Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
İslam’da aile çok kutsal bir kurumdur. Bu kutsal kurumu oluşturan ana öğeler kadın ve erkek yani anne ve babadır. Her birinin kendi fıtratlarına ve cinslerine göre Allah tarafından yüklenmiş olan sorumlulukları vardır. Erkek, yapı olarak güçlü ve kuralcı olduğu için kayyumdur. Yani aileniniskeletini oluşturur, maişetlerini giderir. Kadın ise daha narin, merhametli, koruyan bir yapıya sahip olduğu için evin idaresi, temizliği, düzeni, çocuk bakımı vs. onun vazifeleridir. Yaratılış gayesini iyi bilen ve unutmayan kadın, aile içinde mihenk taşı mesabesinde olduğu bilinciyle hareket eder. Evin çatısı olan erkeğin tamamlayıcısı olarak evin duvarlarını örer. Evi korunaklı ve yaşanır bir hale dönüştürür. Yaptığı ev işlerinde dahi Allah’ın rızasını arar ve evi mamur ev ahalisini mesrur eder.
Toplumun yarısı kadınlardan diğer yarısı erkeklerden oluşur. Ama erkekleri doğuran, büyüten, eğiten yine kadındır. Sağlıklı toplumların oluşmasında kadının rolü çok büyüktür. Bu yüzden İslam’ın kadınına önemli vazifeler düşer. Yaşadığı ortamı cennet bahçelerinden bir bahçeye ya da cehennem çukurlarından bir çukura çevirebilir. Kadının yemek yapması, çamaşır yıkaması, evin temizliği, çocuğun terbiyesi ve bakımı ahlaki birer görev, şerefli bir hizmettir. Kişinin sevdiği insanlara faydalı olabilmesi çok güzel ve çok özeldir. Kadının evine hizmeti, eşinin ve çocuğun ihtiyaçlarını gidermesi küçük görülmemeli ve kompleks olarak algılanmamalıdır.
Peygamber Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) biricik kızı Hazreti Fatıma’yı (Radiyallahu Anha)Hazreti Ali’yle (Radiyallahu Anh) evlendirdiği zaman ikisinin yanına çağırdı ve şu nasihatlerde bulundu: “Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak, evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek Fatıma’yı aittir. Dış işleri de Ali’nin sorumluluğundadır” diye buyurdu. Bu nasihatlere bağlı kalan Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ailesinin bu güzide çifti her türlü zorluğun üstesinden gelip örnek bir çift oldular. Bununla beraber erkek ev işlerinde eşine yardımcı olabileceği gibi kadın da dış işlerinde ailesine destek olabilir. Nitekim Peygamberimiz de (SallallahuAleyhi ve Sellem) ev işlerinde eşlerine yardımcı olmuştur. Allah’ın emanet olarak verdiği çocuklara ve birbirlerine huzur olsunlar diye var ettiği eşlere hizmeti şerefli bir vazife olarak görmek hem aileye huzur getirir hem de kulluk vazifesi ifa edilmiş olur.
Sahabeden bir grup hanım kendi aralarında muhabbet ederken erkeklerin onlardan daha çok sevap aldıklarını konuşurlar. Aralarından bir elçi seçip Peygamber’e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)gönderirler. Hanımlar adına Ashâb-ı kiramdan Yezit bin Seken’in kızı Esma (Radiyallahu Anha) huzura çıkar. Efendimize derin bir saygı içerisinde sözlerine başlar, “Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü! Ben kadınlar tarafından elçi olarak gönderildim. Hak Teâlâ seni bütün erkeklere ve kadınlara peygamber göndermiştir. Biz kadınlar sana ve senin Rabbine iman ettik. Lakin biz evlere kapanıp kalıyoruz beylerimize hizmet edip çocuklarımızı yetiştiriyoruz. Erkekler ise cuma namazlarını kılmak, camilere ve cemaatlere gitmek Allah yolunda muharebe ve cihat etmek gibi faziletlerle bizden üstün oluyorlar. Ancak siz seferde ya da cihatta iken, evden çıkınca biz sizin mallarınızı korur, iplik eğirip, elbiselerinizi dokur ve çocuklarınızı besleriz. O halde bizler de o hayır ve sevaplı işlerin ecirlerinden sizlerle ortak olur muyuz ya Resulallah?” Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Esma’nın bu sözlerini dinledikten sonra yanında bulunan Ashabına dönerek; “Siz hiç din işlerinde soru soran bir kadından bundan daha güzel sözler işittiniz mi?”buyurdu. Onlar da, “Ey Allah’ın Resulü, biz bir kadının böyle güzel ifadelere sahip olabileceğineihtimal vermezdik” dediler. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tekrar hanım sahabeye hitap ederek; “Ey hatun! Beni iyi dinle ve anla. Seni gönderen kadınlara anlat. Kadın kısmının kocası ile iyi geçinip evine bakması, çocuklarının ihtiyaçlarını gidermesi erkeklerin Cihat meydanında cenk ederken aldıkları sevaba denktir.” Kadın bunları duyduktan sonra tekbir getirip mutlu bir şekilde arkadaşlarının yanına döndü. Resulullah’tan (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) duyduklarını onlara da anlattı.(Beyhakî, Şuabu'l-îmân, VI, 421)
İslam’ın kadını ev içerisinde birçok roller üstlenir. Bunları yerine getirirken çektiği sıkıntılara imtihan gözüyle bakar ve mükafatını Allah’tan bekler. Müslüman kadının vazifelerini saymakla bitiremeyiz ama birkaç örnek ile açıklamaya çalışalım.
Hazreti Hatice Validemiz (Radiyallahu Anha) Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile evlenmeden önce büyük bir tüccar idi ve “Tacire” lakabı ile anılırdı. Fahri kâinat Efendimiz ile evlendikten sonra tüm ticaret mallarının kontrolünü eşine devretti. Kendisi ev işleriyle meşgul olup çocuklarının terbiyesini yüklendi. Hiçbir zaman kendi mal varlığı ile efendimize üstünlük taslamadı, bir büyüklük olarak görmedi. Çalışmak zorunda kalan hanımlar da bunu eşlerine koz olarak kullanmamalıdır. Çocuklarının bakımını ve evlerinin düzenini hiçbir zaman ihmal etmeden bu görevi yüklenmelidir.
İslam’ın kadını bir iktisatçı olmalı, eşinin kazandığı malı çarçur etmeden, israfa kaçmadan evinin ihtiyaçları için harcamalıdır. Hesabını kitabını iyi yapmalı, erkeğin para kazanırken çektiği sıkıntıları göz ardı etmeyip ona göre harcama yapmalıdır. Tüketim çılgınlığına ve kapitalizmin oyunlarına gelmemeli, eşini daha fazla kazanmaya mecbur bırakıp haram yollara itmemelidir. Allah’ın onlar için taksim ettiği rızka kanaat etmelidir. Çocuklarını da bu yönde terbiye edip eğitmelidir.
İslam’ın kadını evinin, kendisinin ve çocuğunun temizliğine dikkat etmeli, aşırıya kaçmamalıdır. Özellikle temizlikte aşırıya kaçmak birçok yönden zarar getirir. Hem bütçeyi zorlar hem de kadının sağlığı gidebilir. “Allah temizdir, temizlenenleri sever” (Müslim, Îmân, 147; Tirmizî, Edeb, 4) düsturu ile hareket etmeli, “Temizlik imanın yarısıdır” (Müslim, Tahâret 1) kaidesinden hareketle günlük yapması gereken işlerini ihmal etmemelidir. Bunun yanı sıra bunu bir hastalık haline getirip sürekli temizlik yapmamalıdır. Hem sağlığını kaybeder hem de Allah’ın ona vermiş olduğu en büyük nimetler arasında olan zamanını heba eder. Kulluk vazifelerini yerine getirme zamanı ve takatini kendinde bulamaz.
Evini müzeye çeviren hanımlar ise sürekli eşyaya hizmet ederler. Çocukların evin içerisinde oynadıkları oyunlara müdahale ederler. Çünkü eşyalarına zarar gelmesini istemezler. Halbuki bir çocuk için en güvenli barınağı evidir. Kâinata baktığımız zaman her şey bir düzen içerisinde akıp gider. Kadın da Sünnetullah’a uyup bu dengeyi güzel bir şekilde kurmalıdır.
İslam’ın kadını anne olduğunu unutmamalı, Allah’ın ona vermiş olduğu çocuk nimetinin kadrini bilmelidir. Allah’ın razı olacağı şekilde onu terbiye edip, büyütmelidir. Onun dünyasının imarı için göstermiş olduğu çabayı ahiret yurdunun imarı için de göstermelidir. Erkeğin terbiye konusunda göstermiş olduğu ihmali bahane edip kendisi de çocuğun eğitimini ihmal etmemelidir. Çocuğa verdiği İslami terbiyeye sadakayı cariye nazarıyla bakmalı ve eşiyle hayırda yarışmalıdır. Unutmamalıdır ki çocuğuna öğrettiği her ibadet onun için sadakayı cariye hükmündedir ve kendisi öldükten sonra da amel defteri çocuğuna öğrettiği bu İslami eğitimle açık kalacaktır.
Afra Hatun, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında yaşamış bir hanım sahabedir. Çocuklarını Peygamber sevgisi ile büyütmüş bir hanımdır. Bunun için yemek sofralarını eğitim sofralarına çevirmiştir. Her oturdukları sofrada Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayatını ve ona yapılan düşmanlıkları anlatmıştır. Öyle ki çocukları Ebu Cehil’i hiç görmedikleri halde ona düşman olmuş ve ilk fırsatta onu öldürmeye kalkışmışlardır. Afra Hatun zamanım yok diyen günümüz annelerine çok büyük mesajlar vermiştir. Sofralarını eğitim sofralarına çevirmiştir.
Çocukların terbiyelerinde annenin rolünün çok büyük olduğunun bilinciyle hareket edelim, bunu şerefli bir vazife olarak görelim. Allah’tan yardım ile bunu başarmaya çalışalım. Bu saydığımız işleri tüm kadınlar yapar. Ama İslam’ın kadını farklı bir pencereden baktığı için yaptığı tüm işler ona ibadet sevabı ile yazılır.
İslam’ın kadını bir öğretmen olduğunu unutmamalı, kendi ailesinin yapısına göre bir eğitim müfredatı oluşturup ona bağlı kalmalıdır. Her ailenin yapısı farklı bireyleri farklı olduğu için hiç kimsenin hayatına bakıp da kendi hayatı ile kıyaslamamalıdır. Başkasının aile müfredatını kendi ailesinde uygulamaya çalışmalıdır. Kur’an ve sünnete uygun bir müfredat çıkarıp aile hayatında uygulamalıdır. Allah tarafından atanmış bir memur edası ile hareket etmeli, vazifelerini ihmal etmemelidir. Büyük bir gururla ev hanımlığı vazifesini yerine getirerek hem dünya hem ahiret saadetini yakalamalıdır.
Vesselam…