Bismillah...
İffet ve hayâ, insanı bedeni ve maddi zevklere haddinden fazla bir şekilde düşkün olmaktan uzak tutan, böylece izzet ve şerefini korumasındaki en büyük kalkanı oluşturan yegâne olgudur. HazretiAdem'in (Aleyhisselam) yaratılması itibariyle insanın kodlarına işlenmiş ciddi derecede önem arz eden hassasiyetlerdir. İlk insandan, doğacak olan son insana kadar her bireyin fıtratında eksiksizce yerleştirilen bir olgudur. Öyle bir olgudan bahsediyoruz ki; kişinin onu koruması halinde izzeti artar, saygınlık kazanır, Allah tarafından makbul amellere yönlendirilir, şeref ve haysiyetini sağlamlaştırmış olur. Korumayı terk etmesi halinde ise dünyadaki en aşağı konumlara sürüklenir ki bu, hiç de şerefli bir durum değildir.
İffet ve hayâ üzerine en önemli numune Hazreti Adem’den bizlere, heyecanlı bir serüvenin ardından kalan bir mirastır. Hazreti Âdem ve Hazreti Havva'nın şeytanın telkinleriyle yaşadıkları o tatsız hadiseyi Kur'an-ı Kerim insanlara şöyle aktarıyor:
“Böylece o ikisini aldatarak (o ağaçtan yemeye) tenezzül ettirdi. Derken ağacı(n meyvesini) tattıklarında, avret yerleri kendilerine göründü de Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Bunun üzerine Rableri o ikisine: “Size bu ağacı yasaklamadım mı ve şübhesiz şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye nidâ etti.” (A'raf Suresi 22. ayet)
"Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır." (A'raf Suresi 27. ayet)
Ayette bahsi geçen vakada sınırları aşılan bir kural, kuralı aşan fail, onu azmettiren kişi ve azmettirilme nedeni yer alıyor. Özetle vakanın ana teması: Avret yerlerinin açılmak istenmesidir. Yani iffet ve hayâ duygusuna açık bir taarruz, açık bir saldırı var. Bu durumda hataların ana unsurunun, azmettirici yani insanın apaçık düşmanı olan şeytanın en birincil görev ve hedefinin insanın iffet ve hayâ duygusuna saldırması olarak okuyoruz.
Şeytanın insanın iffet ve hayâ duygusuna saldırmak isteme nedeni gayet açık. Böylesi erdemli ve faziletli bir olgunun insanda vücut bulmasını istemiyor. İnsanın utanma ve edep gibi duygulardan uzaklaştığında ne denli aşağılık hatalar yapabileceğini bildiği için de bu potansiyeli yükseltme adına her plana başvuruyor.
Öyleyse bu azılı nefs ve şeytan ikilisiyle nasıl başa çıkılabilir? Kur'an-ı Kerim'de konu edinecek kadar önem arz eden bu konuda nasıl bir tedbir almalı ki tuzağa düşülmesin?
Bu iki düşmana karşı Allah'ın Peygamberi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gerek kavli gerekse fiili dualarda bulunarak iffetli kalmak isteyen tüm insanlara örneklik teşkil etmiştir. Hazreti Peygamber “Ya Rabbi! Senden hidayet, takva ve iffet diliyorum.” (Müsned) şeklinde dua ederek aslında iffetin de diğer tüm rızıklar gibi tehlikeye düşebileceğini, sekteye uğrayabileceğini ve En Büyük'ten (Celle Celaluhu) bu konuda yardım dilenebileceğini Müslümanlara öğretiyor.
Allahu Teâlâ iffetini muhafaza etmek isteyen kuluna yardım edeceğini buyurmuş ve kullarını bu konuda korunmaya teşvik etmiştir. Her şeyi maddede gören insanın hislerine hitap etmek için de Yüce Allah gerçekleşmesi kesin olan vaatlerde bulunmuştur.
“Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için (cennette) üst üste yapılmış ve altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Allah, gerçek bir vaatte bulunmuştur. Allah, vadinden dönmez.” (Zümer Suresi 20. Ayet)
“Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.” (Mülk Suresi 12. Ayet)
İffetini muhafaza etmek, hayâ duygusunu korumak özellikle bu zamanda ciddi manada zordur. Bu, su götürmez bir gerçek. Zira tüm imkânlar bir tuş kadar ötedeyken, insanın kendisini muhafaza etmesi işten bile değil. Bu durumda Allah’ın Peygamberi’nin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) müjdesi de iffetini muhafaza edenler için teşvik edicidir.
“Kim bana, iki çene ve bacak arası konusunda söz verir kefil olursa, ben de ona cennet için kefil olurum.” (Buhârî, Rikak 23)
Özetle zor ve mükafatı yüksek bir sınav hayâ ve iffetini muhafaza etmek. Günümüzdeki tüm uyaranlara karşı Yüce Allah’a sığınarak ‘Sen bana yetersin Ya Rabbi’ diyerek kaçınılması gerek fiili gerekse kavli manada üzerine titrenmesi gereken özel bir imtihandır bu.
Allah, her insanın karşı karşıya kalma ihtimali olan bu sınavdan tüm Müslümanlara alın akıyla çıkmayı nasip etsin. Selam ve dua ile...