KitapManşetNisanur Uşar

Yitik Bir Cennet Arzusu

“Kolay iman bir inkâra dönüşebilir. Ama çile çekilerek erilen inanç; inkârların fırtınasına dayanıklıdır.” Sezai Karakoç

Sonu gelmeyen imtihanlar, sonu gelmeyen yolculuklarla beraber her dönemde bir ukde misali içimizde var olan yitik bir cennet arzusu… Kulluk görevimizi bize hatırlatan, maneviyat duygumuza maneviyat katan, kaybetmenin tadına vardırıp bulmanın hazzını ise iliklerine kadar yaşatan bir dirilişin arzusu…

Var oluş yolculuğumuzda Hz. Âdem’le beraber ilk olarak yitirdiğimiz bu cennet, bizde yitiklik duygusunu uyandıran ilk gerçeklik, ilk imtihan, ilk serüven. Bulmak için kaybetmenin, dirilmek için ölmenin, kalkmak için ise düşmenin önemini anlamanın ilk yolculuğu. Yitirilen cennetin tekrar kazanılması, hasretini çektiğimiz vuslatın tekrar gerçekleşmesi için verilen ilk mücadele. Ne diyordu Sezai Karakoç; “Cenneti bulmak için yitirmek gerekiyordu…” Evet, cenneti bulmak için önce yitirmek gerekiyordu…

İşte yine bir nesil, yine bir diriliş, yine bir dirilişin usta şairi Sezai Karakoç… İçinde olduğumuz bu rahmetli, bereketli günlerde okuma saatlerimizi ayıracağımız en değerli, en kıymetli yazarlardan biri. Yazdıklarıyla, düşünceleriyle her daim neslini dirilişe, birlik olmaya çağıran; kalplerimizin gerçek imana kavuşması için çabalayan bir yazar. Kuşta, çiçekte, Ay’da, yıldızda dirilişi gören, bizlerin de görebilmesi için çağrıda bulunan usta bir yazar…

Gelin bizler bu ay, bu yazarın en değerli kitaplarından biri olan, hepimizin de adını sıkça duyduğu Yitik Cennet adlı eseri yazımızda konu edelim. Bu eser, adıyla bile bizleri farklı bir düşünce yolculuğuna sevk eden; aslında hepimizin bildiği, aşina olduğu kıssalara farklı bir bakış açısıyla bakan bir eser.

Yazar, bu eserde Peygamberlerimizin kıssalarına değinerek, onların imtihanlarından bahsedip bizlere bu imtihanlardan dersler çıkarıyor. Aynı zamanda onların bu imtihanlarını bizler için bir uyanış vesilesi olarak görüp, İlk peygamber Hz. Âdem’le başlayıp, son peygamber Hz. Muhammed (SAV) ile biten bir diriliş, bir yitik cenneti bulma serüvenini anlatıyor.

Bu serüvende yazar, ilk olarak bizlere toprakla beraber yaratılan ilk peygamber Hz. Âdem’in cennetten kovulmasından ve yitik bir cennet arzusuyla beraber var oluş imtihanını yaşamasından bahsediyor. Var oluşun sürdürülebilmesini hatırlatan suyla ve gemi olayıyla da Hz. Nuh’un hayatını anlatıyor. Aynı zamanda bu dönemin en önemli olayı olarak bilinen gemi olayını ise yine bir diriliş gemisi olarak görüyor.

“Her çağda şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun inananlar için bir Nuh’un Gemisi vardır.” diyen yazar, bizler için ümit var insanlar olmamız gerektiğine dair çağrıda bulunarak dönemin ve şartların ağırlığının yanında bir Nuh’un Gemisi’nin her zaman var olacağının mesajını veriyor.

Hz. Nuh’un ardından ise ateşe atılan, ateşle yoğrulan bir diğer peygamber olan Hz. İbrahim’i konu alan yazar, en çok da Hz. İbrahim’in teslimiyetine ve imanına değinerek bizlere şu sözleri söylüyor: “Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende: işte İbrahim olmak bu. Yırtılan kentlerin içinden hakikat semenderi olarak çıkmak: işte İbrahim olmak bu…” Sevenin sevilenin ateşine yanarcasına, kül olurcasına koşması! İşte gerçek sevgi, işte gerçek iman bu…

Gerçek imana sahip olanların Hz. İbrahim’le beraber belirlenmesinden sonra Hz. Yusuf ile de bütün sistemin alt üst edilişinden bahsediyor yazar. Allah (CC)’ın dileği üzerine hükümdarın da devletinde bir kölenin ayağına eğilebileceğini söyleyerek Allah (CC)’ın kudretine değiniyor. Bu peygamberleri devamında Hz. Musa, Hz. Süleyman, Hz. Yahya, Hz. İsa ve son peygamber Hz. Muhammed (SAV) takip ediyor. Her bir peygamberle yitik cenneti bulma, tamamlanma aşaması yaşayan toplum ve peygamberler, Hz. Muhammed (SAV) ile kaybedilen yitik cenneti bulma yolculuğunu tamamlıyor. Yazar, Hz. Muhammed (SAV)’in gelişini şöyle tanımlıyor:

“O (sav) cennetin kapısı değil, cennetin ta kendisiydi…”

Evet, cennet ve cennetin sekiz kapısı… Bu kapılardan geçmek, bu kapılardan geçenlerden olmak için her bir peygamberle ilmek ilmek işlenen mücadeleler, imtihanlar… Sonucunda ise aldığımız o güzel mesaj; yitirmek, ayrılmak, uzaklaşmak değildir önemli olan, önemli olan düştükten sonra dirilmesiz bir ölüm olmadan kalkabilmek; meyve olabilmek için değişen mevsimlere dayanabilmektir…

Nisanur Uşar | Nisanur Dergisi | Nisan 2022 | 125. Sayı

Yorum yap