Rahman’ın adı ile…
İlk olarak açıklayacağımız kavram modernleşmedir. Yaşanılan zamana uymak, çağdaşlaşmak, yenilenmek, modern duruma gelmek gibi birçok manada kullanılır. Batıya göre dinden uzaklaşma, dini ilkeleri hayattan çıkarma ile modernleşilebilir. Modernleşmenin bizzat kendisi ve düsturları günümüz dünyasında özellikle de dini alanda ciddi problemler meydana getirmiştir. Gelenekselleşmiş olandan ayrı yeni kazanımlar sayesinde bu yakalanabilir diye düşünülmeye başlanılmış, modern hayata uyum sağlama adına her konuda ılımlı, sözde aşırılıktan uzak, elastik bir din anlayışı ortaya konulmuştur. Aslında bu anlayışın altında İslam’ın işlevlerini yok etme ve hükümlerini ortadan kaldırıp insan hayatına modernizmin hâkim olacağı bir hayat düzeni var etmeye çalışmışlardır.
Batı kendini modern, gelişmiş olarak Müslümanlara tanıtırken; İslam’ı modernleşmenin önündeki en büyük engel olarak onlara göstermeye çalışmıştır. Asıl gayesinin dinden uzak, kendi menfaatleri ve düşüncelerini harekete geçiren yeni bir dünya düzeni kurmaktır. Dini ilkelerin, modernleşme ve ilerlemenin önündeki en büyük engel olduğu düşüncesini, Müslümanların bilinçaltına yerleştirmişlerdir. Bunu çok büyük bir ustalıkla yapmışlardır ki bir kesim Müslümanlar da buna inanmışlardır.
İşin aslı; Allah’ın yasalarına uygun hareket eden toplumların büyüyüp yükseldiği ve insanlığa örnek milletlerin meydana getirdiğidir. Sünnetullaha uygun hareket eden oluşumlar yükselmiş, dini olgulardan uzak yaşayan milletler ise yok olmuşlardır. Bundan tam bin dört yüz küsur yıl önce Hazreti Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) getirmiş olduğu dini esaslar üzerine öyle bir İslam medeniyeti inşa edildi ki Müslümanlar her konuda diğer milletlere örnek oldular. O günün revaçta olan tüm alanlarında başarı sağladılar. Ticarette çok güzel kazanımlar elde ettiler. Ülkelerinin sınırlarını büyüttüler. Zengin ile fakir arasında şimdiki gibi bir uçurum hiçbir zaman olmadı. Günümüz insanların aksine dini unsurları ilerlemenin önündeki engeller olarak görmediler. Esas engelin İslam’dan uzaklaşmak olduğunu tüm dünyaya gösterdiler.
Maalesef Batı’nın etkisi ile zoraki bir modernleşme furyası sonucunda İslam’dan uzaklaşılmış,İslami hükümleri yerine getiren insanlara mesela tesettürlü kız öğrencilere “başörtüsü ile okumanın çağdaşlaşma önündeki en büyük engel olduğunu” haykırdılar. Yıllarca bu zihniyetin etkisi ile başörtülüler okullara alınmadı. Bu dayatmalara teslim olanlar, taviz vere vere İslam’dan uzaklaşanlar oldu. Muasır medeniyetler seviyesine çıkma bahanesi ile çok büyük tavizler verildi.Dini değerlerimizin yükselmenin önündeki engeller olduğu hissine kapıldık. Gayrimüslimlerin sözüne kanıp bize dayatmış oldukları seküler İslam’a sarılarak yükseleceğimizi zannettik.
Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki her ağaç kendi gövdesi üzerinde yükselir. Biz Müslümanlar da hiçbir zaman batının ya da gayrimüslim milletlerin kökleri üzerinde yükselip ilerleyemeyiz. Ne zaman ki Müslümanlar kendi değerlerine sahip çıkıp hayatlarına hâkim kılsalar o zaman yol alabilirler. Aksi takdirde sürekli birinin gölgesi altında kalır, hiçbir zaman etraflarını aydınlatamazlar.
Yazımızın başında iki kavramdan bahsedeceğimizi söylemiştik. Şimdi öteki kavramı anlamaya çalışıp modernleşme kavramı ile ilişkisi var mı yok mu görelim. Taviz; belirli bir şey karşılığında ana ilkelerden vazgeçme, temel ilkelerden ödün verme anlamlarına gelmektedir. Hangi konuda olursa olsun taviz vermek; kişilik eksikliği, kimlik aşınması ve irade zayıflığını göstermektedir. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki taviz tavizi doğurur ve taviz tavizle örtülür. Özellikle dini emirler konusunda verilen tavizler çok tehlikelidir. Çünkü hem dünya hayatı hem de ahiret hayatını etkiler. Harama bulaşmak, helalleri terk etmek verilen tavizlerle olur. Şeytanın insana yaklaşıp vesvese vermesi birinci adımdır ki bu şeytanın işidir. Vesveselere uyup harekete geçirmek ikinci adımdır ki bu da insanın kendi iradesidir.
Bu yüzdendir ki Allah-u Teala Kuranı Kerim’in birçok ayetinde “şeytanın adımlarına uymayın” uyarısını kullarına yapmıştır. İnsanlara hoş görünme adına dinde birçok taviz verenler olmuştur. Peygamberimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gayrimüslimlerin inanç konusundaki tüm taleplerini reddetmiştir. Asrı saadeti getiren Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sahabelerin tavizsiz duruşu olmuştur. Kendisi gibi düşünmeyenlere hoşgörüyle yaklaşmış ama özellikle inanç ve İslami yaşayış konusunda taviz vermemiştir. Defaatle sahabelerine, gayrimüslimlerin tırnak kesimleri, saç tıraşı, giyim kuşamına varıncaya kadar birçok konuda muhalif olmalarını emretmiştir. Onlara benzememe adına sürekli uyarıda bulunmuş, dış görünüş benzediği takdirdezamanla kalbinde onlara benzeyeceğinin uyarısını yapmıştır.
Sözün özü; Batı’nın yeniden anlamlandırmış olduğu modernizme ayak uydurmak dinden taviz vermekle olur. Bu yüzdendir ki biz Müslümanlar modernizmi doğru anlamalı, ona göre dini ilkelerden taviz vermeden yolumuza devam edip ilerlemeliyiz. Allah’ın rızası, Resulü’nün (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayat çizgisi ve sünnetine uygun bir hayat sürmeliyiz.
Vesselam…