Gülfer EkmenManşetYazarlar

Uykudan Uyandıran

Hamd, ölüleri diriltip kabirlerinden çıkaran Bâis olan Allah’a; salât ve selam, ölü kalplerin dirilmesi vazifesini layıkıyla yerine getiren Rasulü’ne olsun.

“Ölüm bir bitiş olsaydı ne hissederdin?” sorusunun muhatabı afalladı ama toparlanması pek de uzun sürmedi. “Kendimi çok değersiz hissederdim.” cevabının derinliği, uzun süre düşünülmüş izlemi veriyor olsa da fıtratın sesiydi esasında. “Sonsuz bir yaşam ile varlığına ve yaşadıklarına anlam yüklenmesi, değerli olma ihtiyacının sonucudur.” diyordu iç sesi. Aksi taktirde tüm yaşananlar kayıt altına alınmamış, değerlendirilmemiş ve anlamsızlaşmış olurdu.

Kâinatı Allah (CC)’ın yarattığına inanıp ikinci bir yaradılışa inanmamayı, akli melekelerini zorlasa da anlayamıyordu. Yoktan, malzeme yokken yaratan, malzeme varken yaratmaya kadir değil midir? Yaratmayı ilk defa yapan, ikinci defa yapamaz mı?

Hiçbir yaratmayı Allah (CC) yapmadı demek; eserin müessirden (yapıcısından), fiilin failden bağımsız görülmesi demektir ki bu da aklı rahatsız eden bir durumdur. Yaradılışla ilgili hiçbir iddia; aklı ikna, kalbi mutmain, ruhu teskin edememiştir. Zira yaşadıkları, ona yaşayacakları ile ilgili çok şey anlatmaktadır.

Anne rahminden doğumla geldiği dünyadan, ölümle kabre gidişi neden yolculuğunun sonu olsun ki? Anne rahmindeyken, başka bir diyara gitmekte olduğu, bu diyarın dünya olduğu ona anlatılsa ne kadarını anlayabilirdi ki? Kabir hayatından ba’s (yeniden dirilme) ile mahşere gidişine aynı bakışla iman etmesine ne engel olabilir ki?

Anne rahmindeyken ayak, el, mide gibi birçok uzvun işlev görmeyişi itibariyle oraya ait olmayışımızı gösterdiği gibi; sonsuzluk özlemimiz, yaşlanmama isteğimiz gibi daha birçok istek de dünyaya ait olmadığımızı göstermez mi? Bu istekleri veren Zat (CC), onlar için başka bir âlem yaratmazsa; bu, gözü yaratıp gözün göreceği manzarayı var etmemeye benzemez mi? Bir manzara bu ihtiyacı gidermek için yeterliyken, binler manzaralar yaratması, kudretinin, haşmetinin, cömertliğinin göstergesi değil midir?

Bir sanatçı çok sevdiği eserini yaptıktan sonra onu çöpe atar mı? Allah (CC), yokluktan aldığı halifesini öldürüp tekrar yokluğa mahkûm eder mi?

Uyku ve uyanma ile her gün hem ölümün hem de dirilmenin misallerini yaşatan Allah (CC), kulunun, yeniden dirilmeyi cüz’i de olsa anlamasını sağlamıştır adeta. Bu anlama faaliyetini cüz’iden alıp emin olma derecesine ulaşmak isteyen Hz. İbrahim’in Rabbi ile diyalogu da dikkat çekicidir. Dileyenler Bakara/260’la bu diyalogun bir parçası olabilirler.

Öldükten sonra dirilme, Kur’an’ın asıl unsur ve maksatlarının dörtte birini kapsar. Bazen bununla ilgili şiddetli bir üslup, bazen yemin, bazen Allah (CC)’ın sonsuz kudret ve kuvveti ile ikna yöntemini kullanır.

“Yahut şu kimsenin hali gibi ki; o bir şehre uğramıştı. Şehrin altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. ‘Allah burayı bu ölümünden sonra nasıl diriltecek?’ dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl boyunca öldürüp sonra diriltti. ‘Ölü vaziyette ne kadar kaldın?’ diye sorunca: ‘Bir gün veya daha az’ diye cevap verdi. Allah ona: ‘Hayır! Yüz sene kaldın. İşte yiyeceğine ve içeceğine bak henüz bozulmamış. Bir de merkebine bak! (Kemikleri nasıl birbirinden ayrılmış.) Seni de insanlara canlı bir delil yapmak için öldürüp dirilttik. Hele o kemiklere dikkat et, onları nasıl birleştirip yerli yerine koyuyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz!’ Böylece işin gerçeği kendisine tam manasıyla belli olunca: ‘Artık pekiyi biliyorum ki Allah her şeye kadirdir.’ dedi.” (Bakara 259)

Ayetten de anlaşılacağı üzere; Allah (CC)’ın bir kulu, harabe bir şehirden geçerken ölüm sonrası dirilmenin nasıl olacağını merak etmiş, Rabbi de onu yüz yıl ölü bıraktıktan sonra tekrar diriltmiştir. Bu vaziyette sadece bir gün veya bir günden daha az kaldığını zanneden kişiye yüz yıl kaldığı söylenmiş ve delil olarak da kemikleri birbirinden ayrılmış, merkebi ile bozulmamış yiyeceği gösterilmiş. Kemiklerin birleştirilip tekrar et giydirilmesi suretiyle bunun âlemlerin Rabbine zor gelmediği gösterilerek; yeniden diriliş konusunda ikna edilmiştir. Âlemler Allah (CC)’ın kudret eserleri ile dolu iken ihtiyacımız olan şey ikna değil, hatırlamadır zannımca.

“Ölümsüz olan ruh, yeniden dirilmenin muhatabı değilken; cesettir yeniden hayata kavuşan.” düşüncesine sahip olanların, söz konusu cesedin dirilmesi ile ilgili: “Ahiret âlemine münasip bir naaş” ifadesini kullanmaları da dikkatlerden kaçmaması gereken bir husus.

Cennet veya cehennemle son bulacak yeniden dirilme, ikinci bir yolculuk, Bâis olan Allah (CC)’ın bize haber verdiğidir. “İkinci bir inşa ile ölüleri dirilten” der İmam Gazali, Bâis esması için. Gerçekleşen bu diriltme hiç kuşku yok ki amaçsız değildir. Dünyada atılan davranış tohumlarının niyet ve uygulamalara göre ahirette yeşermesi, Bâis olan yaratıcının abes (öylesine) iş yapmadığını, aynı zamanda Hakim olduğunun da kanıtıdır.

İnanmayan biri Hz. Ali’ye sorar: “Ya Ali, ahiret gerçekten var mı?” Hz. Ali’nin cevabı manidardır: “Kesinlikle var. Ama yoksa (ki inanıyorum vardır) ben ziyanda olmam.  Zira inancım bana iyi bir insan olmamı emretmektedir. Ya varsa (ki mutlaka vardır) sen ne yapacaksın?” (İhya)

Yapacağı bir yatırımla ilgili kılı kırk yararcasına hareket eden bizler, hiç şüphe yok ki; sermayemizi korumaya, hatta artırmaya çalışırız. Kalıcı bir hayata kapı aralaması yönüyle çok daha önemli olan ömür sermayesini zayi etmemek, hatta artırmak için de yatırımlarımızı gözden geçirmeli, mayın tarlasında yürüyor gibi hassas davranmalıyız.

“Rüzgârları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah’tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.” (Fatır/9)

Yeniden diriliş ile ilgili bu kesin vaadi gören kul, fırsat kaçmadan, mevsim geçmeden elindeki imkânlardan faydalanma yollarını değerlendirmelidir. Dünyada ne ekilirse onun biçileceğinin bilincinde olup, Allah (CC) yolunda verilecek şeylerin temiz ve iyi olmasına dikkat etmeli, niyetinde de ihlaslı olmalıdır. İyi bir çiftçi gibi en iyi tohumu seçip çok ekmelidir. Tohum ne kadar güzel olursa, ekilecek yere ne kadar emek verilirse ürün o kadar bereketli olur. Her çeşit hayırdan çok çok ekmeli. Çünkü Bâis olan Allah (CC) buna değer. Son sözümüz duamız olsun:

Kalbim(iz)den ayırma hidayetini, ruhum(uz)dan alma muhabbetini, kabirde bırakma beni/bizi. (Âmin)

Gülfer Ekmen | Nisanur Dergisi | Mart 2019 | 100. Sayı

Yorum yap