Bismillahirrahmanirrahim
İslam, geldiği ilk günden beri insanların hayatlarında köklü değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliklerin hepsi hem insanın kendisi için, hem de toplum için faydalı ve güzel değişikliklerdir. İslam ile tertemiz fıtrata dönüş yapan insan, hayatının her alanını da buna göre düzenlemelidir. Çünkü dinin müdahil olmadığı hiçbir alan yoktur. İnsanın özel hayatından tutun aile hayatına kadar, sosyal hayatın her alanından tutun devlet idaresine kadar, eğitimden sağlığa kadar her alan ile ilgili emir, yasak ve tavsiyeleri vardır. Onun için Müslüman alelade bir insan değildir. İslam’ı seçen, kendisine Müslüman diyen her ferdin bu bilinçte olması, bunu asla aklından çıkarmaması lazımdır. Kur’an-ı Kerim’de Mü’minlerin özellikleri çeşitli ayetlerde açıklanmıştır. Onlardan birisi de; “Anlamsız, yararsız söz ve davranışlardan uzak dururlar.” (Mü’minun Suresi, 3.Ayet) ayetidir. Yaşadığımız çağda dünya bir köy gibi olmuştur. İnsanlar dünyanın herhangi bir yerindeki bir şeyden anında haberdar oluyorlar. Dünyanın herhangi bir yerinde, bir insanın yaptığı bir davranış çok kısa bir süre sonra binlerce kilometre uzaklıktaki, kültürleri, ırkları, dilleri, dinleri birbirinden farklı milyonlarca insanı etkilemekte, aynı davranışı sergileme eğilimine itmektedir. İnsanlar arasında popüler olan bu davranıştan maalesef Müslümanlar da etkilenmektedir. Hâlbuki Müslüman, karşılaştığı her durumu evvela Kur’an ve Sünnet süzgecinden geçirmeli, aykırı olan ya da yukarıdaki ayetin ifade ettiği gibi dünya ve ahiret hayatı açısından faydasız olan her iş, eylem ve sözden kendisini ve ailesini sakınmalıdır. Bu sakınmada elbette ki kadın ve erkek eşittir ancak, kadınların bir nebze de olsa daha hassas davranması gerekir. Çünkü moda adı altında popüler olan şeyler daha çok kadınları hedef almakta ve daha çok kadınları etkisi altına almaktadır. Bu bağlamda Müslüman kadının çok uyanık olması lazımdır. Sunulan şeylerde amaçlanan nedir? Bu piyasaya sürenler bununla neyi hedeflemektedir? Sorularını aklından çıkarmadan olaylara yaklaşmalıdır.
Müslüman’ın kendisine özgü bir duruşu, kendisine özgü bir hayat felsefesi olmalıdır. Resulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ibadet hayatından, günlük yaşantıya kadar, hatta fiziki görüntüye kadar birçok alanda Müslüman’ın diğer din mensuplarına benzememesi konusunda uyarılarda bulunmuştur. “Kim bir topluma benzerse, o da onlardandır.” (Ebu Davud)
Bir kişi Abdullah bin Mesut’u (radiyallahu anh) düğün yemeğine davet etmişti. Abdullah (radiyallahu anh) düğün evine geldiğinde eğlence sesi işitti ve içeri girmedi. Ev sâhibi:
“‒Ne oldu, niçin girmiyorsun?” deyince İbni Mesut (radiyallahu anh) şöyle dedi:
“‒Resulullah (sallallahu aleyhi vessellem) Efendimizin şöyle buyurduğunu işittim:
“Kim bir kavmin karaltısını artırırsa onlardandır. Kim bir kavmin yaptığı işten razı olursa, o işi yapanlarla ortak olur.” (İbni Hacer) Yine “Kimde bir kavmin özelliği galipse, o da onlardandır.” (Sehavi, Mekasidül Hasene) rivayetleri Müslüman’ın başkalarına benzeme noktasında hassas davranması gerektiği uyarısında bulunur. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Mecusilere muhalefet etmek için Müslüman erkeklere bıyıklarını kısaltmalarını ve sakallarını uzatmalarını emretmiştir. (Müslim) Yine Yahudilerden farklı olmak için onların tuttuğu Muharrem orucunu, bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutup onlara muhalefet etmeyi buyurmuştur.(İbni Hacer) Ancak günümüzde ne acıdır ki ekseri Müslüman, Resulün bu tavsiyelerini unutmuş, diğer din mensuplarının yaptığı her şeyi yapan taklitçilerden olmuşlardır. Kendileriniçepeçevre saran, çoğunluğu dünya zevkleri üzerine bina edilmiş, kendi kültürlerine taban tabana zıt bir yaşamın pençelerine düşmüş Müslümanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Oysaki Müslümanın kendisine has bir yaşam tarzı olmalıdır. Evinin dizaynından kılık kıyafetine; yeme içme adabından düğününe nişanına kadar her şeyde İslam’ın izi olmalıdır.
Daha çok tüketme çılgınlığı üzerine kurulan yenidünya düzeninde, ihtiyaçların yerini zevkler almıştır. Moda ve trend adı altında ilmek ilmek işlenmekte planlar. Kişiler kendilerini, uygun olup olmadığına bakmadan birden popüler olanın tam ortasında görmektedirler. Gözün gördüğünü de gönül normalleştirip kabul etmektedir haliyle. Öyle bir hale gelindi ki insanlar yiyip içtiklerinden, hayatlarının her anına ve alanına kadar her şeyi başkalarıyla paylaşma çılgınlığına girmiş vaziyettedirler. Mahremiyet adına hiçbir şey kalmadı neredeyse. Kadın erkek, genç yaşlı demeden her yaştan ve cinsten insan bu çarkın dişleri arasında ezilmektedir. Bir de bunlara her geçen gün bir yenisi eklenen, çoğunun hiçbir faydası, hiçbir amacı olmayan eylemler, sözler ve davranışlar da eklenmektedir. Her yeni elbette kötü değildir. Müslüman yeniliğe açıktır. Ancak eğer bu yeni, dünya ve ahiret hayatı açısından bir fayda sağlıyorsa iyidir. Aksi durumda kendi özünden, öz kültüründen, geleneklerinden ve göreneklerinden koparıp geçmişine yabancılaştırıyorsa, bu yenilikler karşısında iki defa durup düşünmelidir Müslüman.
Bugün Müslümanı gayrimüslimden ayıran kaç tane özelliği kalmıştır. Müslümanın evi ile gayri islami bir hayat yaşayanın evi ne kadar birbirinden farklıdır. Alışveriş kültürü, eğlenme usulü, önemli günlere bakış açısı arasında fark kaldı mı? Yeme içme adabı mı farklı, yoksa misafir ağırlama şekli mi? Kız isteme, çeyiz hazırlama, nişan, kına, evlilik merasimleri mi? Ne çok gereksiz şeyler alınır, ardından hemen çöpe gidecek ne çok şeye para harcanır bu zamanlarda. Güzele ulaşmak hiçbir çağda bu kadar çirkin olmamıştır. Hele ki her şeyde yapılan parti sefihliği. Kadim olan kültürde hamile bir bayan belli bir süre bunu duyurmazdı herkese, fakat şimdi moda olan, bunu partilerle duyurmaktır eşe dosta, hatta sosyal medyada paylaşıp yedi yabancıya. Bununla da kalınmaz ki, doğumun ilk anından itibaren kayıt altına alınmalıdır bütün gelişmeler. O da yetmez bebeğin dişi mi çıktı haydi bir parti, bebek ilk kelimesini mi söyledi haydi bir parti, bebeğin doğum günü haydi bir parti daha. Sonu gelmez bu partilerin her biri için de ayrı süslemeler, ayrı hediyelikler hazırlanmalıdır. Çeşit çeşit yiyecekler ve içeceklerle donatılmalı masalar. Bütün bunları düşününce Müslümanın kültüründen, gelenek ve göreneklerinden geriye ne kaldı sorusuna verilecek cevap, ‘hiç’ olacaktır.
Artık bir dur demeli Müslüman, kendisinin olmayan bu kültüre. Özellikle de Müslüman kadın. Çünkü değişim evde başlar ve ailedekileri en çok etkileyen de kadının davranışlarıdır. Evdeki anne eğer kendisine ait olmayan bu davranışlara karşı takınması gereken tavrı net bir şekilde takınırsa evlatları da o rüzgâra çok çabuk kapılmazlar. Müslüman kadının, herkesin yaptığını yapamayacağını, kendi köklerine bağlı kalmanın utanılacak bir durum olmadığının bilincine ulaşması herkesin faydasına olacaktır. Aksi durumu düşünmek dahi ürperti vericidir.
Selam ve dua ile…