Hamd âlemlerin Rabbine, salat ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
“Anasına bak da kızını al.”
“Armut dibine düşer.”
“Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur.”
Bu ve benzeri atasözlerini hepimiz duymuşuzdur. Hepsinin de ortak anlamı, kişinin huy olarak ebeveynine benzeyeceğidir. Bu durum akademik anlamda da hep araştırma konusu olmuştur. Kişi genleriyle mi ailesine benzer yoksa çevresel olarak mı?
Elbette ki ailemizle genetik yakınlıklarımız vardır. Ancak ailemizin en yoğun görüştüğümüz çevre olması sebebiyle ailemize benzememiz, onlardan etkilenme yoluyla da olur. İkizler üzerinde yapılan araştırmalarda, ailesinden uzakta büyüyenin ailenin yanında büyüyenden farklı davranışlar gösterdiği görülmüş. Bu da demek oluyor ki kişi, içinde yaşadığı çevreden etkilenir.
Hanelerimiz güzel ahlak ve takvanın mektebi olmalıdır
Her birimizin birer kâşif olduğu hanelerimizde, güzel ahlak, keşfedilecek yeni dünyalar gibidir. Güzel ahlakın bir kapısından geçer sonra yepyeni kapılar bulursunuz karşınızda. Öğrenilen her güzellik, yepyeni güzelliklere kapı açar.
Dilerseniz bir günlük ders programımıza kısaca bakalım.
Her sabahın ilk ışıklarında, evin içinde dolanan o muhteşem enerji, müminlerin hanelerinde güzel ahlak ve Allah korkusu ile şekillenir. Sabah kahvaltısı, aile bireylerinin birbirlerine tebessüm ederek “Günaydın!” dediği anlarla başlar.
İşte burada, ahlakın temel taşları olan saygı, sevgi ve hoşgörü devreye girer.
Sonra yardımseverlik girer devreye. Anne, çocuklarını okula hazırlarken baba da onları okullarına bırakır. Ailede bir işbirliği dersi işlenir.
Sonra çocuklar okuldan, babalar işten döner. Çocukların okul anıları özenle dinlenir. Bu önemsiz bir şeymiş gibi görünse de aslında çocuğun ahlakını şekillendirmek için kaçırılmayacak bir fırsattır. Bir çocuğa, “Arkadaşının eşyasını izinsiz alma!” diye ne kadar söylerseniz söyleyin, uygulamalı bir öğüt kadar etkili olmayabilir. Ancak düşünün ki akşam çocuğunuzun çantasında arkadaşının bir eşyasını buldunuz. Onu güzelce uyarıp o eşyayı sahibine vermesinin hem arkadaşını hem de Allah’ı hoşnut edeceğini söylemek, çocuk üzerinde çok daha etkili olur.
Güzel ahlak, dürüstlük, adalet, tevazu ve yardımseverlik gibi erdemlerle bezenmiştir.
Çocukların yüzlerinde bir tebessüm oluşturmak, onların vicdanlarına adalet tohumları ekmekle başlar. Ebeveynler olarak, onlara bu değerleri miras bırakmak, en büyük görevimizdir. Güzel ahlak, hayatın bütün alanlarında yolumuzu aydınlatan bir kandil gibidir; karanlık anlarda bize yol gösterir.
Evde geçirilen vakitlerde, Allah korkusu, bireylerin iç huzurunu sağlamada önemli bir rol oynar. Bu iç huzuru, kişinin özgüven duygusunu güçlendirmeye yardım ederken, aile içi güveni de artırır. Allah korkusu, aile ilişkilerinde güvenin teminatıdır.
Aile, terbiye yeridir
Dikkat ettiniz mi hiç, ahlaksız, kaba saba ve kötü kişiler için “Aile terbiyesi almamış.” denir. Belki o kişinin ailesi de öyle terbiyesizdir ancak toplum olarak böyle bir yargımız var: “Aile, terbiye yeridir.”
Ailede terbiye almayan bir insanın terbiyeyi dışardan öğrenmesi biraz zordur. Kişi ailesiyle şekillenir. Dışarıdaki bir kimseyi kolaylıkla eleştirebilirsiniz ancak ailenizden, kanınızdan, canınızdan biriyse ve siz de o ortamda büyümüşseniz, o kişilerin yaptığı davranışlar size çoğunlukla doğru gelecektir.
Bir akrabam çocuklarını çok döverdi. Hatta bir tanesinin kulağının kıkırdağı, babasının kıvırmasından dolayı kırılmıştı. Bir gün çocuklar olarak aramızda konuşurken onlara dedim ki: “Büyüklerimizin yaptığı hataları biz yapmayacağız. Mesela siz çocuklarınızı, babanızın sizi dövdüğü gibi dövmezsiniz.” Bana ne dese beğenirsiniz?
“Hayır, babam çok iyi bir terbiyecidir. Ben de büyüyünce çocuğuma, babam bana ne yaptıysa aynısını yapacağım.” Yani kaba bir ifadeyle diyor ki “Biz babadan böyle gördük.”
Özeleştiri şart
Kendimizi sık sık gözden geçirmeliyiz. Tıpkı bir makinenin bakımını yapar gibi… Mesela bulaşık makinesini temizler gibi kendimizin de kir tutmuş yerlerimizi temizlemeliyiz. Yoksa bu makine temizleri de kirletecek.
Dikiş dikmeden önce makinenin temizliğini kontrol ederiz. Zira eğer ipimiz bile tozlanmışsa, düzgün dikiş dikemeyiz. Bunun gibi fikirlerimiz tozlanmışsa, çocuklarımız düzgün dikiş tutturamadan büyür giderler.
Kendimize bakalım. Doğru bildiğimiz yanlışlarımız neler? Neyi neden yapıyorum ve bundan Allah ne kadar memnun? Davranışlarım çocuklarımı ve ailemi harama mı yoksa helale mi sevk ediyor? En kötüsü ama en basitinden gıybet. Evlerimizde her gün yapılmıyor mu? Gerekirse çocuklarımızı gıybet dedektörü yapalım. Onlara gıybeti anlatıp diyelim ki: “Yavrum! Ben de gıybet yaparsam beni uyar!” Bakın o zaman evlerimiz nasıl güzelleşiyor.
Allah korkusunu hayatımızın merkezine alalım. Kimisi diyor ki, “Ben Allah’tan korkmuyorum, onu seviyorum.” Seviyorsan sevdiğinin istediği gibi yaşarsın. Onun istediği gibi giyinir, onun istediği gibi yer içer, işlerini de onun rızasına uygun yaparsın.
Unutmayalım ki,
Güzel ahlak ve Allah korkusu olmadan yaşanan bir hayat, hayat değildir. İçinde Allah korkusu taşımayan insan, şeytandan da beterdir. Zira şeytan dahi Allah’tan korktuğunu belirtmiştir. (Bkz. Haşr suresi 16.)
Duamız odur ki;
Rabbim hanelerimizi güzel ahlakın uygulandığı örnek evlerden yapsın.
Hanemizde yetişmiş güzel ahlakı nesilleri kıyamete kadar nasip eylesin.
Rabbim Allah korkusunu kalbimize sevdirsin. Bizleri bir ömür Allah korkusuyla yaşayan ve huzurla Rabbine kavuşanlardan eylesin.
Bütün güzel dualarınızla birlikte âmîn…