Nisanur Dergisi - Sezgin Özbay
Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.
“Oooof, kafam çok karışık!”
“Niye her şey üstüme geliyor ki?”
“İşlerim bir düzene girmedi gitti.” diyorsanız muhtemelen evinizin düzeninde bir problem var demektir. Çünkü zihin, içinde bulunduğu ortamla şekillenir. Dağınık bir evde derli toplu bir kafa bulamazsınız. Kirli bir evde huzur atmosferi yakalamak, çöplüğe düşmüş bir karanfilin kokusunu almak kadar zordur. Peki ne yapacağız?
İşimizi düzelteceğiz ki içimiz de düzelsin. İbadetlerin dahi şartı temiz ortamdır. “Temizlik, imandan gelir.” (Müslim, Taharet, 1) hadis-i şerifi temizliğin önemini anlamamız için yeter de artar.
Bir Müslüman elbette temiz olur ancak kardeşlerimizden sık sık şunu duyarız: “Ben pis değilim ama dağınığım.” Bunu belki kendimiz de diyoruzdur. Gelin, ne yapalım biliyor musunuz? Pis de olmayalım dağınık da olmayalım. Derli toplu, düzenli bir yuvamız olsun. Kızlarımız bu evde düzeni öğrensin. Evlenip el içine çıkacaklar. Allah izin verip de o gün geldiğinde yeni bir imtihana maruz kalmasınlar.
Oğullarımız da öğrensin ev düzenini. Hem hep birlikte intizamlı bir evde yaşamış olalım hem de çocuklarımızın hayatı şekillensin.
Ayıp sayılan şeyleri Peygamberimiz'e (Sallahu Aleyhi ve Sellem) çekinmeden soran bir hanım sahabemiz var bizim: Esma b. Yezid. Rasulullah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) cihadın faziletinden bahsedince Hz. Esma (Radiyallahu Anha) söz alıyor ve adeta şöyle sitem ediyor:
“Siz gidip cihad edip bir sürü sevap alıyorsunuz ama karınlarımızda çocuklarınızı biz taşıyor, onlara biz bakıyoruz. Ev işleri ve yemeği de biz yapıyoruz. İp eğirip size kıyafetler örüyoruz. Biz bu işlerle zaman öldürürken siz ise mescitlere gitmek, cenazeye katılmak ve cihada çıkmak suretiyle bir sürü sevap kazanıyorsunuz.”
Resulullah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) sorusundan dolayı onu övdükten sonra şöyle cevap veriyor:
“Ey Hanım! Bunu öğren ve seni buraya gönderen kadınlara da öğret ki, eşlerinizin gönlünü hoşnut ederseniz sizin bu yaptıklarınız, sevapça tıpkı o saydığın ameller gibidir.” (İbnü’l-Esir, VII, 19)
O zaman ne yapıyoruz? “Niyet ettim Allah rızası için ev temizlemeye.” diyor ve başlıyoruz.
“Bütün işler bana kalıyor.” Ama bütün sevaplar da sana kalıyor.
“İşlerim çok ağır!” Evet ama mizanda da ağır.
Sen o evi süpürmesen başkası süpürmeyecek. Yaptığın yemeğin her zerresi binlerce hücreyi besliyor; yiyenlere gıda ve şifa oluyor.
Evi düzgün olanın işi de içi de düzgün olur. Evi dağınık olanın da kafası, hayatı, işleri, aile hayatı, hasılı her şeyi dağınıktır.
Biliyor musunuz, sosyal medyada en çok izlenen videolar arasında ev temizliği videoları var. İş bilmeyen, öğrenen kadınların yanı sıra rahatlatıcı olduğu için izleyen erkekler bile var. Çünkü temizlik rahatlatır -eğer temizlik hastası değilseniz.
“Sabah sildim, yine batmış.” Batacak, kirlenecek çünkü burası dünya. Kirlenmek güzel değildir ancak eğer kirlenildiyse temizlenmek çok güzeldir. Çoğu kişi, özellikle de çocuklar banyoya girmek istemez. Ancak girince de çıkmaz istemez. Bu, temizlenmenin verdiği ferahlıktandır. Bu örnekten başlayarak birkaç temizlik tüyosu da verelim -ki bizce siz bunları bizden iyi biliyorsunuz:
1. Ertelemeyin: Henüz yiyip kaldırdığınız sofranın tabakları, hemen yıkarsanız çok çabuk temizlenir. Ancak üstünden birkaç saat geçince kirler kurur ve neredeyse iki kat zaman alır. “Erteleyenler helak oldu.” (Müsned, 1/139) hadis-i şerifini sadece ahiret işleri için düşünmeyelim. Ev işlerini erteleriz, o iş kendi içinde büyür ve bizim ahirete yatırım yapacağımız zamandan da çalar.
2. İki Dakika Kuralı: Bu kural, ertelememe kuralının daha özel bir halidir. Yapmanız gereken bir hayli iş var. Bu işler kar tanesi gibi minik minik birikiyor ve üstümüze çığ gibi düşüyor. Böyle olmaması için, iki dakikada yapabileceğimiz işlere bir göz atalım. Ve iki dakika içinde yapabileceklerimizi ardı ardına yapalım. Örneğin makineye çamaşır atılacak, hemen yapalım. Bardaklar rafa dizilecek, gidip dizelim. İki dakikadan fazla süren işleri de iki dakikalık parçalara bölüp yapalım. Mesela çamaşır asma, katlama gibi işleri. Yere bir şey mi düşmüş? Onun orada ceset gibi yatmasına izin vermeyelim. İki dakika sürmez; alıp onu yerine götürelim.
3. Modern Çöp Evler Olmayalım: Dolaplarınızda kullanmadığınız, atmaya da kıyamadığınız kıyafetler var mı? Kıyın onlara! Zayıflayınca veya kilo alınca giymeyi düşündüğünüz giysiler daha ne zamana kadar dolapta yer kaplayacak? Hem de bu kadar ihtiyaç sahibi insan varken… Ya atın ya satın ya birine verin ama onlardan kurtulun. Onların maddi ve manevi yükünden kurtulunca, -Allah’ın izniyle- ferahladığınızı göreceksiniz.
4. Ümitsizliğe Yer Yok: Hepimize zaman zaman birileri beceriksiz olduğumuzu söylemiş olabilir. Başkalarından duyduğumuz bu tezi bilimsel veri olarak kabul edip kendimize haksızlık etmeyelim. Bir insan çaba sarf ederse en zor işler bile ona kolaylaşır. Yeter ki isteyelim. Hem mesela bilmediğimiz bir işi yapmak için artık birilerinin kapısını çalmak zorunda da kalmıyoruz. İnternete girince bütün bilgilere kolaylıkla ulaşılabiliyor. Müslüman kadına düşen, her konuda olduğu gibi ev işleri konusunda da ümitsizliğe düşmeden işlerine odaklanmaktır.
5. İşleri Dağ Değil Toprak Olarak Görelim: Zaman zaman evlerimizde iş birikir, gözümüze dağ gibi gözükür. Ancak unutmayalım ki her dağ, toprak ve taş parçalarından oluşur. O dağı ortadan kaldırmak için küçük parçalara ayıralım. Her olayda bütüne bakarız ya, temizlik işinde bütüne değil parçaya odaklanalım. Göreceksiniz ki ufak ufak tamamladığımız işlerin sonunda o dağ eriyip bitecek.
Unutulmaması gereken bir gerçek: İş hiç bitmez. Annem her zaman “Allah işimizi bitirmesin.” der. Çünkü işi bitenin dünya hayatı bitmiştir. Yaşıyorsak, nefes alıyorsak, işimiz vardır. Hamd edelim, şükredelim. Rabbim cümlemizi işi de içi de güzel olanlardan eylesin.