Nisan ayı, adı ile gönülleri ısıtan bir ay.
Coşku ve heyecanın ev sahibi.
Kurumuş tüm ölü canlara yeniden dirilme heyecanı.
Ve baharın nevşu nema bulduğu bir mevsimdir Nisan.
Kasıp kavuran bir kışın ardından ısınmanın hafiflemenin derinlere kadar nefes alıp şükürler eylemenin frekansıdır Nisan.
Nisanı bu denli lütuflu ve şerefli kılan mübarek bir inkişafa şahit olmasıdır belki.
Kuruyan, kasık gönüllerin yeniden abı hayat bulması...
Rahmet nazarından ümitsiz, bedbahtlık ve sefaletten, asalete çıkaran hakiki nurun merasimineev sahipliği yapması...
Belki de bütün bunlardır onu diğer aylardan daha bahtiyar kılan.
Nisan deyince baharın tüm can alıcı renkleri ile dillerden bir salavat nakşolur yeryüzüne. Kâinatın canlı cansız tüm dilleri “Muhammed” diye aşk koklar toprağın nefesinden.
Zikre durur arşı ala heybesiyle.
Nisan yağmuru serpiştirir tüm mahlukata. Serinletir baharın tomurcuk açmış envai mevcudunu.
Bir arınma hali yaşatır alemi cihana.
Ne kutlu bir bekleyiş ki aşk şakırdar kuşlar, kelebekler ve kumrular.
Hoş geldin beyitleri yankılanır çayırlarda, obalarda.
O geldi diye kendini örter tüm kusurları mevcudatın.
İyi haller bâki durur simalarda.
Ne şeref ne mükâfattır onun teşrif etmesi bu bahtsız zamana ve gafil insanlığımıza...
Yine bir nisan mevsimindeyiz. Yine bir diriliş arifesinde.
Yine halka halka salavat zincirleri bağlar mevcudatın dilini.
Gönülleri hoş eden o seda yükselir dört bir yandan.
Hoş geldin ey abı hayat, abı rahmet, abı şefkat...
Şeref verdin bizlere.
Sensizlikten bitap düştü insanlık. Adını anmaya hasret kaldı kimsesizler.
Teşrifini yad etmek izzet ve iftihardır müminlere.
Seni anmakla berhudar bilir kendini diller. Adına kurban olur cümlemiz bin şerefle.
Seni sevdi mevcudatın tamamı.
Seni sevdi insanlıktan mahrum kalmış en azılı düşmanın dahi.
Biz de seni sevdik. Seni sevmenin Şeref ve İzzetini hissettik iliklerimize değin...
Hem de hiç görmeden Ey Nebi...
Seni hiç görmeden senin için ölmeyi diledik Rabbimizden...
Seni sevdik çünkü bu dünyanın nimetlerinde seni sevmekten daha bakisini göremedik.
Senin hayatından daha yaraşır biri temsil edemedi ilahi nizamı.
Seni dünya dertlerinin her türlüsünü görmüş ama asla ye’se düşmemiş insaniyetinle sevdik.
Yoksulu sahiplenmen, kimsesize dayanak olman, mazluma umut olma duyarlılığınla sevdik.
Seni evlatlarına şefkatinle,
Hatice’ne vefanla, eşlerine zarifliğinle, büyüklerine hürmetinle sevdik.
Senin asrının özlemiyle yanıyoruz şimdi...
Senin kelamını ayetlerin ardında tutarken, siretinden uzak tuttuk suretimizi.
Gittikçe uzaklaştık senin veda hutbenden. Gittikçe yitirdik senin öğütlediğin Müslümanlık vasıflarını.
Bir daha uğrasan bize bir Nisan sabahında...
Bir toparlasan bizi mescidi nebevideki gibi.
Dar-ul Erkam’da ve Akabe’deki gibi
Suffa’da ve veda haccındaki gibi...
Ve biz yeniden tazelesek sana olan imanımızı ve sana olan sadakatimizi.
Ve yeniden Müslüman olmanın sorumluluğunu yüklensek birleşmiş tüm düşmanlarımıza karşın...
Müslümanlar birbirlerinin azaları gibidir düsturunu yeniden idrak etsek bunca yaşanan mezalimlere karşı.
Bir avuç Müslümanın imanlı duruşu karşısında ezilip yerin dibine girmektense bir yumruk olup üzerlerindeki kirli elleri bertaraf edebilsek.
Utanılacak bu Müslümanlık halinden, izzet ve şerefi ile yek vücut olmayı diliyoruz en çok, bu nazlı ay hürmetine...
Bu Nisan ve içerisine dahil olan mübarek Ramazan Bayramı hürmetine, rahmet ve arınma getirmesi temennisinde bulunuyoruz.
Bu aydaki kutlu gelişin, yeryüzündeki bütün, mazlum Müslümanların yüzlerinin gülmesine vesile olmasını diliyoruz. Ümmetini yok etme hayaliyle her türlü gaddarlığı mubah gören zalimlerin, Kisra’nın burçları gibi tek tek yıkılışına vesile olsun.
Âmin.
Vesselam