Hayatımızın en güzel, en bereketli, en nadide dönemidir gençlik dönemi. Çocuklukta ekilen tohumların yeşerdiği, heyecanın ve coşkunun dolup taştığı, akan kanın yerinde durmadığı, ömrümüzün en verimli anlarının yaşandığı ve en önemlisi; önemli fikirlerin ve düşüncelerin beyan edildiği bir dönemdir bu dönem.
Çocukluk ve yaşlılık döneminden ziyade, bu dönemde değişime daha açık olunması, dünyaya farklı bir gözle bakılması bunlarla beraber bedensel olarak da daha atik ve enerjik olunması, bu dönemi önemli ve değerli kılmıştır. İşte böylesine önemli ve değerli olan bir dönem kontrol altına alınmaz ve doğru bir şekilde yaşanılmazsa, hayatın en verimli dönemi heba edilmiş olur diyebiliriz.
Burada biz Müslüman gençlere düşen görev ise bu değere gerektiği kıymeti vermemiz ve Peygamber Efendimiz (SAV)’in; “İnsanoğlu beş şeyden sorguya çekilmeden bırakılmaz: Ömrünü nerede geçirdiğinden, gençliğini nerede harcadığından, malını nerede kazanıp nereye sarf ettiğinden ve öğrendiği şeyleri yaşayıp yaşamadığından.” hadisi şerifinden yola çıkarak, gençliğimizi nerede harcayacağımızı bilmemiz ve bu dönemi nerede geçirdiğimizin bilincinde olarak yaşamamızdır…
İslam dini, gençlik dönemine bizim anladığımız gençlik kavramından çok daha değerli bir anlam yüklemiştir. Bizim sorumluluklardan kaçındırdığımız, hayatın gerçekleriyle yüzleştirmekten men ettiğimiz, gençtir hayatını yaşasın dediğimiz gençliğe; İslam, sorumluluk yüklü, fikir ve ideolojilerini önemseyen bir rol biçmiş ve davanın gençlerin omuzlarında yükseleceğini bileceği bir konum bahşetmiştir.
Peki, bizler gençliğe biçtiğimiz bu rol ekseninde bir düşünelim, gençliğimizin hak ettiği değer ve anlam gerçekten de bu mudur?
Bizim aksimize İslam’ın büyük bir sorumluluk yüklediği gençlere bahşettiğimiz bu değer, gerçekten değer midir?
Bu döneme dair sorguya çekileceğini bilen her kişi kesinlikle bu tarz sorumluluk içermeyen bir değeri kabul etmeyeceğini dile getirebilmeli ve gençliğini sefahat içinde geçirmekten geri durabilmelidir. Müslüman bir genç olarak yaşadığı dönemin kendisine olan ihtiyacını göz ardı etmemeli, Şehit Aliya İzzet Begoviç’in “İslam korkakların değil, cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir.” sözünden hareketle sürekli fiili eylemlerde bulunarak yaşantısını şekillendirebilmelidir.
Peygamber Efendimiz (SAV)’in dönemine baktığımız zaman da yine Onun etrafını çevreleyen topluluğun gençlerden oluştuğunu görürüz. Bu gençler Peygamberimizin en yakın arkadaşı olarak her zaman Onun yanında bulunmuşlar ve gerektiğinde yaşlarına bakılmaksızın en önemli görevlerde bulunmuşlardır.
Aynı zamanda yeri geldiğinde Peygamber Efendimizin danıştığı en önemli kişiler arasında yer almışlar ve yaşlarına bakılmaksızın verdikleri fikirler ve önerilerle herkesi şaşırtarak kendilerindeki cevheri gözler önüne sermişlerdir. Bizler de bu ay yazımıza bu genç sahabeleri örnek alarak gençlerden ve gençlere önemli mesajlar verecek olan Râgıb es-Sercanî’nin yazdığı Gençliğe Mesajlar adlı kitaptan bahsedeceğiz.
Gelin sözlerimize kitabın arka kapağında bizleri okumaya davet eden giriş yazısıyla başlayalım.
“Genç kardeşim! Dur! Nereye gidiyorsun? Bana kulak ver biraz. Söyleyeceklerim var sana… Sen ki; İstanbul’un Fatihiyle aynı yaştasın. Uçuruma giden insanlığa yol gösterecek yine sensin. Rabbimizin verdiği gençlik nimetini, kirlenmemiş duygularını, heyecanını nereye harcıyorsun? Bak, iyi bak! Seni bekleyen insanlığı göreceksin. Gözleri yollarda, asırlardır seni bekleyen insanlığı…”
Evet, genç kardeşim nereye gidiyorsun? Durup hayatının bu önemli mevsimine kulak vermeye, küçük bir el kitabıyla başlamaya hazır mısın?
Kendisi küçük fakat sözleriyle büyük anlamlar taşıyan bu kitabı, evlerinde yeni nesil gençler yetiştirecek olan ebeveynler ve biz gençler; bir giriş, bir uyanış kitabı olarak görmeli ve okumalıyız.
Kitabın içeriğinden bahsedecek olursak; yazar, sorgulamalarıyla ve vermek istediği mesajlarla beraber bizlere örnek olarak sahabelerimizden bahsederek kaybettiğimiz yönümüzü bulmamıza yardımcı olmaya çalışıyor. Aynı zamanda bildiğimiz fakat unuttuğumuz, sahabelerimizin yaşlarına ve yaşlarına bakılmaksızın başardıkları olaylara değinerek.
Hz. Muhammed ümmetinin gençlerine de nasihatlerde bulunarak bazı öğütlerde bulunuyor. İşte böyle nasihatler ve önemi mesajlar içeren bir kitabın kitaplığımızda her daim olması, yeri geldiğinde çıkarılarak okunması ve belki de hediye olarak verilmesi, bazı farkındalıklar oluşturmaya zemin hazırlayacaktır.
Son olarak hayat sürdüğümüz bu yüzyıl içerisinde gençliğe verilen değerin gitgide azaldığını ve arka safhaya atıldığını; bizlerin Müslüman gençler olarak ise bu durumun bilincinde olmamız gerektiğini, bu tarz kitaplardan yardım alarak herkesleşmememiz gerektiğini söylemek istiyorum.
Aynı zamanda bu tarz küçük ancak çok faydalı el kitaplarını fırsata çevirerek kısa yolculuklarda da olsa elimizde bulundurmamız gerektiğini ve hayat meşgalemizin içerisinde mola verip kendimizi sorgulamamız gerektiğini de unutmamalıyız.
Nisanur Uşar | Nisanur Dergisi | Mayıs 2022 | 126. Sayı
Yorum yap