Gülfer Ekmenİlim İrfan

Hikmet Sahibi

Buyrukları ve bütün işleri yerli yerinde ve eksiksiz, el Hakîm olan Allah (CC)’a hamd, hikmetli yaşamın ütopya olmadığını bize hayatıyla gösteren Rasulü (SAV)’ne salât ve selam olsun.

“Bir ağaç bir sürü elma vereceğine her bir elma için birer ağaç olsaydı ya da ağaçlar boyuna değil de yatay bir şekilde uzasaydı, ne olurdu?” tarzı soruları saçma bulur, yetişkinler olarak gündemimize pek almayız. Bu ve benzeri konularla ilgili hüküm çoktan verilmiş, aşina olmanın getirdiği perde ile hayret duygusu geride kalalı uzun bir zaman olmuştur zira. Böyle gelmiş, böyle gider alışılmışlığı bunu yapana, yapanın buyruğundaki amaca, harikuladeliğe kapı aralamadığından sıradanlaşır gözümüzde hayat ve içindekiler.

Kalp; günde yaklaşık yüz bin, yılda kırk milyon, ortalama bir insan hayatı boyunca iki buçuk milyar kez hiç durmadan atar ve yaklaşık sekiz ton kanı vücuda pompalar.

Akciğer atmosferdeki oksijenin kana, kandaki karbondioksitin atmosfere geçişini sağlar.

Böbrekler; zararlı maddeleri uzaklaştırırken vücudun sıvı, mineral, asit, baz dengesini düzenler.

Karaciğerin onlarca görevinden bir kaçı; kandaki toksinleri, alkolün zararlı etkilerini, yaşlanmış kan hücrelerini ortadan kaldırmaktır. Üçte ikisi alınsa bile altı ay gibi kısa bir sürede kendini onarabilmesi de ayırt edici özelliklerindendir karaciğerin.

Zehirli bir böcek olan arının eliyle şifalı ve tatlı bir besin olan bal üretilir.                                         

Kalpten pompalanan kanı ayaklarındaki ısı değişim sistemi ile ısıtıp tekrar kalbe göndermesi sonucunda köpekler, karda yürüyebilir.

Gök cisimlerinin aralarındaki boşluklar az olsa, yıldızlar arası kütle çekim güçleri gezegenlerin yörüngesini kararsız hale getirip çok uç sıcaklık değişimlerine neden olur. Mesafe fazla olsa ağır elementlerin dağılımı çok seyrek olacak, Dünya gibi dağlık gezegenler hiç oluşmayacaktı.

Tüm bunları ve çok daha fazlasını belgesellerden, internetten elde edebilecekken, elde edebiliyorken,  bunları buraya taşımanın anlamı nedir? Bilginin ve bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu günümüzde buna eşlik eden ilgisiz bakışların anlamı nedir? Varlıktaki uyuma, işlerliğe inat kendi yaşamlarımızda ıskaladığımız nedir? Nasıl okumalıyız tüm bunları?

“En üstün ilimlerle en üstün hususları bilen, bildiğini yaptırabilecek kudrete sahip olan, hüküm ve hikmet sahibi, gerekeni en güzel, en faydalı şekilde yapan biri var.” cümleleri dökülür akıl sahiplerinin dillerinden, her bir varlık incelendiğinde. Hükmünde yanılmayan, hata ve zulümden uzak ibareleri de eşlik etmek de gecikmez bu çıkarıma.

Elmanın çekirdeğine yüklenen program, onun ağaç olmasını gerektirir. Ağacında açan her bir çiçek, elma olma potansiyelini barındırır. Oluşan elmalar, neticenin faydalı olduğunu gösterir. Her bir çekirdeğe ağaç kadar gayeler, çiçekler kadar hikmetler, meyveler kadar faydalar takar el Hakîm. Ve kâinatın tümünde estirilen gaye, hikmet, fayda rüzgârından nasiplenmesini bilir akıl sahipleri. Ve aynı akıl sahipleri yolculuklarına devam ettiğinde, ikra emrine uyup okumalar yaptıklarında saadeti dareyne çıkar yolları. Yaşamı var edenin adına, var edenin adıyla, var edenin adını okuduklarında hayatın merkezine insanın konulduğunu, insanın merkezinde imanın, imanın merkezinde bilginin, bilginin merkezinde ise hikmetin olduğunu görür.

Var olan her şey hikmetleri barındırıyorsa; insanoğlu kendini gayesiz, faydasız görebilir mi? Ruhun evi olan bedende bu denli hikmetler varken, ruhun varlığı anlamsız olabilir mi?

İlahi kelamımızda doksan yedi yerde geçer Hakîm esması. Beşinde Kur’an-ı Hakîm şeklinde geçerken genelde Aziz esması eşlik eder. Üstün olma anlamını da barındıran Aziz esması ve Hakîm esmasının birlikte geçişi “Güçlü olmasına rağmen hikmeti terk etmeyen, hüküm gücünün hikmeti göz ardı etmediği” hayran olunası bir mükemmellikle karşılaştırır bizleri. Şaşırtır bu durum beşeri. Güçlenince canının istediğini yapma hakkını kendinde gören, hikmetle karar vermeyi bırakan varlıklarız bizler zira.

Gerekçeli karardaki gerekçedir hikmet. Zulme uğramadığını kişi gerekçesinden, hikmetinden anlar.  Hikmet, hükmün ışığı olup hükmün abes olmadığını, boş ve anlamsız olmadığını gösterir. Niçinin içinidir hikmet. Her şeyin hikmetini bilebilir miyiz peki?

Var ettiklerinden yola çıkarak adaletle hükmeden, sınırsız ilim hazinesinin sahibi, anlayışta kıyaslanamayacak derecede üstün olan, her işinde isabet eden Allah (CC)’ın; bilmezsek, anlamazsak bile hikmetsiz iş yapmayacağına inanmalı, teslim olmalıyız.

Allah (CC) hükmünü, hükmündeki hikmetleri varlık üzerinden gösterdiği gibi, irade sahibi insanın tercihleri üzerinden de gösterir. Zinanın haram olduğu hükmüne razı olup bundan uzak durmayı seçen kadar, bu hükme uymamayı seçen de hükmün sağlamlığını gösterir. Uzak duran yaşadığı dingin hayatla, haramı işleyen ise yaşadığının zararlı sonuçları ile hükmün hak olduğunu ispatlar. Allah (CC)’ın emrine karşı çıkanlar bile Allah (CC)’ın sözünün ve gücünün kobayı olur, tersinden okumalarla hakikati gösterir.

Kul ibadet kastıyla tefekkür eder, hikmet deryalarını düşünür, sezebildiği kadar görür, görebildiği kadar imanı kuvvetlenir ve parlaklığı artar. Allah (CC) adına dinler, Allah (CC) adına anlar, Allah (CC) adına konuşur, her şeyi konulması gereken yere Allah (CC) adına koyar. Doğruyu yanlıştan ayırt etme kabiliyetine, olayların varacağı noktayı kestirebilme becerisine, vesveseyi ilhamdan ayırt eden nura yani hikmete sahip olur böylece.

“(Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona pek çok hayır verilmiştir.” (Bakara/269) Bu hayırdan nasiplenen kul, Rabbinin hikmetine uygun hareket etmeye gayret eder, faydalı iş yapıp boş işlerden yüz çevirerek ahireti için çalışır.

Bir Müslüman diğer bir Müslüman kardeşinden tarla satın alır. Çift sürme zamanı geldiğinde bir küp dolusu altının toprağa gömüldüğünü görür tarlanın yeni sahibi. “Toprağında altın olduğunu bilse tarlayı o fiyata satmayacaktır.” düşüncesi onu, tarlayı satın aldığı kişiye altınları vermek için harekete geçirir. Tarlanın eski sahibi altınları almaz. Çünkü tarlayı satmıştır bir kere. Bu olay kadıya gider. Allah (CC)’a inanan ve O’nu yüreğine hükümdar kılanların sahip olduğu bu ahlakı, paranın gönüllerinin ilahı olduğu insanlara anlatmak oldukça zordur. Bu zorluğu kolaylaştırması için el Hakîm’e açılsın ellerimiz ve kalbimiz:

“Ey yokluktan beni çeken Varlık! Çekirdeğime yerleştirdiğin gayeyi çiçeklendir ki; meyvemin ne olduğunu bileyim. Sana kulluk eden onca varlığa rağmen benimle ilgili muradın, beni yaratmandaki hikmetin nedir? Hikmetine; aklımı tanık, kalbimi aşina, sözümü ayine, varlığımı bahane eyle.” (Âmin.)

Gülfer Ekmen | Nisanur Dergisi | Mayıs 2022 | 126. Sayı

Yorum yap