2019AileAile OkuluAynur SülünÇocuk EğitimiDosyaEvlilikManşetYazarlar

Eğitim ve Terbiye Ailede Başlar

Eğitim, insanın tabiatında bulunan özelliklerin işlenmesi, yeteneklerin ortaya çıkartılması, geliştirilmesi demektir. Terbiye ise nefsinin ıslah edilmesidir. Yeryüzünün en şerefli varlığı olan insanoğlunun eğitim ve terbiyesinin temeli, ancak aile içinde atılabilir. Aile, çocukların tertemiz fıtratındaki o güzelliklerin gelişimi için ya uygun bir zemin oluşturacaktır ya da tabiatını bozacak bir yönlendirme yapacaktır.

Peki, insanın tabiatı eğitilmeye ve terbiye edilmeye müsait midir?

İnsan, şu yeryüzünde ne yaptığının bilincine erebilen tek varlıktır. Hayvanlar ve bitkiler ailemi kendi yaptıklarını bilinçsizce yaparlar. Hayvanlar içgüdülerinin yönlendirmesiyle hareket ederler. Fakat insan seçebilen, düşünebilen, ayırt edebilen ve irade sahibi bir varlıktır. Aynı zamanda içgüdülerinin yönlendirmesine karşı gelebilen tek varlıktır. Yani kendi tabiatının istekleriyle dahi savaşabilecek bir irade, kendisine verilmiştir. Örneğin acıktığında, tabiatı kendisini bir şeyler yemeye yönlendirmesine rağmen, tabiatının bu isteğine oruç tutarak karşı çıkabilir. Uykusu geldiğinde uyku ile savaşabilir. Tabiatının birçok gerekliliğini yerine getirmeyebilir.

Yüzlerce duygu, sezgi, anlayış, idrak ve akli kabiliyetlere sahip olan insan, çok yönlü bir varlıktır. Tüm bu manevi güçlerle birlikte yeni şeyler üretme gücü de kendisine verilmiştir. Yani tabiatta var olanları kullanıp, yenilerine ulaşma özelliği vardır insanın. Öğrendikleri üzerinde düşünmesi, onun bilmediklerine ulaşmasını sağlar. Çünkü insan zihni üretkendir; tabiatına uygun bir bilgi-bilinç verildiğinde, zihni güzel şeyler üretir. Aynı zamanda, insanlığın ve tüm tabiatın hayrını isteyen bir varlık haline gelir. Fakat kendi tabiatına aykırı bilgi ve yönlendirmeye maruz kaldığında; hem kendi zararına hem de tüm varlıkların zararına çalışır. İnsan olma makamından aşağıya doğru yuvarlanır.

İnsanın fıtratı yoğun bir şekilde Allah (CC)’a tapınma duygusu ve güzel ahlakla donatılmıştır. Onun için insan doğuştan masum ve tertemizdir. Önemli olan; bu masumiyeti, temiz ve duruluğu korumak, yanlış yönlendirmelerin etkisinden kurtarmaktır. Onun için ailede eğitim ve terbiye çok önemlidir.

Fıtratında öğrenmeyi isteme ve merak duygusu olan insan, eğitilmeye tek müsait varlıktır. İnsan her duyduğunu, öğrendiğini anlamaya çalışır, etkilenir, değerlendirir, duygulanır; bazen senelerce, hatta bir ömür etkisinden kurtulamaz. Hatta bilinçaltı mesajlarına farkında olmadan teslim olur, algılarını yönlendirmeye çalışanların tuzaklarına kolayca düşebilir. Onun için insanın daha küçük yaşlardan itibaren doğru bilinçlendirilmesi, ailesi tarafından devamlı yönlendirilmesi çok önemlidir. Hatta bilinçaltı mesajlarına, algı operasyonuna maruz kaldığı, okulda ideolojik bir eğitimin verildiği bir zamanda bu meselesi hiç de hafife alınacak bir mesele değildir.

Müslüman aileler olarak bizler, evlatlarımızı en hassas ve alıcı oldukları çocukluk dönemlerinde özellikle TV ve internet ortamından uzak tutmalıyız. Fakat kendine çeken bu zararlı alanlardan uzak tutarken aşama aşama bilinç de vermeliyiz. Çünkü yönlendirmeler ancak bilinç verilmek suretiyle ahlaka dönüşür, hayat tarzına dönüşür. Verilen bilinç, duyguları kontrol altında tutar, nefsin terbiyesinde aktif rol oynar. Tabi bununla birlikte onlara örnek bir pozisyonda olmak durumundayız.

“Ben yaparım, ama o yapamaz” anlayışıyla çocuklarımızı eğitmemiz bir hayaldir. Bazı aileler TV ve internet oyunları olmazsa çocuklarının can sıkıntısı çektiklerini, uğraşacak bir şeylerinin olmadığını, huzursuzluk çıkarttıklarını söylüyor. Ben buna katılmıyorum. Bunları çocukların hayatından çıkarttığınızda yeni oyunlar üretmeye çalışacaklardır. Monotonluktan, robotlaşmaktan kurtulup, zihni bir üretime geçecekler. Tıpkı bizim çocukluğumuzda akşama kadar evcilik oynayıp hiç sıkılmadığımız, her gün oyunlarımıza yeni senaryolar eklediğimiz, ufak kâğıtlarla bile yeni oyunlar çıkarttığımız gibi onlar da yeni yeni oyunlar üreteceklerdir. Sadece TV ve internetten kurtaralım yeter.

İnsanın hayata, varlığa, kâinata bakış açısı ailede oluşmaya başlar. Ahireti önceleyen, Allah’a karşı sorumluluğu olduğuna inanan gençler, daha küçük yaşlardayken ailelerinden temel almış gençlerdir. Kendilerine gerçekten bir şeyler verilmiş, Allah’a tapınma duygusu ve ahlaki duyguları, bir tohumun sulanması gibi bilinçle, yönlendirmeyle sulanmış olan bireylerdir.  Birçok aile, çocuğunu iyi yönlendirdiğine inanıyor; küçükken kendisine itaat etiğini, severek namaza koştuğunu, fakat biraz büyüdükten sonra ise İslami bir kimliğin oluşmadığından yakınıyor. İşte yanıldığımız nokta tam da burası. Bilinç vermeden, ilim öğretmeden, yapılan yönlendirmeler maalesef yeterli olmuyor. Çocuğu neye yönlendiriyorsak onun alt yapısını da oluşturmak zorundayız. Yani temelini sağlam kılmalıyız.

Böyle giyin, şunu yap, bunu yapma, filan kişilerle arkadaşlık yapma, sosyal medyayı fazla kullanma vs… gibi telkinler belli bir yere kadar etki ediyor. Yani anne ve babanın gücünün yettiği yaşlarda etki ediyor. Ergenliğe giren çocukta bilinç gibi bir temel atılmamışsa, bir süre sonra yapılan yönlendirmeleri baskı olarak görmeye başlıyor. Okuldan aldığı eğitim, özellikle defalarca okuyup üzerinde soru çözdüğü edebiyat eserleri; İslam dışı dünya görüşü ve İslam dışı bir ahlak yerleştirmek üzere hazırlanmış.

Okuma parçalarıyla zihinleri yönlendirilen çocuklarımız, iki dünya arasında bocalıyor. Edebiyat kitaplarındaki okuma parçalarında Batılı hayat tarzı ve ahlaksızlıklar, bir gül bahçesinden gelip insani cezbeden güzel kokular gibi sunuluyor, nefsi cezp ediyor. Hâlbuki tam ortasında, hatta zirvesinde intiharların, bağımlılıkların, başıboşluğun, hiçliğin, cinnetlerin, tecavüzlerin, mutsuzlukların olduğu sahte bir dünya…

İslami değerlerimiz ve geleneksel yapımız, bizi biz yapan kültür ve değerlerimiz küçümseniyor edebiyatımızla. Flörte güzellemeler yapılırken, evlilik esaret olarak sunuluyor. Baba ve annenin aile içindeki otoritesi aşağılanıyor. Hacı, hoca veya dindar karakterler ahlaksız ve sahtekâr gösteriliyor. Çocuklarımıza İlköğretim, Lise, Üniversite derken ömürlerinin en güzel yıllarında yalan ve sahtelikler eğitim diye pazarlanıyor. Eğer Yüce İslam dinini doğru bir şekilde öncelikle aile ocağında, sonra da ders halkalarında öğrenmezlerse, okuma programlarına düzenli bir şekilde katılmazlarsa; hayatlarını okulda aldıkları bilgiler şekillendirecektir.

Tabi sadece edebiyat kitapları değil, tüm eğitim materyalleri sıkıntılı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitapları dahi çocuğa dinini sevdirme, gerçekleri öğretme anlayışından yoksun bir şekilde hazırlanmış.

Beşeri sistemlerin insan için hazırladığı eğitim müfredatlarında, insanın yaradılış özelliklerini inkâr eden bir anlayış hâkim. Yani insani bünyeye taban tabana zıt. İnsanın hedefine hazları, çıkarı, menfaati, daha fazla zenginleşmeyi, güçlenmeyi, nefsin ve hevanın tüm arzularını tatmin etmeyi, bencilleşmeyi yerleştiriyor. Bilim, insanın bu dünyada ne için yaratıldığını, insan olarak yüklenmesi gereken misyonu, yeryüzündeki konumunu açıklayamıyor.

Yunus Emre ne güzel söylemiş:

“İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsen

Ya nice okumaktır.”

Gerçek ilim, insana bu dünyada ne için var olduğunu öğreten; Allah’a, kendi nefsine, ailesine, insanlığa ve tabiata karşı sorumluluklarını kavratan ilimdir. İnsana kulluğunu anlatan, Rabbi karşısında acizliğini, hiçliğini arttıran, nefsini ıslah eden ilim, ilimdir. Allah (CC)’ın yerde ve göklerdeki sanatını anlatırken; O’nun kudretine işaret eden ilimdir. Yoksa tabiattaki olayları fiziksel, mantıksal hesaplamalarla, sebep sonuç ilişkisi üzerinden açıklayan, ezbere dayalı, insanı ancak yaradılış gerçeğinden uzaklaştırıp boşluğa ve hiçliğe fırlatan ilim ilim midir?

Son olarak derim ki; siz siz olun çocuklarınızın eğitimini ihmal etmeyin. Onlar için kirli bir dünya hazırlayanların tuzaklarını boşa çıkartın. Ahiretlerini kurtarmaya kafa yorun. Zor bir dönemdeyiz. Yüce Allah hepimizin yardımcısı olsun.

 “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.” (Tahrim /6)

Aynur Sülün | Nisanur Dergisi | Eylül 2019 | 94. Sayı

Yorum yap