Nisanur Dergisi - Psk. Dan. Sümeyye Özbay
Bismillahirrahmanirrahim...
Yıllardır başta Filistin olmak üzere pek çok Müslüman coğrafyada zulüm ve gözyaşının olduğu hepimizin malumu... Bu soykırım ve zulüm süreçlerinin insan psikolojisi üzerinde etki oluşturması da kaçınılmaz bir durum. Söz konusu ağır yaşantılar mağdurlarda başta travma sonrası stres bozukluğu olmak üzere panik bozukluk gibi kaygı bozuklukları, dissosiyatif bozukluk gibi kişilik bozuklukları, depresyon gibi duygu durum bozuklukları ve patolojik yas gibi etkiler meydana getirebilmektedir.
Travma, İkinci Dünya Savaşı sonrası askerlerin “travma sonrası stres bozukluğu” olarak tanımlanan durumu yaşamaları sonucu psikoloji literatürüne girdi. Travma sonrası stres bozukluğunda iştah kaybı, kabuslar görme, uyku bozuklukları, ruminasyon (tekrarlayan düşünceler), sık sık travmatik durumu hatırlama gibi semptomlar görülmektedir.
Gazze’de yaşanan soykırımda meydana gelen psikolojik durumu ise travma sonrası stres bozukluğu olarak tanımlamak pek mümkün değildir. Zira söz konusu bozukluk “travma sonrası” süreçte ortaya çıkarken Gazze’de süreğen bir travma durumu yaşanmaktadır. Dolayısıyla Gazze’deki durum yeni bir bozukluğu ortaya çıkarmıştır: “devam eden travma bozukluğu”.
İzlediğimiz görüntülerde bilhassa çocukların şok ve panik atak geçirdiğini, geçirdikleri travma sebebiyle dehşetle titreme halinde olduklarına şahit oluyoruz. Bu tablo karşısında ne derece ağır bir travma yaşadıkları da anlaşılmaktadır.
Bu zulme dair konuşulabilecek bir diğer husus ise yas süreci. Gazzeliler ev ve yakınlarını kaybetmekte ve göç etmeye zorlanmaktadır. Bu durumda da yasın inkâr, öfke, depresyon gibi etkileri gözlenmektedir.
Gazzeli çocuklar ise böyle bir coğrafyada büyümenin getirdiği erken yaşta sorumluluk alma ve hayatın zorlukları ile başa çıkma becerilerine sahip olmaktadır. Bu durumla yine çocuk diliyle yani oyunla başa çıkmaya çalışıp “şehitçilik” oynadıklarına şahit olmaktayız.
Travmatik olaylar yaşamak her zaman kişiyi travmatize etmez. Bu noktada karşımıza “psikolojik dayanıklılık” kavramı çıkar. Bu kavram kişinin yaşadığı zorlu durumlara dayanma, tahammül edebilme, başa çıkabilme halini ifade eder. Nitekim bazı Gazzelilerin de yaşadıkları bu soykırım karşısında oldukça metanetli olduğunu görmekteyiz. Bu durumda İslâm’ın, imanın, Allah’tan geldik yine O’na döndürüleceğiz inancının, şehit olmanın da oldukça önemli bir etkisi vardır. Pek çok gayri müslim de İslam’ın bu etkisinin Gazzeliler vesilesiyle farkına varmıştır.
Travmaya dair bir diğer husus ise travmanın her zaman olumsuz bir etki oluşturmamasıdır. Bazen yaşanılan travma kişiyi olumlu şekilde etkileyebilmektedir. Bu durumu da travma sonrası büyüme şeklinde ifade etmekteyiz. Kişi yaşadığı travma sonrası daha güçlü olur, gelişir ve değişir yani travmadan olumlu etkilenir. Gazzeliler de İslam’a, Rabbimize bu süreçte daha çok sarılmakta ve bu duruşları ile tüm dünyaya örnek olmaktadırlar.
Tüm bu söylediklerimizden sonra travma durumunda nasıl bir müdahale yapılması gerektiğine değinelim. Travma ve kriz durumlarında psikolojik ilk yardım uygulanması, kişinin öncelikle güvenli bir alana götürülerek artık tehlikede olmadığı hissiyatının oluşturularak sakinleşmesi sağlanmalıdır. Bu süreçte duygularını ifade etmesine fırsat verilmelidir. Konuşması, ağlaması engellenmeye çalışılmamalıdır. Kişiye psikososyal destek verilerek “yalnız değilsin, yanındayız” hissiyatı sağlanmalıdır.
Ne yazık ki Gazze’de, terör rejimi israil’in savaş hukukunu tanımayan, hiçbir sınıra riayet etmeyen saldırıları sebebiyle travma durumunda insanları güvenli bir alana götürmek mümkün olmamaktadır. Zira işgalci israil rejimi, hastane, okul gibi bölgeleri dahi bombalamaktadır. Ancak Gazzeliler buna rağmen birbirlerine psikolojik ilk yardım ve psikososyal destek sağlayabilmekte, dünyanın onları yalnız bırakmasına karşılık onlar birbirlerini yalnız bırakmamakta, birbirlerine kol kanat germektedirler.
Filistin’in özgür olduğu, Gazzeli çocukların şen oyunlar oynadığı, Gazzeli kadınların huzurla yemeklerini pişirdiği, Gazzeli erkeklerin mutlu şekilde işten evlerine döndüğü, soykırımın sona erdiği güzel günlerde de Filistin’i satırlarımıza taşımak duasıyla. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi Filistinli kardeşlerimizin üzerine olsun.
Velhamdu lillahi Rabbilalemin.