KitapYazarlarZeynep Dal

Su üstünde yürüten bir kitap

Zaman akıp giderken bu akışta kaybolmamak için var gücüyle tutunacak bir dal bulmak gerekir. Kimi dallar iki karış öteye gitmezken kimi dallar ise ta gökyüzüne kadar çıkarır.

Öyleyse bulduğumuz her neyse aradığımıza değmeli. Bizi varmak istediğimiz menzile, en doğru yoldan ve en hızlı şekilde ulaştıracak bir araç olmalı. İşin ucunda, tabiri caizse merdiven bulmak da var asansör bulmak da… J

Her insanın parmak izi nasıl farklı ise bulduğu şey de o oranda farklıdır. Birçok şey sayılabilir elbette fakat benim aklıma ilk kitaplar gelir. Kaliteli, nitelikli ve hikmetli bir kitap, akan zaman deryasında su üstünde yürümeye benzer. Akışta kaybolmana katiyen müsaade etmez. Alır seni el üstünde tutar. Ben de böyle nitelikli ve hikmet dolu bir kitap arayışındayken çok değerli Mustafa Çamran Hoca’nın ‘İnsan ve Allah’ kitabını buldum. Çamran Hoca’nın hikmetli sözleri, su üstünde yürümeme yardımcı oldu. Okudukça akıl ve kalp ağacımdan soru işareti meyveleri döküldü. Dökülen meyveleri tek tek sizinle paylaşmak istiyorum.

Çamran Hoca, birçok kişinin nefis ve ruhun aynı kavramlar olduğunu düşündüğünü fakat Kur’an-ı Kerim’de bu iki kavram arasında çok önemli farklılıkların olduğunu söylemektedir. Tam bu noktada size iki soru sormak istiyorum.

  • Ruhun tekâmülü var mıdır?
  • Tekâmüle ulaşan ruh mudur yoksa nefis midir?

(Sizden ricam; bu soruları cevaplamak için yazının devamını okumadan önce dergiyi yavaşça yere bırakın ve soruları tefekkür edip kendi içinizde cevaplayın. Bakalım sizin cevaplarınız ne olacak.)

Herhangi bir şeyin tekâmülünün olması o şeyin eksik, noksan olduğunu kabul etmek demektir. Peki, noksan olan ruh mu yoksa nefis midir? Secde Suresi 9. Ayette:

“Sonra onu şekillendirdi ve ona kendi ruhundan üfledi…”

Ya da Hicr Suresi 29. Ayette:

“Onu yapıp ruhumdan üflediğim zaman…”  diyor Rabbimiz.

O zaman ruh zaten ulaşılması gereken en üst noktadır. Çünkü ruh Allah’ın kendisinden tecellisi ise noksan, kusurlu ve tamamlanabilir bir şey olamaz. Çamran Hoca:

Ruh hata yapmaz, doğrudan sapmaz. Ruh, insanın peygamberidir ve her insanda Allah’ın tecelli ettiği yerdir. Hâlbuki nefsimiz, süfli mertebelerden başlayarak daha üst mertebelere doğru tekâmül ederek yükselir.” diyor.

Birinci sorumuza cevabımız ‘hayır’ olacaktır. Ruhun tekâmülü söz konusu olamaz. Çünkü ruh zaten mükemmel olandır. Sevgili Çamran şöyle devam ediyor:

“Pis sudan, siyah, kokulu pis bir balçıktan yaratıldığı söylenen şey de nefistir, ruh değil. Çok aşağı, iptidai mertebelerden başlayarak ilahi şahsiyet mertebesine kadar yükselen ve ulaşacağı o noktada Allah’tan başka hiçbir şeyi görmez olan nefistir.”

O halde insanın kıyamet günü hesaba çekileceği yönü de ruh değil nefis yönüdür. Bildiğiniz gibi nefsin mertebeleri vardır. İnsan bu mertebeleri aşa aşa ruha yaklaşır ve tertemiz duru bir hale gelir. Öyle ki insan, Allah’tan başka hiçbir şeyi göremeyeceği dereceye ulaşır.

Peki, o zaman bu yaklaşma nasıl olacak?

“Kulumun, farz kıldığım şeylerle bana yaklaşmasından iyisi yoktur. Kulum bana nafilelerle de yaklaşmaya devam eder. Öyle olur ki artık onu severim. Onu sevdim mi işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli ve yürüdüğü ayağı olurum. Benden isterse kesinkes veririm. Bana bir sığınsın, onu muhakkak korurum.”  (Buhari, Rikak, 38) buyuruyor Allah. İnsanın Allah’a yakın olması ne kadar müthiş bir şey değil mi?

“O zaman nefis dereceleri aştıkça ruha yakın olur ve ruhla denkleşir, dolayısıyla ruhun sahip olduğu ilim ve bilgilere nefis de sahip olur. Mesela Hz. İsa bir mucize gösterir ve ölüyü diriltir, zira bu tür olaylar böyle şahsiyetler için zor bir şey değildir. Çünkü bunların şahsiyetleri ruh derecesine erişmiştir. Ruh da Allah’ın emridir ve Yüce Allah’la direkt irtibat halindedir.”

Çamran Hoca’nın bu kitabında, ruh ve nefis dışında rüya ve telepati konusunda da farklı çıkarımları var. Çeşitli örneklerle bu konulara açıklık getiren Çamran, sorular sorarak şu ana kadarki bilgilerimizi sorgulamamızı sağlıyor.

Bu kitapta o kadar çok değinmek istediğim konu var ki… Ama en iyisi kitabı elinize alıp tefekkür ede ede okumanız. İşte o zaman anlatmak istediklerimi anlamış olacaksınız. Ben sınırlı kelimelerimi noktalayıp sizi kitaba teslim ediyorum. Fakat son olarak kitapta aklıma düşen bir soru işareti meyvesini sizlere ikram edip öyle bitirmek istiyorum.

-Allah tarif edilebilir mi?

İyi tefekkürler…

Vesselam…

Zeynep Dal | Nisanur Dergisi | 79. Sayı | Haziran 2018

Yorum yap