Şu gökkubenin altında nice acılara, nice dramlara şahit oldu insanlık. Vicdan sahibi olanlar ise kimi zaman mana veremedi, kimi zaman çaresiz kaldı yaşanan vahşetler karşısında. Her çağda ve mekânda büyük acılar ve kayıplar yaşayanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Ne var ki bunlar arasında öyle bir tanesi vardır ki, tarih boyunca benzeri neredeyse yaşanmadı. Ya da insanlığın haktan, hukuktan, adaletten, eşitlikten en çok bahsettiği zamanlarda böylesine şahit olmadı kimse.
Bu günlerde ıstırap içerisinde, tarifi imkânsız büyük acılara maruz kalan, genelde Filistin,onların özelinde Gazze’de hayat mücadelesi veren mazlumlar vardır. Birçok kereler şu anda yaşadıklarına benzer sıkıntılar yaşamış olsalar da yaklaşık bir yıldır içerisinde bulundukları zulmü tarif edecek ne bir kelime kaldı, ne de bir dil vardır. Küçük bir alana hapsolmuş, elinde kendisine saldıran canavara karşı koyabilecek silahı olmayan, dünyada kendilerine verilen vazifeyi ifa etmiş olarak, herkes gibi sevdikleriyle bir arada oldukları bir yaşam derdinde olan birkaç milyon insanın dramı. Yaşadıklarını dünya sadece seyretmekle kaldı. Dünya izledikçe onlar izzetle, şerefle dimdik durdular. Tüm kayıplarına rağmen baş eğmediler kan içici zalimlere. Onurun, şerefle yaşamanın ve şerefle ölmenin ne demek olduğunu, bunun edebiyatını yapanlara, üzerine ciltlerle yazı yazanlara yaşayarak gösterdiler ve göstermeye de devam etmektedirler. Onların bu durumu karşısında dünyanın her yerinden her milletten insan hayretler içerisinde kalmakta. Bir o kadar da gıptayla bakmakta. Çünkü insanlar yaşamları boyunca çeşitli imtihanlara tabi olurlar ve genellikle daha imtihanın ilk anlarından itibarenisyanlara düşerler.
Gazze dışında yaşayan milyonlarca insan, yıllardır zulme maruz kalanların artık yeter deyip, Aksa Tufanını her şeyi göze alarak başlatmaları ile onları, tüm varlıklarıyla destekleyenlerin, bir insanın yaşayabileceği tüm acıları aynı anda yaşamalarına rağmen gösterdikleri sabır ve metanetin kaynağını anlamaya çalışmaktadırlar. Bu kaynak elbette ki tüm benliklerini saran, kuvvetli imanlarıdır. Onlar imanları sadece ağızlarında olanlar değillerdir. Kur’an-ı Kerim’in; “Onlar başlarına bir musibet geldiğinde, Doğrusu biz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz derler.” ( Bakara Suresi 156. Ayet) ayetinde bahsedilen kişilerin ta kendileridir.
Kur’an-ı Kerim kıssalarına baktığımızda bize sabır timsali olarak Hz. Eyyüb’ü örnek gösterir. Hz. Eyyüb (aleyhisselam) malını, evlatlarını, sağlığını yani tüm varlığını kaybetmesine rağmen rabbine isyan etmemiş, sabır ile imtihanı geçmeye çalışmıştır. Bugün Gazze şeridinde yaşayan Müslümanların yaşadıkları da Hz. Eyyüb (aleyhisselam)’ın yaşadıklarından çok da farklı değildir.Aralarında kaybettiği yakınının cansız bedenine dahi ulaşamayanlar, enkazların arasından çıplak elleriyle sevdiklerini kurtarmaya çalışanlar, ölen yakınının sokak ortasında hayvanlarca parçalandığını görmesine rağmen elinden hiçbir şey gelmeyenler vardır. Evlatlarının kopan başlarını, parçalanan vücut parçalarını bir araya getirmeye çalışan anne babalar vardır. Tüm ailesini kaybeden ağzı hala süt kokan evlatlar vardır. Annesinin babasının cenazesinin başında, olanlara anlam veremeyen, daha oyun çağında olan çocuklar vardır. Bunlar ve daha fazlası tarih boyunca mazlumca yaşamış insanların, teknoloji çağı, medeniyet çağı denilen bu zamanda insanlığını kaybedenlerin, hayvanlardan daha aşağıda olanların insanlara neler yapabileceklerinin canlı delilleridir. Tarih kitaplarında okunan acı hikâyelerin gözler önüne serilmiş net tablosudur Gazze halkı. Duruşları, metanetleri ise binlerce yıl evvelki Sahabe-i Kiramın izzet ve duruşudur.
O azıcık imkânlarına rağmen dünyanın süper güçlerine karşı koyan, onlara boyun eğmeyen imanlarıyla, imansızlara dahi hidayet kapılarını araladılar. Tüm dünya onlara sırt dönmüşken onlar sırtlarını sarsılmaz olana, mutlak güç ve kudret sahibi olana dayadılar. Yine Kur’an-ı Kerim’deki şu ayet aynen onları tarif etmektedir; “Bir takım insanlar onlara, ‘İnsanlar size karşı asker toplamışlar, onlardan korkun’ dediler de bu, onların imanlarını arttırdı ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir’ diye cevap verdiler.” (Al-i İmran suresi 173. Ayet) Verdikleri bu cevapla aylardır üzerlerinde denenen her türlü süper silaha rağmen mağlup olmadılar. Bilakis düşmanlarının kalplerine saldıkları korku ile içlerinde fırtınalar kopardılar. Düşman bu duruş karşısında zilleti, rezaleti yaşamakta, bu bir avuç insanın bu gücü nereden aldığına akılerdirmekte zorlanmaktadır. Çünkü onlar sandılar ki, dünyanın herhangi bir yerindeki - inancı her ne olursa olsun- insanlara karşı takındıkları tavrı onlara da takınsalar Gazze’liler teslim olacak, kendilerine sunulan her şartı kabul edeceklerdi. Böylece de yıllardır ulaşamadıkları emellerine ulaşacaklardı. Ancak yaşayarak gördüler ve tüm dünyaya da gösterdiler ki Allah’a gerçek manada kul olanlar, binlerce yıl önce, inen ayetlerin kendileri için indiğinin bilinciyle nasıl yaşadılarsa, bugün Gazze halkı da aynı inançla, aynı iman gücüyle ayetlerin muhatabı olduklarının bilinciyle aynı şekilde yaşamaktadır. Ölüm ve hayatın yaratılmış olmasının gayesinin, insanlardan kimlerin daha iyi, daha güzel amel edeceğinin ortaya konulması olduğuna, (Mülk suresi 2. Ayet) bu süreçte de insanın, hayırla da şerle de imtihan olunup ve sonuçta rabbine döneceğine yakinen iman etmişlerdir. (Enbiya suresi 53. Ayet)
Aksa Tufanı sahipleri bu imanı tüm hücrelerinde hissederek hareket eder, Kalu Belada Rablerine verdikleri ahdi tazelerler. Onlar yine şu ayeti kerimede ifade edilen erler arasındadırlar. “Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri sözde sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (Ahzab suresi 23. Ayet)
Onlar sözlerine sadık bir şeklide imtihanlarını vermişken, onları dışardan izleyen milyarlarca Müslümanın hesabı ise hiç şüphesi ki çetin olacaktır. “Şüphesiz Allah, Mü’minlerdencanlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak vadetmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O halde yapmış olduğunuz bu alış verişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.”(Tevbe suresi 111. Ayet)
Vallahi onlar kazananlardan, geride kalanlar ise kaybedenlerden olmuşlardır.