Bismillah...
Serimizin bu yazısına Filistin mücadelesinin önder isimlerinin hayatlarından bahsederek başlayalım inşallah.
Geçtiğimiz temmuz ayında şehit olan İsmail Heniyye, 1963’te Gazze Şeridi’ndeki Elşati mülteci kampında dünyaya geldi. Ailesi ise 1948 Arap-İsrail Savaşı sırasında mülteci durumuna düşmüştü. 1989’da I. İntifada’ya katıldığı ve HAMAS üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. 1992’de serbest bırakıldı.
HAMAS’ın yeni lideri Yahya Sinvar, 1962’de Mısır yönetimindeki Gazze’de bulunan Han Yunus mülteci kampında doğdu. 1948 Arap-İsrail Savaşı sırasında ailesi Mecdel Askalan’dan sürülmüştü.
Yoldaki Mühendis kitabıyla tanınan, Filistin mücadelesinin önemli isimlerinden Abdullah Galip Bergusi, bir Filistinli olsa da Kuveyt’te doğmuş çocukluğu ise Ürdün’de geçmiştir.
İzzettin el Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf da 1965 yılında Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus Mülteci Kampı’nda doğdu. Ailesi, 1948 savaşı sırasında Filistin’in Remle kenti yakınlarındaki El-Kubeybe beldesinden sürgün edilmişti.
Filistin İslami Cihad Hareketinin kurucu ve lideri olan Fethi Şikaki ise 1951’de Gazze’nin Rafah mülteci kampında, Remle’den buraya iltica etmiş olan bir Filistinli ailede dünyaya gelmiştir.
Örnekleri böyle uzun uzun sıralayabiliriz. Peki neden cihadın bu önemli isimlerinin hayatlarında bilhassa bu noktaya değindik? Hepsinde ortak bir hususa dikkat çekmek için: mülteci kampında dünyaya gelmek.
Politik psikoloji alanındaki çalışmalarda baskın grupların yaptıkları zulmü manipülasyonlarla meşrulaştırıp ayrımcı uygulamalarda bulunurken; baskı gören grupların ise yaşadıkları yoksunluklar sebebiyle direnme ve mücadele azimlerinin diri kaldığı ortaya konulmuştur. Bu durumu göreceli yoksunluk teorisi, “yoksunluktan doğan direnç” olarak ifade etmektedir.
Filistin örneğinde de söz konusu göreceli yoksunluk teorisinin bu görüşüne birebir şahit olmaktayız. Baskıcı siyonist rejim, Filistinlilerin siyasi, insani, sosyal pek çok hakkını elinden alırken bunu “terörle mücadele” kılıfıyla meşrulaştırmaktadır. Bu baskı ve zulüm ortamında pek çoğu evsiz kalan ve topraklarından sürgün edilen Filistinliler ise mülteci kamplarında yaşamak durumundadırlar. Mülteci kamplarının zorlu koşullarında dünyaya gelen cihadın önemli isimleri ise büyük bir mücadele azmi ile ömürlerini sürdürüp Rablerine verdikleri sözü tutarak O’na (Celle Celaluhu) kavuşmakta yahut sözlerini yerine getirmek için beklemektedirler.
Peki tüm bunlardan ne anlamalıyız? Allah yolunda direniş ve savaş büyük bir azim ve motivasyon gerektirmektedir. Bizlerin de silahla olmasa dahi mal ile, dil ile yahut farklı bir şekilde Filistin mücadelesine destek verebilmemiz için sağlam bir motivasyon kaynağı bulmamız gerekir. Aksi halde birkaç savaş görüntüsü karşısında ağlayıp “Allah’ım Sen yardım et” dedikten sonra günlük hayatımıza geri döner, dakikalar içinde özgür Filistin mücadelesini unuturuz. Velhamdulillahi rabbil alemin.