Disiplin; kurallar dâhilinde bir eğitim sürecidir. Disiplin bir kural, ceza ise psikolojik veya bedensel şiddettir!
Hepimiz Allah'a halisane bir evlat yetiştirmek istiyoruz, gayemiz aynı. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde, hayatın düzen ve nizamından bahsederken, bizler kuralsız ve kaidesiz yaşayamayız ancak kuralların da belirli ölçüleri olmalıdır.
Disiplin bir eğitim sürecidir; bu disiplinin ön koşulu ailede belirli kuralların olmasıdır. Disiplinli çocuk yetiştireceğim derken ölçüyü fazla kaçırıp özgüveni sarsıcı davranışlardan kaçınmalıyız. Katı kuralcılık, çocuklarda özgüven düşüklüğüne sebep olur.
Çocuk yetiştirmede çeşitli yöntemler var. Kullanılan bu yöntemlere göre, ebeveyn türleri ortaya çıkmaktadır. Bunlar; otoriter ebeveyn, müsamahakâr ebeveyn, tutarsız ebeveyn, ilgisiz ebeveyn, hoşgörülü ebeveyn gibi isimlerle sembolize ediliyor.
Bazı ebeveyn türlerinde ceza katı bir eğitim yöntemi olarak kullanılırken, bazı ebeveyn türlerinde ceza tamamen devre dışı bırakılmaktadır. Aslında çocuk eğitiminde ceza vardır ama cezadan kasıt psikolojik veya bedensel şiddet değil, çocuğun yaptığı yanlış davranışlarına karşılık ödediği bedeldir. Bu bedel, çocuğun yaşına ve duygusal durumuna bağlı değişkenlik gösterebilir. Örneğin, 4 yaşındaki çocuğunuz belirlenmiş olan kuralı çiğnediği zaman ‘seninle 5 dakika konuşmayacağım’ cezası; bağırarak konuşan çocuğa ‘alçak sesle konuşana kadar, isteğine cevap vermeyeceğim’ cezası uygulanabilir. Böylece çocuk, talebini alçak sesle dile getirmeye teşvik edilecektir ki bu ‘ceza’dan kurtulabilsin.
Çocuğun disipline edilmesi ve güçlü bir karaktere sahip olması için belirlenmiş kurallara uyması gerekir. Kurallar belirlendiği halde uygulanmadığı zaman, çocukta olumsuz etki bırakacaktır. ‘Kurallar çiğnenmek için vardır’ klişesi genelde ‘haylaz’lık yapmak için kullanılır. Tabi burada kurallardan bahsederken, günün 24 saatini kurallara boğmamak da gerekiyor. Uyku saatleri, sofraya beraber oturma, sofradaki yemeklerden yeme, okula zamanında gitme, odasını toplama, isteğini nezaket kuralları içerisinde iletme vs. kurallara örnek olarak sayabiliriz.
Yazımızın ilk bölümünde disiplin eğitiminde ceza konusuna değindik ancak asıl vurguya şimdi geliyoruz. Çocuğa belirli kurallar koyduktan sonra bu kurallara uyulmasını istiyorsak ‘ödül’ yöntemine daha çok ihtiyacımız vardır. Zira eğitimde ‘ceza’ yerine ‘ödül’üöncelememiz lazım. Burada ‘ödül’den kastımız sadece maddi ödüller değildir elbette. Çocuğu onore edecek bir söz veya çocuğa samimi bir sarılma da çocuk için ödül sayılır. Hatta bir yerde manevi ödüller maddi ödüllerden daha da kıymetlidir. Zira maddi ödüller, beraberinde beklenti oluşturur, doyumsuzluğa sebep olur ancak manevi ödüller duygusal doyum ve sıkı bağlara sebep olacaktır.
Her evde yaşanması muhtemel bazı senaryolar üzerinden konuyu şekillendirmeye çalışalım. Günümüzde çocuklarımız dijital medyada maruz kaldıkları içeriklerden ötürü şekilsel özentiye kapılabiliyor. Giyim, kuşam, beslenme konularında ebeveynlerle pek barışık olmayabilirler. Örneğin, çocuklarımız, annenin yaptığı sebze yemeğini yemek yerine, dışarıdan sipariş veya mutfakta kendi istediği bir yemeği tercih etme yoluna gidebilirler. Bu duruma izin verilmemelidir. Sofraya konulan yemekten herkesin yemesi gerektiğini bilmelidir. Yemediği takdirde, sofra toplanır, yemeği dolaba bırakılır, acıktığı takdirde aynı yemekten yemesi gerektiği kendisine deklare edilmelidir.
Yazımızın bir bölümünde bahsettiğimiz gibi farklı ebeveyn türleri vardır. Elbette ki her çocuk kendine has özelliklere sahiptir. Her insanın farklı özellikleri olduğu gibi her ailenin de kendine has özellikleri, kendi içerisinde farklı bir dünyası olabilir. Ailede yetişen bireyler bir fabrikanın ürettiği şekilsel benzerlikte benzer olmazlar. Her ebeveyn, kendi doğal dünyasında farklı olay ve durumlara karşı farklı çözümler de geliştirebilir. Yeter ki çocuğun karakterine uygun, ceza ve ödül verirken bile bir amaca hizmet edecek şekilde vermiş olalım.
Çocuğu rencide edici, verildiğinde sonuçtan ders çıkarılmayan bir ceza veya ödülün çocuğa faydası olmayacaktır.
Ebeveynler olarak, her ne kadar dikkatli olursak olalım ve ne kadar kurallı ve disiplinli olalım yine de zorlandığımız, tıkandığımız, bağırıp çağırmak istediğimiz ve umutsuzluğa kapıldığımız zamanlarımız olmuştur/olacaktır. Buna kriz durumları da diyebiliriz. Her bir ailenin, kriz durumlarına da hazırlıklı olması, kriz anını yönetecek B ve C planları da olmalıdır. Buna binaen birkaç öneri sunacak olursak inşallah bu kriz durumlarını daha az zararla atlatmış oluruz:
- Çok sinirlendiğimiz, vurup kırmak istediğimiz bir anımız olabilir. Bu durumda, öfkemizi şiddete dönüştürmek yerine, evde çocukları emanet edebileceğimiz biri varsa ona emanet edip tabiri caizse ‘olay mahali’ni bir süreliğine terk edebiliriz. Evden dışarı çıkıp temiz hava ile de temas ettiğimiz takdirde öfkemiz yumuşak bir geçişle dışarıda kalacaktır. Dışarı çıkma imkânı olmadığı takdirde Hz. Peygamber’in (SAV) de tavsiye buyurduğu gibi oturmak veya uzanmak öfke kontrolü için yardımcı unsurlardır.
- Bazen ağlamak hatta bağırmak da isteyebiliriz. Bu durumda yine ‘olay mahali’ni terk edip, farklı bir odada ağlayabiliriz, bağırabiliriz. Aslında ağlamak, kalbin yumuşaması adına önemli bir terapi de sayılır.
- Çocuğa çok öfkelendiğimiz anda anne olarak anılarımızı hayal edebiliriz. Çocukların masumiyetini hatırlamaya çalışalım. İlk doğum anındaki bize olan ihtiyacı, bebeklik dönemi, kendine yetemeyişi vs. tüm bu anılar, öfkemizi direkt çocuğa yöneltmemizi engelleyecektir.
- Çocuğumuzun bize Allah’ın emaneti olduğunu unutmayalım. Bu emanete sahip çıkmak, çocuklarımızın hem dünya hem ahiretteki hayatını kurtaracak bir edebi bizimle alması gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Tüm bunlar bizi duygusallığa itip aşırı merhamet veya aşırı müsamahakârlığa da sevk etmemelidir. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi disiplin, eğitim sürecinin en önemli adımıdır. Ancak disiplinden kastımız da aşırı kuralcılık da değildir. Dinimiz İslam her alanda vasat olmayı emrediyor. Çocuk eğitiminde vasatı yakalamamız gerekir.
Kendimiz ve çocuklarımız için dua etmeyi unutmayalım. Her ne yaparsak yapalım sonuçta Allah’ın yardımı olmadan bir şeyi başaramayız.