Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla…
Dinin en genel anlamı; Allah’a ve Allah’ın buyruklarına göre yaşamaktır. Bunun neticesinde iki dünyada huzura ve mutluluğa erişmektir. Dini öğretileri kabul edip onunla amel edenler, dinin kişilerin hayat tarzlarını belirlemede önemli bir faktör olduğunu kabul ederler.
İslam’a göre dünya hayatındaki tercihler ahiret endeksli ise sana ebedi mutluluk getirir. Dünya hayatı ebedi mutluluğun kazanıldığı yerdir. Yani bu yönüyle dünya, insanın kendisinden istifade ettiği nimetler yurdu ve nimetler deryasıdır. Dünya insanların istifadesine sunulmuş, içindekilerden gereği gibi faydalanılması istenmiştir. Ama bunu bir ölçü ile yapması hoş görülmüştür. Dinimiz bu dünya hayatını devam ettirebilecek ve Allah’a kulluk görevini yerine getirebilecek miktarda yiyip içmeyi her insana bir vazife olarak yüklemiştir. Tamamen dünyadan el etek çekmek değil, yeteri kadar faydalanması istenmiştir.
Hazreti Âdem (Aleyhisselam) ile başlayan dünya yolculuğunda Allah’ın kendilerine verdiği bol nimetlerden dolayı şımarıp inkara sapan topluluklar olmuştur. Halbuki Allah-u Teala nimetlerinhepsini insanlar için var etmiştir. Allah’ın razı olacağı şekilde istifade etmek gerekmektedir. Gereğinden fazla kullanıldığı veya daha fazlası istenildiği takdirde dünyada büyük sorunlara sebep olup ahiret yurdunun mahvolmasına sebep olacaktır.
“Biz dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de Rabbinin nimetlerinden bol bol veririz. Çünkü Rabbinin nimetleri kimseden esirgenmiş değildir.” (İsra Suresi, 20. Ayet)
Dünya nimetlerinden faydalanması istenilen insan ne ölçüde faydalanacak? “Ey ademoğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin, için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf Suresi, 31. Ayet) Bu ayeti celileden de anlaşılacağı üzere itidalli bir şekilde nimetlerden faydalanmak gerekmektedir. Yani sade bir dünya hayatı bizden istenmektedir.
Sadelik nedir? Şatafatı olmayan, yalın, karışıksız katıksız ve gösterişten uzak yaşamak, fıtratı zorlamayan, yaratılışa ters olmayan bir hayat tarzıdır. Sadelik, gönderilen bütün peygamberlerin hayat tarzıdır. Kur’an Kerim’de kıssaları anlatılan tüm peygamberlerin dünya için çalıştıkları, bir mesleklerinin olduğu rivayet edilir. Kimi birçok mala sahip olmuş iken, kimilerinin de malları yok denecek kadar azdı. Ama hiç birinin hayatında gösteriş ve şatafat yer almamıştır. Allah’a kul olduğunun bilincinde yaşayan insanlar sade yaşamayı tercih etmişlerdir. Sade yaşamak dünya sevgisinin kalbe girmesine engel olan, böylece istikamet üzere bir hayat sürdürebilmeyi sahibine kolaylaştıran bir tercihtir. Dünyanın süsüne ve cazibesine kapılmak insanı asıl maksadından uzaklaştırır. Yaratılış gayesi kulluk ve ibadettir. Bu şiarla hareket edip nimetlerden o derece faydalanmak gerekmektedir.
“O ki hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk Suresi, 2. Ayet)
Yaşamayı kolaylaştıran sadelik, İslam’ın prensiplerindendir. Dünyanın süsüne, gösterişine, lüksüne dalmak insanı yaratılış gayesinden uzaklaştırır. Malayani (boş işler) ile iştigal etmek maksattan geri bıraktırır.
İslam mütevazı bir hayatı ve sade bir yaşantıyı mükemmel bir imanın belirtisi sayar. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yiyecek, içecek, giyim kuşamında lükse dalmayı, hayatı bunlardan ibaret saymayı asla tasvip etmemiştir. Bu şekilde davranılmasını da hoş karşılamamıştır.
Bir gün Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabı ile bir mecliste oturuyordu. Ashabı o kadar çok dünyadan bahsetti ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Siz istemiyor musunuz? Sizistemiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır, sade hayat sürmek imandandır.” (Ebu Davud)Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabına bunu tavsiye eder kendisi de sade yaşar, gayet sade giyinir, her şeyde sadeliği seçerdi. Sadece kendisi için değil Mescid-i Nebevi’nin çatısı altında dünyaya kapılmayan, ihtiyaçları ile yetinen örnek bir nesil yetiştirmiştir. Hazreti Peygamber(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her zaman orta yolu seçmiştir. Hazreti Hatice (Radiyallahu Anha) validemiz ile evlenince eşinin bütün mallarının idaresinin kendisinde olmasına rağmen bu dönemlerde bile asla israfa ve aşırılığa kaçmamıştır.
“Sakın şeytan sizi aşırılığa sürüklemesin.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. IV, s. 25)
Dünya malının esiri olmadan sade bir hayat tarzını tercih ederdi. İhtiyaçtan fazlasını istemez, eldeettiği takdirde onu hemen infak ederdi.
“Şu dünya caziptir, göz alıcıdır, gönül çekicidir ve tatlıdır.” (Buhari)
Bir gün Cebrail (Aleyhisselam) geldi ve “Ya Muhammed! Allah sana selam ediyor. İsterse O’nun için şu dağı altına çevireyim diyor ne dersin?” dedi. Resulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi, “İstemem bu dünya, evi olmayanların evi, malı olmayanların malıdır. Dünya malını akılsızlar toplar.” (Müsned) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çok iyi biliyordu ki dünya hayatı ahiret hayatının kazanıldığı yerdir. Gereğinden fazlası dünyaya dalış sebebi olabilmektedir. İnsanaverilen nimetler imkân iken aynı zamanda imtihan olabilir. Tüketim odaklı bir yaşam yerine, ihtiyaçlara odaklanıp, gereksiz fazla tüketimden kaçınmak insan için daha faydalı olacaktır.
“Sade elbise giymek imandan kaynaklanan güzel bir haslettir.” (Ebu Davud) İsrafa kaçmamak, giyinmeyi gurur, azamet ve gösteriş vesilesi yapmamak en doğru olan davranıştır. İnsanın içinde bulunduğu sosyal sınıfın imkân ve şartlarına uygun bir şekilde giyinmek en uygun düşen harekettir.
Günümüz toplumlarının yozlaşmasının ve çürümesinin başlıca nedenlerinden en önemlisi israf ve lükse olan düşkünlüktür. Maalesef tüketim kültürü bütün yönleri ile insanları kuşatmış durumdadır. Bu da beraberinde birçok olumsuzluk getirmektedir. Birçok insanın hayatı gösteriş ve lükse endeksli sadelikten uzak bir hayat nizamı olmuştur. İnsanı tamamen dünyaya bağlayan, ahireti unutturan hayatlarımız olmuştur. Müzelere dönüştürülen evler, eşya edinme hastalığı, özellikle biz kadınların sağlığının gitmesine ve vaktimizin çoğunu onların temizliğine harcayarak heba olmasına sebep olmuştur. Bizler ahiret hayatını kazanmak istiyorsak dünyada sade ve mütevazı bir hayat sürmeliyiz.
Vesselam…