Bazen kim olduğumu unutuyorum.
Sosyal medyadaki güzel, bakımlı, düzenli ve hamarat kız olmayı ne kadar çok isterdim. Ne yazık ki, o kız benim sadece sanal dünyada taktığım maskem. Olmak istediğim kişiyi orada canlandırıyorum işte hepsi bu kadar.
Bu sabah çok mutluyum. Kalkar kalkmaz telefonumu elime alıp bildirimlere bakıyorum.
Evet!
İşte bu!
İnanamıyorum ya!
Yüz bin takipçiye ulaşmışım.
Sevinçten havalara uçuyorum.
Ne yazık ki mutluluğum çok kısa sürüyor.
Neden mi?
Çünkü son paylaştığım videoya bir sürü kötü yorum gelmiş. İnsanlar ne kadar da acımasız.
Kendilerini ilgilendirmeyen şeyler hakkında yorum yapmaya bayılıyorlar. Neymiş efendim, önceden düzgün kapalıymışım da son videomda boynum görünüyormuş.
“Size ne Allah aşkına!
Benim mezarıma siz mi gireceksiniz?”
Birçok kişi de “böyle daha güzel olmuşsun” diye yorum yapmış.
Ama tabi ben her zamanki gibi olumsuz olanlara takılıyorum ve hayattan kopuyorum bir süre.
Kendimi odama kapatıp kimseyle konuşmadan saatlerce yorumları okuyorum. En sonunda içim daralıyor telefonu fırlatıp banyoya geçiyorum.
Uzun bir aradan sonra ilk kez aynaya bakıyorum. Filtresiz yüzümü bayadır görmemişim. Küçücük burnum, upuzun kirpiklerim nerde?
Bu halim hiç de hoşuma gitmiyor.
Burnumu yaptırsam nasıl olur acaba?
Takma kirpik taksam?
Çenem de biraz kısa dolguyla uzatsam mı?
Ne olacak ki herkes yaptırıyor.
Alnımdaki sivilceye takılıyor gözüm.
Of ya! bugün niye her şey bu kadar üstüme geliyor?
Bu sivilce de nerden çıktı?
Neyse ki filtreler var.
Allah’ım ne kadar mutsuzum.
En iyisi güzel bir kombin yapıp dışarı çıkmak.
Güzel bir mekânda bir kahve içerken paylaşım yaparım. Diğer videoyu unuttururum en azından.
İki saatlik bir hazırlıktan sonra nihayet dışarıya çıkıyorum. Hazırlanırken İrem’i aradım O’da geliyor. Biraz sıkıcı bir kız ama kötü zamanlarımda bana iyi gelen bir yanı var. Uzun zamandır görüşmemiştik. Sosyal medya kullanmadığı için konuşacak pek bir şey bulamıyordum onunla. Kullanmadığı gibi bir de sürekli bana ‘uzak dur’ diye nasihat eder. Bu yüzden de fazla görüşmüyorum. Nedense bugün onu görmek istedim. İnşallah yine nasihat edip daha çok canımı sıkmaz. Bırak şu mecrayı deyip durursa kalkarım bende.
Beni anlaması lazım canım, bir kitlem var artık para da kazanıyorum niye bırakayım ki.
Kolay gelmedim buralara, o kadar emek verdim. Bir fotoğraf paylaşmak için nerelere gittim. Neler yedim içtim. Bu kadar emek heba edilir mi hiç?
Birçok fenomenin takıldığı mekâna geldim şimdi. Hemen fotoğraf çekileceğim güzel bir alan arıyorum.
Harika bir mekân burası. Her köşesi fotoğraf çekmeye uygun dekore edilmiş. Ben etrafı keşfederken İrem geldi. Sarılıp hasret gideriyoruz. Kısa bir hâl hatır faslından sonra birkaç fotoğrafımı çekmesini istiyorum. Zavallım istemeye istemeye kabul ediyor. Sağdan soldan önden arkadan en iyi açıyı yakalaması için onlarca fotoğraf çekiyoruz. Tabii bana en çok yakışan filtreyle.
Ama bir türlü olmuyor. Beğenemiyorum hiçbirini. Gülümsemelerimin ardına saklayamıyorum ruhumdaki fırtınaları. İrem de fark ediyor içimdeki sıkıntıyı. Soruyor:
-Neyin var canım? Bugün hiç iyi görünmüyorsun. Kötü bir şey mi oldu?
İrem’in bu içten ve samimi yakınlığı ne zamandır içimde tuttuğum patlamaya hazır duygularımı açığa çıkarıyor. ‘İçtenlik’ ve ‘samimiyet’. Bir an bu iki kelimeyi unutalı çok zaman geçtiğini hatırlıyorum. Gözyaşlarım istemsizce boşalıyor filtresiz gözlerimden. Hıçkırıklarımı durduramıyorum artık. Bu halim hiç de fotojenik değil biliyorum. Ama ne yapayım işte elimde değil.
İrem’e sarılıp sakinleşmeye çalışıyorum. Bir çocuk gibi sırtımı sıvazlayıp okşuyor. Bir müddet sonra sakinleşiyorum.
Ya takipçilerimden birisi beni böyle görürse.
Aman Allah’ım felaket olur!
Hemen toparlamalıyım kendimi.
Gözyaşlarımın yanağıma akıttığı makyajı silerken İrem’in merak ve endişe dolu gözleriyle buluşuyor gözlerim.
Önce bakışlarımı kaçırmaya çalışıyorum. İçimdeki ıstırabı anlamasını istemiyorum. İrem sabırla bekliyor karşımda.
-Canım neyin var? diyor yine.
Daha fazla dayanamıyorum. Anlatmak içimi boşaltıp rahatlamak istiyorum. Kendimden bile sakladığım, içimi kor gibi yakan hakikatler dilimden dökülmeye başlıyor. Suçluluk ve utanç sarıyor tüm kelimelerimi. Her cümlede bin bir ah edesim, zamanı geriye sarasım, yaptığım şeyleri hiç yaşanmamış kılasım var.
-İrem, diyorum. Ah bir bilsen o kadar mutsuzum ki. İçim sıkılıyor daralıyorum.
Ben kimim?
Nasıl bu hale geldim bilemiyorum. Sanki iki farklı kişi gibi yaşıyorum. Bir tarafta kusursuz güzelliğe sahip, her zaman bakımlı, temiz, düzenli, sürekli gezen, sürekli alışveriş yapan,hayat dolu bir fenomen, diğer tarafta depresif, agresif, hiçbir şeyden tatmin olmayan,huzursuz zavallı bir kız.
Ben hangisiyim İrem?
Bana söyler misin?
Kendimi tanıyamıyorum.
İslami paylaşımlar yapıp insanların İslam’ı sevmesine vesile olurum diye çıktığım bu mecrada yolumu kaybettim.
Kendimi paylaşmayacağım diye söz vermiştim oysa kendi kendime.
Tamamen tesettürlüydüm biliyorsun. Ellerimi paylaşmakla başladım önce.
Sonrasında arkadan yüzümü saklayarak paylaştım kendimi. Yüzümü göstermemek konusunda nefsimle çok savaştım. En sonunda ‘bu şekilde dışarı çıkıyorum zaten ne sakıncası olabilir’diye düşünerek yüzümü de gösterdim. Sonrası zaten çorap söküğü gibi geldi. Yüzümü gösterdiğim ilk videodan bu yana üç yıl geçti. Her akıma dahil olup takipçi sayımı artırmayı başardım. Taviz üstüne taviz derken yavaş yavaş bu hale geldim işte.
Halimi görüyorsun. Modanın kölesi oldum. Giydiklerime tesettür demeye bin şahit lazım.
Derin bir nefes çekiyorum içime. Tüm hücrelerime işleyen bu nefesin ferahlığıyla devam ediyorum konuşmaya.
- Üç yıl önce şimdiki halimin bu olacağını söyleseler asla inanmazdım. O kadar güveniyordum ki kendime. Sonuçta Allah için yapıyordum bu işi…
Bu yolla bir sürü insanın hidayetine vesile olabilirdim.
Oysa şimdi bu amacımdan o kadar uzağım ki, asıl şu anda benim hidayete ihtiyacım var…
Başımı önüme eğiyorum. Gözyaşım yanağımdan süzülerek kucağıma düşüyor.
İrem tam konuşmaya hazırlanırken ben, ondan önce davranıp anlatmaya devam ediyorum. Zira bir hayli zamandır içimde saklı kara kutu açılmıştı bir kere.
-İrem, diyorum.
Umutsuz olmak var mıydı İslam’da?
Ben yeniden iyi olabileceğime dair umudumu kaybettim.
Bir tek inancım kaldı Rabbime.
Bu gidişle onu da kaybetmekten çok korkuyorum.
Bu halde ölürsem akıbetim ne olacak bilemiyorum.
Peki ya takipçilerim çok üzülür mü?
Hiç sanmıyorum. En fazla birkaç dakika içinde unuturlar bile.
Beni en iyi sen tanıyorsun canım lütfen bana yardım et.
Bir bataklıkta gibiyim. Kurtulmak istiyorum ama çırpındıkça batıyorum.
Yeniden ağlama seansım başlıyor.
İrem nefesini tutmuş bir halde beni dinlerken, bir yandan da elimi avuçlarına almış sıkıca tutuyor.
Kısa bir sessizlikten sonra bu kez İrem konuşuyor.
-Canım benim uzun süredir seni gözlemliyorum. Ruh halinin hiç de dışardan göründüğün gibi iyi olmadığının farkındayım. Ara sıra seni uyarmaya çalışıyordum fakat, sen kendini o kadar çok kaptırmıştın ki beni duymuyordun bile. Ama şimdi görüyorum ki meğer içinde bambaşka bir dünya varmış.
İnan bana sen Allah’ın çok sevdiği bir insansın. Sosyal medyanın sahte yüzünün farkına varmışsın.
Ya hiç farkına varmasaydın?
Bu sahteliğin içinde kalbinin daralması, yani bu kabz hali hayra alamettir.
Bütün hesaplarını kapatıp bu sahte dünyadan hicret etmelisin.
İlk zamanlar elbette zorlanacaksın. Nefsin seninle uğraşacak. Ama kararlı olmalısın.
Sıratı müstakim düzlük değildir canım kardeşim, engebelidir. Düşe kalka yara alarak da olsa yola devam etmelisin.
Söyledikleri adeta yüreğime işliyor. Bir huzur kaplıyor benliğimi.
-Tamam, diyorum.
Canım kardeşim tamam.
Hesaplarımı kapatacağım.
İrem sevinçle sarılıyor bana. Bağrına bastıkça heyecanla atan kalbinin atışını hissediyorum...Yeniden umut tohumları ekiliyor kalbime.
-Evet yapacağım, diyorum.
Düştüğüm yerden kalkacağım inşallah. Yeniden başlayacağım hayata. Tabi yeniden doğmam için içimdeki fenomen kızı gömmem gerekecek.
Cenaze namazını da kılar mıyız? diyorum İrem’e.
Gülüyor, beraber gülüyoruz, gözlerimizin içi gülüyor.
Sevinçten akıyor şimdi gözyaşım.
Umut gözyaşları aktıkça, insanın ruhunda birikmiş kirleri temizlermiş.
Temizlendiğimi hissediyorum.
Telefonumu alıp ekrandaki yüzlerce bildirime aldırış etmeden, birkaç hamleyle uygulamayı siliyorum. Bir an pişman oluyorum, ‘silmeden bildirimlere bir baksaydım’ diyorum.
İrem’le göz göze gelince geçiyor pişmanlığım.
Derin bir nefes çekiyorum yine.
Kararlılıkla dolu bir nefes bu.
Gözümü kapatıp içtenlikle Rabbime sığınıyorum.
Nefsimle savaşımda yardımını dileyerek yeni hayatıma adım atmaya hazırlanıyorum...