Nisanur Dergisi - Diyanet Merve Külter
Kudüs, ey Kudüs, ey nebiler diyarı, yüz yirmi dört bin peygamberin ocağı! Zekeriyya’nın (Aleyhisselam) göz bebeği, yerin ve göğün en kutlu beldesi!
Gazze, Ahh Gazze!
Kalbimin nazlı çiçeği, yüreğimin en kuytu köşesi, şehadete meftun yiğitlerin ülkesi!
İnsan bakmaktan utanır mı? Ya da görmekten? Peki ya yemekten, içmekten ve dahi nefes alıp vermekten? Masum bebekler, kadınlar, yaşlılar, yiğitler can verirken gözlerinin önünde zevk alır mı hayattan insan? Utanır mı canını Allah için veremediğinden? Peki ya suskunluğun acı zehrini yudumlarken!
Ahh Gazze! Ey cennetin en güzel köşesi! Ey imanın, izzetin, şecaatin, aşkın mektebi! Yeryüzünün en kutsal mabedi! Meğer asıl ölüler bizmişiz de bilemedik. Küçücük bir çocuğun kocaman yüreğiyle, “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.” deyişinde utandık. En sevdiğini, ciğerparesini meleklere sunan, cennete ısmarlayan Filistinli annenin tevekkülünde, sabrında; ruhunun ruhunu, canını, Rim’ini, Tarık’ını feda eden bir dedenin sessiz çığlığında boğulduk. Ve Gazze’nin Kerbela’sında onurumuzu, haysiyetimizi, biz ölüleri hüseyince muhafaza eden Gazzeli yiğitlerin imanında, izzetinde dirildik. Sahabeyi kitaplardan okurduk ve hayran kalırdık tevekkül, sabır ve iman dolu kalplerine! Hamza’yı Uhud’da bilirdik. Ebu Ubeyde’yi görmemişti gözlerimiz. Yedi şehit annesi Sümeyra’yı, peygamber aşkını yüreğine nakış nakış dokuyan Nesibeleri Medine’de kaldı bilirdik. Halbuki Medine yanı başımızdaymış da görememiş ölü kalplerimiz. Allah’ın kendilerinden razı olduğu onların da Allah’tan razı olduğu, meleklerle saf tutan cennet yüzlü adamlar varmış da hissedememiş dünyaya meftun kalplerimiz! Günahlar ülkesinde ağıtlara boğuldu yüreğimiz.
Ah Gazze! Ah mazlum belde!
Bu nasıl bir iman ilahi! Bu nasıl bir ihlas! Nasıl bir izzet ve cesaret! Ne muazzam bir teslimiyet! Resulü Kibriya mı dokundu yüreğine ey Filistinli çocuk, yoksa cenneti mi gördün düşünde? Söyle bana ey şehadeti kutlu çocuk! Kurtarır mı gözyaşlarım yağmalanmış ruhumu? Basar mısın beni de şefkatli bağrına? Şekva etme bizleri ne olur Rahman’ın katında Davud (Aleyhisselam) aşkına!
Nuh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!” (Nuh Sûresi 26-28. Âyet)