“Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize tarafından bir rahmet bağışla! Çünkü bağışı pek bol olan yalnız sensin! (Âl-i İmrân Suresi, 8. Ayet)
Kalpleri evirip çeviren, adil ve muktedir olan, merhametiyle kuşatan, nimetleriyle donatan Rabbimize hamd olsun! Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) âline ve Ashabına salat ve selam olsun!
Kur'an-ı Kerim, insanın hem bireysel hem de toplumsal yolculuğunda ona rehberlik eden bir ışıktır. Ali İmran Suresi'nin 8. ayeti, iman edenlerin dualarında yer bulan bir teslimiyetin ve ilahi yardıma duyulan özlemin güçlü bir ifadesidir. Bu ayet, inanç sahibi bireylerin zihin dünyasına derinlemesine bir bakış sunar ve bizleri ilahi rahmetin sınırsız kapısına yöneltir.
Defalarca dua olarak okunan, ezberden mahiyeti düşünülmeden geçip gidilen lakin sonsuz bir mana dünyasına sahip olan bu eşsiz ayeti gelin, birlikte keşfedelim.
رب: Terbiye etmek. Aşama aşama inşa etmek.
زيغ: Doğruluktan sapmak. (تُزِغ) Birine meyletmek.
قلب: (Bir şeyin kalbi.) Onun bir şekilden başka bir şekle çevrilmesi ve döndürülmesi.
هدي : Güzel bir şekilde kılavuzluk etmek, yol göstermek.
رَحْمَة : Allah’ın kuşatıcı, kapsayıcı merhamet esması.
الْوَهَّاب : Mübalağa; çokça lütuf veren.
Kur’an’ın eşsiz belağatı ve kelime köklerindeki derinlik bu Ayet-i Kerime’de de zenginliğini göz önüne sermektedir. Bu dua niteliğindeki ayet; psikolojik altyapıyı hazırlamakta, insana sınırlarını bildirmekte ve bu sınırların dışına çıkmadan bilgiye erişmeyi ve bilmeyi öğretmektedir.
Allah-u Teala’nın bu kelamı bizi “Râsihûn fi'l-ilm” (العلم في راسخون) ilimde derinleşmiş olanların dünyasına götürmektedir. Zihinlerimiz günümüzde teknoloji dediğimiz sosyal medya ve diğer medyakuruluşları; global sayılan ancak küçük bir köy haline gelmiş olan dünya düzeninde, fikirler,düşünceler, doğrular ve yanlışların altüst olduğu karmakarışık bir dönemin içinde bilinçsizce bir girdaba kapılmış halde.
İnsan fıtrat olarak etkilenen ve akışa kapılabilen bir yapıya sahiptir. Bu fıtrat üzerine yaratılan biz insanlar bu durumdan bilinçli yahut bilinçsiz bir şekilde etkileniyoruz. İnsan kalbi bir duygu, düşünce ve olay karşısında hemen değişip dönüşebilmektedir.
Bu denli hızlı etkilenen, değişen kalp bazen olayları doğru okuyamaz, çarpık olarak dönüşür. Bazen birsöz, bir bakış, bir hadise tüm duygu ve düşüncelerimizi oluşturabilmektedir.
Rabbimiz Kur’an’da manevi bir elbise olan takva elbiselerini zikretmektedir. Takva elbisesi, insanın hem dünyada hem de ahirette kurtuluşunu sağlayacak olan ahlaki ve manevi duruşu ifade eder. Bu kavram, bireyi dış görünüşünden ziyade iç dünyası ve Allah’a olan yakınlığıyla değerlendiren Kur’an’ın temelmesajlarından birini temsil eder. İnsanların, takva elbisesini giymesi, kendilerini günahlardan uzak tutması ve Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmaları gerektiği öğütlenir. Velhasıl-ı Kelam; takva elbisesikorunmuşluğun yansımasıdır. Kalplerimiz, bu yansıma ile filizlenerek beslenmeli ve bu dua ile hayatımıza akıtılmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de bir derya olan bu ayet, aydınlık yolun habercisi gibi, bilinmezlikten kendiniAllah’ın rahmet denizine teslim etmek gibi. Ne yapacağını bilmezken sonsuz destekten yararlanmak,orada kalmak, güvende hissetmek, ilahi yardıma talip olmak. Kendini okumayı bilmek, kontrol ve muhasebe yeteneğini geliştirmek. Bu ayet ile yol alan “Râsihûn fi'l-ilm” olan insanları örnek almak.
Onlar kalpten iman ederler ki; sahip oldukları tüm ilim Allah’ın izni ve yardımı ile onlara ulaşmaktadır. İslam ilminde kalp, insanın manevi ve ahlaki hayatının merkezi kabul edilir. Kur'anve hadislerde geçen ifadelerden hareketle, kalbin farklı boyutlarını veya işlevlerini ifade eden üçtemel isim öne çıkar: Kalp (قلب), Fuad (فؤاد), Sadr (صدر). Bu isimler, kalbin manevi, duygusal ve zihinsel yönlerini temsil eder.
Kalp (قلب): Arapça “dönmek, değişmek” anlamına gelen kökten türeyen kalp, insanın iman, inanç, sevgi, nefret ve iradesini barındıran manevi merkezdir.
Fuad (فؤاد): Kalbin özellikle duygusal ve algısal boyutunu ifade eder. İnsan hislerini, derin düşüncelerini ve ruhsal duyarlılıklarını temsil eder.
Sadr (صدر): Kelime anlamı olarak “göğüs” demektir ve kalbin barındığı yeri ifade eder. Aynı zamanda insanın iç dünyasını, niyetlerini ve manevi genişlik veya darlık hissini temsil eder.
Ayette, “kalplerimizi saptırma” şeklinde yapılan dua, insanın zayıflığını ve her an sapma ihtimaliolduğunu fark ettiğini gösterir. Bu ifade, insanın kendi nefsi üzerindeki kontrolünün sınırlı olduğunu veAllah'ın korumasına sürekli ihtiyaç duyduğunu vurgular. Ayet-i Kerim şunu vurgulamaktadır: Allah, kalpleri hakka döndürür ya da yüz çevirtir; bu nedenle, istikamet üzere kalmak, Allah'ın lütfuna bağlıdır.
Bu ayet, insanın ruh dünyasında derin bir huzur kaynağıdır. Dua etmek, kişinin acziyetini kabul etmesive yaratıcısı ile bağ kurması anlamına gelir. Özellikle bu dua, insanın korku ve umut arasında bir denge kurmasına yardımcı olur. Hem hidayetin sürekliliği için korku hem de rahmetin genişliği için umut, bu duanın merkezindedir.
Sonuç olarak, Ali İmran Suresi'nin 8. ayeti, müminlerin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ihtiyaçduyduğu ilahi desteğin güçlü bir ifadesidir. Bu ayet, insanın Allah'a olan muhtaçlığını ve O'nunrahmetine olan özlemini dile getirir. Aynı zamanda, insanı sürekli olarak kendisini muhasebe etmeye veAllah'a yönelmeye teşvik eder. Bu dua, kalplerin huzur bulduğu, hayatın anlam kazandığı ve iman yolculuğunun devam ettiği bir derinlik sunar.
Kalplerimiz bu dua ile aydınlanıp güçlensin...