Nisanur Dergisi - Doç. Dr. Zeynep Hafsa Orhan ile Ayın Röportajı
Değerli Nisanur okuyucuları!
Bu ay sorularımızı İslam İktisadı ve Finans alanında kıymetli çalışmalarıyla tanıdığımız Doç. Dr. Zeynep Hafsa Orhan hocamıza yönelttik. Bizi kırmayıp vakit ayırdığı için kendisine çok teşekkür ediyor, yaptıkları çalışmaların çok daha faydalı ve bereketli olması dileğiyle sizleri röportajımızla baş başa bırakıyoruz.
Zeynep hocam, öncelikle sizi tanımak istiyoruz. Kendinizi kısaca okurlarımıza tanıtır mısınız?
İsmim Zeyneb Hafsa ORHAN. Manisa doğumluyum. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunuyum. Yüksek lisansımı İsveç’te, doktoramı Bosna’da tamamladım. Katılım bankacılığı alanında doçent unvanına sahip olarak İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam İktisadı ve Finans bölümünde görev yapıyorum.
İslam İktisadı pek de aşina olmadığımız bir kavram. Lisans düzeyinde bu isimde bir bölümün olduğunu dahi pek kimse bilmiyor. Bunun sebebi nedir sizce?
Aslında İslam iktisadı ve finansı kavramları özellikle 1970’lerden itibaren dünyada yaygınlaşmaya başladı. Bununla ilgili çeşitli yerlerde master ve doktora programları başlatıldı. Fakat Türkiye’de eğitim hayatına girmesi biraz daha geç oldu, 2010’lardan itibaren diyebiliriz. Hele lisansa başlaması daha da geç oldu. Dünyada lisansı pek de yok zaten, onu vurgulamakta yarar var. Özellikle Türkiye’de lisans alanındaki eğitimin yaygın olarak bilinmemesinin temel sebepleri şunlar olabilir:
a. Geç başlaması.
b. Zaten birkaç yerde olan niş bir bölüm olması.
c. İlgili bölümlerin ilgili olabilecek kitleye duyurulmasındaki araçların yetersiz kalması.
d. Konuya dair önyargılar. Örneğin, bölümü duyanlar genelde bunun ilahiyat ile ilgili bir bölüm olduğunu düşünüyor.
İslam iktisadının aile hayatındaki etkileri nelerdir?
İslam iktisadı kısaca iktisadın İslam’a uygun şekilde teorik ve pratik olarak düzenlenmesine yönelik olduğundan ve pratikteki hayatta ekonomi ciddi bir şekilde yer aldığından İslam iktisadı aile hayatının da önemli bir unsurudur. Çünkü toplumun çekirdeği formundaki aile için de bugün iktisat oldukça önemli bir konumdadır. Ailenin iktisadi yaşantısında ise çeşitli unsurlar görmekteyiz; ailenin genel bütçesi, kazancın helalliği-haramlığı meselesi, harcamaların helalliği-haramlığı meselesi, harcamalarda israf mevzusu, infak mevzusu, zekât ve ölenlerin ardından kalan miras mevzusu gibi. Nitekim bunlar, asırlarca İslam’ın iktisadı pratiğini yönlendiren fıkıh metinlerinin de iktisadi meselelere dair temel konularından olmuştur. Dolayısıyla gerek fıkıh metinleri gerek Müslüman toplumların önceki örnek uygulamaları ve gerekse bugüne değin buna dair yazılıp çizilenler, bugün için bu konularda bize yol gösterir niteliktedir.
Örneğin, bugün kazanç çeşitliliğindeki artışa ve başka sebeplere binaen gözlerden kolayca kaçabilen ama aslında çok önemli olan helal kazanç mevzusunda İslam’ın duruşu nettir; İslam’ın belirttiği haram unsurlar (faiz –riba-, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, vs.) ile kazanç elde edilmesi, belki sayıca bir gelir artışı gibi görünse de gerçekte kesinlikle bir artış olmadığı gibi insanın kendisinin ve aile efradının hem dünyalarını hem ahiretlerini zora sokucu etkileri olabilecek bir durumdur. İlgililer bu konuda Şeybâni’nin helal kazanca dair temel eseri olan Kitab’ul-Kesb’e bakabilir.
Bir başka örnek de şu olabilir; bütçenin önemli bir kısmı gelirler iken bir diğer önemli ayağı giderlerdir. İslam, giderler hususunda da insanlara bir şeyler söylemektedir. Aileye harcama yapmanın sadaka hükmünde olduğu, haram şeylere para harcanmaması gerektiği, israfa ve savurganlığa kaçılmaması gerektiği ve diğer insanların gözüne sokarcasına harcamalar yapılmaması gerektiği gibi.
Son örnek olarak miras mevzusunu verebilirim çünkü tanıdık bir avukatla konuşurken ona en çok hangi davalarla ilgilendiklerini sorduğumda, “Kesinlikle miras davaları” dedi. Çünkü hem çetrefil hem uzun sürüyor. Ama asıl acı olanı, aile ve akrabalar arası gerginlik yaratması. Bu sebeple İslam’da mirasa dair feraiz adı altında o kadar derinlikli bilgiler var ve bunlar bilinse pek çok insanın sorunu o kadar kolay çözülecek ki! Konuya dair ilave bilgi edinmek isteyenler için Abdüsselam Arı’nın İslam Miras Hukuku kitabını önerebilirim.
Gazze’de yaşanan olaylar sebebiyle yapılan boykot sizce işe yarıyor mu? Bilinçli bir boykot nasıl yapılmalı?
Artık sanırım bu konuya dair şöyle bir uzlaşı söz konusu oldu; mesele kısa süreli bir boykottan ziyade kötücül sonuçlara sahip emperyalist markaların yeşerip gelişmesine engel olacak şekilde iyi, yerli markalar geliştirmek ve bunları desteklemek. Ancak bu şekilde mevzu devam ettirilebilir, sürdürülebilir, anlamlı ve yaşam tarzı haline gelebilir bir boyuta taşınabilir.
Boykotun etkilerine gelecek olursak; konuyla ilgili iktisadi çalışmalara bakınca karışık sonuçlar görüyorum. Yani çalışmaların bir kısmı bu tarz boykotların hemen hiçbir iktisadi çıktısı olmadığını bulguluyor ya da çok az katkısı olduğunu bulguluyor. Ama bence buradaki soru şu, amaç sadece niceliksel/sayısal bir çıktı elde etmek mi? Bence bunun yanı sıra ve en az onun kadar önemli olmak üzere niteliksel çıktılar elde etmek de önemli. Nitelikselden kastım öncelikle psikolojik. Bu hiç yadsınacak bir şey değil. Çünkü belki de bir insanı hayatta en çok zorlayan hissiyatlardan bir tanesi, bir şeyleri görmesi, bir şeylere dair farkındalığı olması, bir şey yapmak istemesi, ama elinden bir şey gelmemesidir. İşte bu boykot mevzusu en azından insanın kendi dünyasında bir şey yapma ihtiyacını giderebilecek bir potansiyele sahip diye düşünüyorum. Meşhur hikayedeki gibi; binlerce deniz yıldızını kurtaramasanız da bir tanesini bile kurtarmanız o denizyıldızı için bir farklılık yaratacak bir şeydir.
Bilinçli bir boykot nasıl yapılmalı mevzusuna gelince de bu konuda da malum kafa karışıklığı var. Bence buradaki en önemli husus, yine sürdürülebilirlik. Bunun için ise kesinlikle yapılabilir bir boykot stratejisine ihtiyaç var. Çünkü her şeyin içerisinde yer aldığı, elinizi kolunuzu tamamen bağlayan bir boykotun uzun süre devam ettirilemeyeceği aşikâr. O yüzden başlangıç mutlaka doğrudan konuyla irtibatı olan ve desteğini net bir şekilde açıklayanlara karşı olmalı diye düşünüyorum. Bunları belirledikten sonra da iş bize düşüyor. İrade insanın en önemli hasletlerinden biri belki de. Yani düşünüp karar verip eyleme geçme ve eylemi devam ettirme itkisini sağlayan şey. Bu iradeyi gösterip yaşam tarzımızı biraz da olsa değiştirmeyi göze almak da bizim bu meselede ufacık katkımız olsun.
Son olarak, okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj ya da eklemek istediğiniz bir konu var mı?
Son olarak şunları ekleyebilirim; helal kazanç ve harcama hususu çok önemli. İnsanlar bu konuda tereddüt ettikleri her şeyi mutlaka araştırsınlar. Ama nitelikli olarak. Yani bilen birilerinden. Eğer yine anlaşılmayan hususlar varsa mutlaka hem hali hem ilmi ile iyi olanlardan sorsunlar. Allah niyeti salim olanı cevabına iletir zaten.
Bir de son olarak, Filistin mevzusuyla ilgili, yapılabilecek temel şeyler bence kişinin konuya dair bilgisini artırması. Ki etrafına da anlatabilsin, kafalardaki soru işaretlerini giderebilsin.