Gazze'ye yönelik son savaşın başlangıcından itibaren netanyahu, Hamas’ın lideri Yahya Sinvar’ıöldürmeyi, bu intikam savaşının temel hedefi olarak belirlemişti. Bu savaş, 7 Ekim'de Kassam Tugayları’nın gerçekleştirdiği büyük bir zaferin ardından, “yenilmez” İsrail ordusunun imajını yok etmiş ve “dünyanın en ahlaklı ordusu” mitini sarsmıştı.
Yiğit şehid Sinvar, düşmana karşı kaçmaksızın, silahını elinde tutarak, cephanesiyle donanmış ve tetikte bir halde, işgal güçleriyle silahlı çatışmaya girerken şehit oldu. Bu durum tamamen bir tesadüf olup, netanyahu ve adamlarının en ufak bir planlaması olmadan gerçekleşti. Ancak, zavallı işgalciler ve yandaşları, bu beklenmedik durumu hemen fırsata çevirerek sahte bir zafer hikayesi yaratmaya çalıştılar. Bu tür hikayeler, sadece basireti bağlanmış ya da siyasi bilgelikten yoksun olanlar tarafından kabul edilebilir.
İşgalci İsrail, ordusunun, Hamas’ın lideri ve Aksa Tufanı’nın baş sorumlusu Yahya Sinvar’ıöldürme başarısını yücelten kendi anlatısını hızla yaydı. Sanki ona ulaşmak, yerini keşfetmek ya da onu öldürmekte bir başarıları varmış gibi bir hava estirildi. Ancak bazen aptallık, Allah’ın askerlerinden biri olarak hareket eder; ordu mensupları, uzun süredir peşinde oldukları ve ulaşamadıkları liderin ve en önemli adamın “öldürülme” fotoğraflarını hızla yayımlayarak, onun Kassam’ın diğer direnişçilerinden biri gibi savaş meydanında şehit olduğunu ortaya koydular. Sinvar, işgal ordusunun elit birliğiyle değil, piyade unsurlarıyla çatışırken şehit oldu. Öyle ki bu cesur adamın lider Yahya Sinvar olduğunu bile bilmiyorlardı. Oysa, onu bir tünelde saklanan, savaştan korkan biri olarak tanıtıyorlardı; tıpkı tehditler savurmak ve kadınları, çocukları ve silahsız insanları öldürmekten başka bir şey bilmeyen kendi liderleri gibi.
Evet, Sinvar’ın şehadeti işgalci israil için sahte bir zafer anlamı taşıyabilir, ancak onun asıl zaferi, bulunduğu haldeki cesareti ve yiğitliğiydi: Kaçmayan, korkmayan, silahını elinde tutan ve düşmanına karşı savaşan bir komutan.
Sinvar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah şehrindeki Tel Sultan’da düşmanla çatışırken şehit oldu. Siyonistlerin iddia ettiği gibi bir tünelde saklanmıyordu. netanyahu’nun tüm savaş boyunca tekrarladığı bu iddia, Sinvar’ın şehadetiyle yalanlanmış oldu.
Sinvar’ın şehadeti, işgalci israilin istihbarat ve askeri başarısızlığını gözler önüne serdi. İşgalci israil, uzun süredir Sinvar’ı hedef gösterip, birçok askeri operasyonu onun varlığıyla gerekçelendirmiş olsa da onun şehadeti tamamen bir tesadüf sonucu gerçekleşti ve işgalciyegerçek bir zafer hissi yaşatmadı. Siyonist ordusu ve liderleri, onun kimliğini ancak DNA testiyle doğrulayabildi; bu da olayın planlanmış bir operasyon olmadığını kanıtladı.
Hamas Hareketi, kısa süre içinde liderlerinden Yahya Sinvar, İsmail Heniyye ve Salih el-Arurigibi önemli şahsiyetlerin şehadetine rağmen, ölümsüz bir fikir olarak kalıcı olduğunu ve liderleri ölse bile hareketin devam edeceğini gösterdi. Bu liderler, hareketin dünyevi kazançlar veya iktidar peşinde olmadığını, aksine Allah için mücadele eden bir dava olduğunu kanıtladılar. Sinvar, Hamas ve liderlerinin dünya veya iktidar peşinde değil, Allah için mücadele ettiklerini tüm dünyaya gösterdi. Onlar, ruhları ve kanlarıyla hareketin amacının sadece zafer ya da şehadetle sonuçlanacak bir cihad olduğunu kanıtladılar.
Bu inancı taşıyanların, bayrağı taşıyacak ve zaferi elde edene kadar mücadeleyi sürdürecek cesur liderler yetiştirmesi kaçınılmazdır. Bu liderler, bayrağı devralarak mücadeleyi sürdürecek ve nihayetinde zaferi kazanıp, işgalciyi topraklarımızdan ve kutsal mekânlarımızdan kovacaklardır. O güne kadar hareket, kahramanlar vermeye devam edecek; bir lider ölse de yerini bir başka lider alacaktır!
Allah, liderleri rahmetiyle kuşatsın ve onları peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve salihlerlebir araya getirsin. Ne güzel arkadaşlardır onlar!