinde mutluluğu da getirecektir. Minimalist düşünce topluma yön verecektir. Müslüman kadın uyanık olmalı ve hayatında sadeliği tercih etmelidir. Çocuklarına ve etrafına bu yönüyle örnek olmalıdır. Dünyadaki tüm karagasalardan uzak, kendini arındırmış bir şekilde Rabbimize yönelmek daha anlamlı olacaktır. Üstünde pahalı kıyafetler, aklımızda dünyalık her türlü fikirle “Rabbim, dünyayı değil ahireti istiyorum”demek mantıklı mı? İslam’ın özünü yansıtan bir minimalist yaşam, kişiyle Allah arasında daha derin bir bağ kurmaya vesile olur. Allah'ın razı olduğu kullar, daima dünyaya sırtını dönen ve ahireti öğütleyen kullardır. Bu kullar arasında olmak duası ile…