Nisanur Dergisi - Halime Cengiz ile Ayın Röportajı
(Röportaj: Meryem Demir Daştan)
Hoş geldiniz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Almanya'ya gelişiniz nasıl oldu?
İsmim, Halime Cengiz. 39 yıllık evliyim. 3 çocuk annesiyim. 3 çocuğum da büyüdü, evlendiler. Mesleklerini aldılar. 6 tane de torunum var. Yıllarca fahri olarak cami derneklerinde görev yaptım. Aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarında görev yaptım.
Almanya'ya gelişimiz ise, 1965 yılında ilk olarak. Babam işçi olarak Almanya'ya geldi. Akabinde 1969 yılında, ben iki buçuk yaşındayken annem ile beraber beni de getirdi. 3 günlük tren yolculuğu sonrasında Almanya'ya vardık.
Almanya'da ne tür yerlerde hangi unvanlarla görev yaptınız?
Eyalet Birliği kadın kolu başkanlığı yaptım. Diyanet işleri Türk İslam Birliği’nin, aşağı Saksonya Bremen eyalet Birliğinin kadın kolu başkanlığını yaptım. Belediyede (Türkiye'de encümen olarak geçiyor sanırım) burada belediyede görev aldım. Bremen'de yabancılar danışman kurulu var. Burada ise, Müslümanların ne gibi ihtiyaçları var?
Nasıl sıkıntıları var? Neler yapılabilir? Nasıl giderilebilir bunlar?
Bu gibi sorunları çözmek için bu kurumlarda da görev yaptım.
Almanya'ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak, orada büyümenin zorlukları nelerdi? Ve bu süreçle nasıl başa çıktınız?
Yabancılık çok zordu. Ancak benim şöyle bir avantajım vardı; küçük yaşlarda Almanya'ya gelmem ve Almancayı öğrenmem daha çabuk arkadaşlık ortamı kurmama yardımcı oldu. Bu önemliydi. Sonraları Almanya'ya Türkiye'den daha fazla göç başlayınca, sınıftaki Türk öğrenciler fazlalaşınca, kendi aralarında Türkçe konuşmaları onlar için biraz daha zor oldu.
İlk geldiğimde, sınıfta tek olmam yorucu olmasına rağmen, benim için avantajlıydı.
Zamanla dezavantajlarını da görmüş oldum; din ve kültür uyuşmazlığı evde ayrı, okulda ayrı bir dünya oluşturuyordu.
Gönüllü olarak yürüttüğünüz sosyal ve kültürel faaliyetler hakkında bilgi verebilir misiniz? Özellikle kadınlar için düzenlediğiniz etkinliklerden biraz bahseder misiniz?
Öncelikle kadınlara camilerde daha çok fırsat verildiğinde neler başarabileceğine dair seminerler yaptık. Yönetimde görev almalarını sağladık. Kadınlara yönelik sağlık seminerleri aynı zamanda bisiklet sürme kursları organize ettik. Kapalı ortamda yabancı gözlerden uzak bir yerde kadınlara yönelik bisiklet kursları yapmaya çalıştık.
Küçük de olsa kadınların yüzmeyi öğrenebilmeleri için yüzme havuzları oluşturduk. Tüm bu güzel projeleri yaparken Alman sivil toplum kuruluşları ile birlikte hareket ettik.
Şunu iyi anlamamız lazım, Almanya'da camilerimiz hiçbir yerden destek almıyor. Sadece cami cemaatinin üye aylıkları ile camilerimiz ayakta kalmaya çalışıyor.
Alman kuruluşlarının devletten destek aldığını bildiğimiz için, ortak yaptığımız çalışmalarda maddi yönleri bu kurumlara bırakıyorduk.
İslami faaliyetler olarak hanımlarla neler yaptınız? Ne gibi çalışmalar yürüttünüz?
İslami faaliyetler olarak, Hristiyan kadınlarla birlikte ortak bir çalışma yürütmeye çalışıyorduk. Örneğin, sağlık alanında Hristiyanlarda veya bizim dinimizde ortak ya da farklı yönler var mı onları öğrenmeye çalışıyorduk. Başlık vermek gerekiyorsa, 'dinlerde resim yasağı'.
Mesela, İslam'da hangi resimler yasak ya da serbest? Hristiyanlıkta böyle bir şey var mı veya yok mu?
Papazlar ve cami görevleriyle beraber yani din adamları ile bu çalışmayı yapıyorduk. Burada önemli olan nokta, her iki tarafında birbirine karşı saygılı olmaları.
Saygı çerçevesinde bir araya gelip yemek ve iftar programları organize edip ön yargıları yıkmayı amaçladık.
Kur-an çalışmaları, özelde hanımlara yönelik çalışmalar o zaman başlamış mıydı?
Buradaki Kur'an çalışmalarında gelen din görevlilerinin eşlerinin de donanımlı olmasını istiyorduk.
Bu sayede, din görevlilerinin eşleri ile beraber Kur'an çalışmalarını yapıyorduk. Bremen'de 5 tane dernek vardı. Ortak çalışma alanı oluşturuyorduk. Birlikte vaaz Kur'an ve kahvaltı programları oluşturmaya çalışıyorduk. Bir camide sabah kahvaltısı programı varsa oraya o camiye programı katılmaya gidiyorduk. Eski binalar alınıp, restore edilip camiye çevriliyordu. Türkiye'deki gibi büyük camiler yok. O yüzden gideceğimiz caminin kontenjanına göre bizlere sayı veriliyor, bizler de o sayı ile katılım sağlıyorduk. Bayan din görevlileri 2010 yılından itibaren gelmeye başladı. Her 5 senede bayan hocalarımız geliyor. Buradaki 5 camiyi vaaz ve programlar oluşturuyor ve Kur'an-ı Kerim dersleri veriyordu.
Almanya' da ki gurbetçilerin dinlerini daha iyi yaşayabilmeleri için buradaki yaptığınız çalışmalar içinde en gurur duyduğunuz proje hangisiydi?
Gurur duyduğumuz projelerden bir tanesi, buradaki hastanelere mescit açabilmemizdi. Burada mescit açmaya yönelik izinlerde görüştürmüyorlardı. Bizler de buradaki Hristiyan STK’larla direkt cami veya mescit ismi vermeden “dinlenme odaları” ismi ile mescitlerimizi açtık. “Sükûnet odaları” adıyla mescitlerimizi oluşturduk.
Hasta yakınları veya hastalar en azından ibadetlerini rahatça yapabilmeleri için bir alan olsun. Hristiyan ve Müslümanlar olarak hastaneden bir oda istedik ilk etapta. Sonrasında odanın yeterli olmadığını dile getirdik. İlk açtığımız oda Müslümanlara kaldı. Hemen yanı başında Hristiyanlar için yeni bir oda açıldı. Bu sayede bir odamız sükûnet, diğer odamız ise mescit oldu. Şimdi orada mescidimizde hatıra defteri var. İnsanlar veya hasta yakınları oradan namaz kıldıktan sonra hatıra defterine duygularını yazıyorlar. Orada çalışan görevli Müslümanlar namaz vakitlerinde namazlarını rahat bir şekilde kılabiliyor. Yanlış değilsem 5 veya 6 hatıra defterimiz doldu orada. Bu hayra ortak olmak, insanların bu hayırda bize dua etmesi, teşekkür etmesi bizi çok mutlu ediyor. Bu hayrın ahirette karşımıza çıkması inşallah bizler için yeterli.
İslâmî çalışmaların hayatınıza ve çevrenize ne gibi katkıları oldu? Biraz bahseder misiniz?
İslami çalışmaların benim hayatımdaki etkileri; normal şartlarda bir ev hanımıydım. Ve yaklaşık 27 yıl önce beynimden bir ameliyat geçirdim.
Sanırım Rabbimin işaretiydi bana. Bulunduğum yere uzakta hastanelerde kaldım, düşünme fırsatım oldu. Dünyaya sadece temizlik veya ev hanımı olarak gelmediğimi, amacımın bu olmadığını anladım. Bu sayede hem insanlara hem kendime daha faydalı çalışmalarda koşuşturmaya karar verdim.
Hristiyanlarla, Hristiyan STK’larıyla birlikte hareket ederken dinimi daha iyi öğrendim. Hristiyan olan STK temsilcilerinden bizlere yöneltilen dini soruları araştırdığım zaman, bu konuda hem kendimi geliştirdim hem de dinimi daha iyi öğrenme fırsatı buldum. Rabbim kendisinden binlerce kez razı olsun, bu konuda eşim en büyük destekçimdi. O yanımda olmasaydı bunları başaramayabilirdim. Çevremde bulunan diğer insanların," otur evinde ne işin var bu tür çalışmalarla, yorma kendini" demelerine rağmen, eşim, yaptığım çalışmaların çok güzel olduğunu ifade ederek sürekli beni harekete geçirdi.
Ramazan iftarları ve spor etkinlikleri gibi faaliyetlerde Müslüman olmayan katılımcılarla nasıl bir araya geldiniz?
Papaz hanım ile beraber düzenlediğiniz bu tür etkinliklerin topluluklar arası nasıl bir bağ oluşturduğunu düşünüyorsunuz?
İslami çalışmalarımız topluluklar arası nasıl bir durum ortaya koydu? Buradaki en büyük kazanımımız, Müslümanların güvenilir olduğunu ve korkulacak kişilerin olmadığını anlatabilmemiz oldu. Mahallemizde bulunan Alman vatandaşlarla karşılaştığımız zaman onlara selam veriyorduk. Ve mahallemizdeki Müslüman kadınları kiliselere götürüp oralarda ibadet eden Almanlarla tanıştırıyorduk.
Bu sayede Müslümanların cana yakın olduklarını öğrenmiş oldular. Eşlerini bizlere emanet eden amcalar, eşlerimizi kiliseye götürme diye çıkıştılar. Daha sonra bize teşekkür ettiler. Sebebini sorunca, buradaki Alman kimselerin Müslümanlara karşı ön yargılarının dindiğini ve kendilerine selam verdiğini ifade etti. Müslüman bireylerde de Hristiyan bireylerde de hatalı insanlar olabilir. Bunu genelde varmış gibi göstermemek adına çalışmalarımızı yoğunlaştırdık.
Bu tür etkinliklerde ilk çıkış noktanız ne ve nasıl oldu?
İlk çıkış noktamız, her sene camimizin sokağında 'cadde şöleni' yapılıyordu. Eğlenceler yapılıyor, müzikler çalınıyor, satışlar yapılıyordu. Pazar alanıydı. İki gün sürüyordu. Ve Hristiyanlar iki günü çan çalarak, dua ederek açılış yapıyordu. Biz de dedik ki, Müslümanın ezanı ve Kur'an'ı var. Başlamadan bir saat önce, çan çalınıyor ezan okunuyor ve Kur'an okunuyor daha sonrasında şölen başlıyordu. Sonrasında sabah kahvaltıları ve iftar programları birlikte yaptık. Daha önce iftar programına katılmayan papaz kadınlar, iftar programının ne olduğunu bizlere sordular. Biz onları rahat edebilecekleri bir gençlik merkezinde ağırladık. Mesela bir sonraki sene iftar programını kilisede gerçekleştirdik. 200 kişilik bir alana sahip kilise de paylaşım yaptık. Görev dağılımı yaptık. Çay, kahve içecekler onlardan. Yemekler bizdendi. Diğer STK’lardan insanları davet ettik, güzelce iftar ettik. Farklı dinlerden insanları bir araya getirdik. Yahudisi, hristiyanı. Irk olarak da Pakistan'ı, İran'ı hepsini bir araya getirmeyi başardık. Hatta federal Alman meclisinde dahi bizim yaptığımız iftar programları konuşulmaya başladı. Yaptığımız programlar çok verimli geçiyordu. Oruç, Hristiyan'da ve Müslümanlarda nasıl? Bu gibi konular konuşuluyordu.
Daha sonrasında hatta bazı Alman Hristiyanlar gelip bize program sayesinde dinlerine dair bir şeyler öğrendiklerini ifade ediyorlardı.
Bu programlar vesilesiyle Müslüman olan kardeşlerimiz de hamdolsun var.
Hayatınızdan çıkardığınız en önemli ders nedir? Bunu bize aktarmak ister misiniz? Özelde gençlerimiz için.
Hayatımdan çıkardığım derslerden en önemlisi, yaptığımız bu tür faaliyetlerde 'dinimi daha iyi öğrenebilmem'. Gençlerden istirhamım, bu gibi güzel programları dolu dolu yaşamaları. Akademisyen gençlerimiz var. Müslüman sayımız çok fazla. Bu konuda gençlerimizin daha fazla çalışma yapmaları gerekiyor.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
20 yıldan fazla Fahri görev yaptım ve yaptığım bu görevlerin hiçbirinden ücret almadım. Sadece üç defa ödüllendirildim. İki defa para ödülü verdiler. İlkinde annem ve babamla birlikte hacca gittim. İkincisinde ise eşimle beraber umreye gittik.
Bu hediyeleri Alman belediyesi bizlere vermişti.
Dinlerken keyif aldım. Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.