Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd, en güzel terbiyecinin terbiyesinden geçmiş Resul-u Edibine salat ve selam olsun.
Kal-u Bela’da bir soru ile başladı yolculuğum. Rabbin kim? Rabbim sensin onayıyla gönderildiğim imtihan diyarında, aşinalıktan mıdır bilinmez ama bu hitap söndürdü yüreğimin yangınlarını. Ardından Münker ve Nekir’den gelecek aynı soru. Rabbin kim? Çölde yolculuk yapan bedevinin suya duyduğu ihtiyaçla soruyorum. Alemler arası geçişlerde sorulan Rabbim kimsin? Peki, ben kimim?
Bağdat çarşısında buz satan adam benim. Buz gibi eriyen ömür sermayemi satarken, taliplerimi süzüyorum aynı anda. Dünya, hep onunla kalacağım yalanını fısıldıyor kulaklarıma. Nefis buna ikna etmeye çalışırken beni, arzularımı masaya yatırmayı da ihmal etmiyor. İblis “Keşke herkes senin kadar hayatını sorgulasa, sen cennetliksin” vesvesesi ile sızmaya çalışırken, derinimden bir ses cevap veriyor ona. Rabbim Allah’tır. Beni yaratan, ihtiyaçlarımı karşılayan, dualarımı kabul eden ve bana huzur vereni dinlemeliyim ile ikna oluyor aklım. “Hiçbir özelliğime bakmadan sevdiği için terbiyemi üstlendi” duygusu da kalbimi on kat güçlendiriyor.
Terbiye edenlerin en hayırlısıdır O. Bulunduğum yerden kemal noktasına taşıyanımdır O. Bu yolculukta ihtiyaç duyduklarımı verip engelleri yoldan kaldıranımdır O.Terbiyeye cevap verecek şekilde beni yaratandır O.
“İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak Alemlerin Rabbi benim dostum. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur. Beni yediren, içiren O’dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.” (Şuara 77-80)
Terbiye ederken her türlü ihtiyacımı giderme inceliğini gösteren Rab, övülmeye layık değil midir? Kimseye muhtaç ettirmemesi, güzelliğinden değil midir? Övülmeye layık güzeldir Rabbim.
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık bağlarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa/ 1) Denetleyip gözetleyerek başıboşluk girdabından kurtarmasının şükrünü nasıl eda edebilirim? Hak ederek elde edemeyeceğim bu değerin kaybolmaması için ne yapabilirim? Denetimi ve gözetimi altında tutarak yalnız bırakmayanımdır Rabbim.
“Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah’a mahsustur. İşte, bu Allah benim Rabbimdir. O’na dayandım ve O’na yönelirim.”(Şura /10) Kararsızlık girdabında tutmayışının nedeni nedir? Kusursuz olanın kusurluya bu kadar merhametli oluşu, şanından mıdır? Yol ayırımında dayanağımdır, güvencemdir, kestiremediğim yönümdür. Büyüğüm ve yıkılmayan otoritemdir Rabbim.
“İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde ‘Rabbim bana ikram etti’ der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise ‘Rabbim beni önemsemedi’ der. Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram, helal demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz.” (Fecr 15-17) Emek verenin emek verdiğinin üzerinde hakkı yok mudur? İhtiyaçsız olanın her an ihtiyaç halinde olana üstünlüğü, tartışma konusu olabilir mi? Üzerimdeki hakları sınırsız olan terbiye edicim. Ne yapacağımı ya da yapmayacağımı, nasıl yapacağımı söyleyebilecek tek merciim.
“De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben O’ndan başka Rab mı arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. Sonuçta dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, uyuşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.” (En’am / 164) Cennet ve cehennemi olmasa da, her şeyin Rabbi itaat edilmeye layık değil midir? Sözünü dinlemekle şeref bulduğum, kendimi bulduğum efendimdir Rabbim.
“Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet hepsi toplanıp Rablerinin huzuruna getirileceklerdir.” (En’am / 38) Her varlık, sonunda kendini terbiye edenin huzurunda toplanmaz mı? Zerreden seyyarata tüm varlıkları toplayan kudretlidir Rabbim. Tüm terbiye ettiklerinle beraber huzurunda toplandığımızda, güldür yüzlerimizi Rabbim. O dehşetli günde merhametinin azametine muhtaç gönüllerimizi sen doyur Rabbim.
Kainatın tertip ve düzen içerisinde oluşu, amaçsız olmayışı, ortak terbiyecimize işaret ederken ağaç üzerinde derinleşiyor bakışım. Bize meyveyi yememiz için değil; neslini devam ettirme saikiyle veriyor olması, onun hakkındaki düşüncelerimin değişimine neden oluyor. Şuursuz kardeşim, ağaç bizim farkımızda değil ama ağaca bunu kodlayan Rabbimizin bizim farkımızda oluşu kanatlandırıyor kalbimi. Maveradan dile geliyor: Başkasını istemiyorum Rabbim; sadece Sen terbiye et beni, maddi manevi tüm ihtiyaçlarımı ancak Sen verebilirsin, sözünün dinlenilmesini hak eden tek otorite, uymakla şeref bulacağım tek efendi Sensin. Beni başkalarına gitme zilletine düşürme. Hani diyorsun ya Rabbim “…İsteyerek ve ya istemeyerek gel.” İşte ben isteyerek geldim. Kusurlu olan benim kusursuz olan Senden dileğim; muhabbetini esirgeme.
Kalbim almışken gıdasını aklım da boş dönmek istemiyor. Kainata, varlığa, olaylara attığı hikmetli bakış onun da heybesini dolduruyor. Hayvanların her birine, beslendiği canlı türünü yok etmeme ilhamını veren Sen, varlıklar üzerinden de terbiye ediyorsun beni. Birbiri içinde milyonlar alem ve küçük kainatların idare ve tedbir şartları farklı olmasına rağmen oluşan ahenge neden ben de katılmayayım?
Varlıklar arasındaki dayanışma, yardımlaşma, el ele omuz omuza verme, itaat ve intizam içinde bulunma bir tek mürebbiye (terbiye edici) şehadet etmez mi? Bütün varlıkların teklifsizce birbirinin yardımında olması, aynı yönü göstermez mi?
Kainat kitabını doğru okutan hayat kitabımız, Kur’an-ımız, Fatiha suresiyle “Alemlerin Rabbi” ile başlayıp Nas suresiyle “İnsanların Rabbi” şeklinde koymaz mı noktayı? Biz de yazımıza son noktayı Üstadın duasıyla koyalım:
“Ya İlahena! Rabbimiz Sensin. Çünkü biz abdiz; nefsimizin terbiyesinden aciziz. Demek ki bizi terbiye eden Sen’sin.”(Mektubat s-234)
Gülfer Ekmen | Nisanur Dergisi | Haziran 2019 | 91. Sayı
Yorum yap