Muhacir bir ay dolaşır bütün ayları haliyle hanelerimizi. Hicretinden gelen şevkle her ay onun şölen alanıdır. Şefkat eli kadim bir medeniyet ile sarar dağılan mekân ve zamanımızı. Letafet ve nezafet ile konuk olduğu her zaman ve mekâna sirayet eder, kutlu rayihalar ile donatır. Sınırlı vaktin sahibi olsa da sınırsız zamanlara taşan ecir ve mükâfatların sahibidir. Zamanın ruhuna uygun seslendirdiği her nağme, ruhun derdest edilişine yardımcı olup bir yörüngeye mukayyet olma vasfı ile erdemli kılmak peşindedir.
Ruh kendine bir ayna ile ayan olur. Tüm mevcudata ve kendine karşı derin bir farkındalık ve şuur beslenir. Manevi bir izolasyon süreci ve şahlanış aynı anda tüm boyunduruklara karşı içten yükselen volkan niteliğinde bir inkılabın adıdır; Ramazan. Yorulunca altında duracağımız, dinleneceğimiz, düşüneceğimiz, resmedeceğimiz, hayal kuracağımız, hazırlanacağımız gölgesi geniş bir ağaca benzer bu ay. Artık yolculuğun o yoruculuğu bizi korkutamaz. Çünkü hazırız artık.
Özellikle bu aya girildiği zaman iklim, mevsim, hava ve hâlde mistik bir değişim aynı zamanda evdeki veya ait olduğumuz herhangi bir mekândaki toparlanma, temizlenme, edinilen hazırlıklar ve koşturmacalar ve devamında gelişen ileri derece iyimserlik hali gözler önüne gelmektedir. Bir ayın gelişi bizi neden böyle hissettirir? Bu ve benzeri hallerin yaratıcısı Allah (CC), elbette ki yarattığı her mahlûka yaratılışının hakikatlerini fısıldamıştır. Hak böyle tezahür edince insanoğlu tefekkür gözüyle durup bakıp düşünmelidir. Bir ayın gelişi, bizi bu denli hislere gark ederken bizim bu gerçekleşenlere karşı duruşumuz nasıl olmalıdır?
Her şeyde olan bir hazırlık süreci vardır. İşler belli bir süreçte yontulur, belli başlı şeylerden feragat edilir, bazı şeyler yerine getirilir, bazı şeylerden tamamen vazgeçilir. Sonucun güzel, uygun ve yerli yerinde olması hazırlık sürecinin verimli bir çaba ile geçirildiği düşüncesini oluşturur zihinlerde. Ve nitekim hazırlık süreci sonuçtan daha fazla haz vericidir. Sonucun tadı bazen hesap edilse de hazırlık sürecindeki o çalkantılı süreç yorsa bile lezzetlidir. Hazırlık sürecine ait gelgitler, aslında bizi biz yapan olgulardır. Gücümüzü, irademizi bizim belirlediğimiz, kendi kendimizi imtihan edip değer biçtiğimiz ve benliğimizi bir nizama oturtma biçimidir.
Ramazanı karşılamadan evvel iki mübarek aydan geçiyoruz. O aylar, kendilerine yüklenen maneviyatla derin hakikat ve ecirlerle bizi biz yaparak bizden gidiyor. Analiz edildiği zaman iki ay; bir şeyden vazgeçmek için ve başka bir şeyi ahlak edinmek için yeterli bir zaman dilimidir. Seçimlerin karaktere, vazgeçişlerin derin bir mutluluğa dönüşebileceği ve kifayet edeceği bir zaman… Bu zaman zarfında birçok yükümüzden kurtulup hafifleyebileceğimiz gibi kambur duruşumuzu düzeltip izzet vakarına da sahip olabiliriz.
Her şeyi ile ona hazır olmamız gerekmektedir. Ruhumuzla, düşüncelerimizle, irademizle evimizle ve ailemizle… Bu Ramazan diğer Ramazanlardan farklı olsun istersek; öncelikle Ramazanın yüzeysel anlamından kurtulup derinlemesine bir kavram temizliği yapmamız gerekmektedir. Belleklerimize bellenen, ezbere bildiğimiz Ramazan anlayışından sıyrılıp detaylı bir Ramazan arayışında olmamız gerekir.
Bir fikir kalpte kökleşmedikçe azalarda hareket bulamaz. Öncelikle Ramazan algımız değişmelidir. Geleneksel inancı bir tarafa bırakıp İslam dininin tüm boyutları ile ele aldığı Ramazan’ı inceleyelim. Ramazan ayı değişimin kendisidir. İnsanın maddeye verdiği anlam değişiyor. Fazlasıyla doyuma ulaşmış insan, maddenin yokluğu ile yanlış manalar yüklediği şeyler ile yüzleşme imkânı buluyor.
Ramazan duyguları dürtüyor. Ramazan insana sadeliği öğütlüyor. Az olan şeylerin de doyurabileceğini, insanın ilk önce ruhunu doyurabilmesi gerektiğini söylüyor. Ramazan ayı, plan ve program ayıdır. Önceden belirlenmiş sahur, iftar, mukabele ve teravih ile insanoğlunu bağlayıcı prensip ve disipline davet ediyor. Ferdi değil toplumsal bir ibadettir oruç. Yaratıcının bir emri ile kuşatılmış toplumların belirlenmiş ritüellerle ona kulluğunun bir kısmını yansıtmasıdır. Rahmetinin en çok tecelli ettiği mübarek aydır. Bu ay hem Müslüman hem de Mümin olma ayıdır. Dünya hayatının geçici olduğu inancına erme, fani duygulardan sıyrılıp ebedi duygular ile donanma ayıdır.
İnsanoğlunu, sadece aç kalmak bununla aç olanların halini anlamak manasından çıkarıp engin ve derin anlamlarla baş başa bırakan Ramazan, böyle bir zenginlik ile kapımızı çalıyor. Evimize dâhil olmak istiyor. Ruhumuzu pir-u pak etmek, yaratıcımız ile olan cılız bağımızı kuvvetlendirmek istiyor. Hal böyleyken evlerimizi Ramazana uygun hale getirmek, bu zaman zarfındaki en ulvi görevimizdir. Özellikle ferdi değil ailecek yapılan bu hazırlık, Hak nazarında rahmeti celb edecek niteliktedir. Nitekim toplu bir şekilde yapılan ibadetlerin makamı, diğer ibadetlerden yüksektir. Bu şekilde bizlere anlatılmak istenen aslında şudur; Ramazan yapıp ettiklerimiz kadar yapmadıklarımızda da gizlidir.
Hz. Ömer; “Allah Rasulü minberde vaaz ederken vaazının bir yerinde şöyle buyurmuştur.” diyor; “Ramazan ayı geldi. Ona hazırlanın. Onun hakkındaki niyetlerinizi güzelleştirin. İfadelerinize dikkat edin. Ona büyük bir hürmet gösterin. Bilin ki; onun Allah katındaki değeri çok büyüktür. Sakın ola ona saygısızlık etmeyin. Ramazanda iyiliğin de kötülüğün de karşılığı kat kattır.”
Ubade ibn-i Sabit’tin rivayet ettiği başka bir hadiste ise Peygamber Efendimiz hutbe irad ederken şöyle buyurmuştur;
“Ramazan ayı bütün bereketiyle size geliyor. Allah, o ayda sizi zengin kılar; bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder ve duaları çokça kabul eder. Allah-u Teâlâ, sizin Ramazan ayında hayırlarla yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O halde iyilik ve hayırdan yana Allah-u Teâlâ’ya kendinizi gösterin. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimselerden olmayın.”
Bu hadislerden mülhem Ramazan ayını korumak, hakkını irad etmek, gerekeni yerine getirmek, onu üstün tutmak, her Müslümanın beraberce ifa edeceği görevlerdendir. Yapacağımız birçok şeyin varlığı gibi yapmayacağımız ve sakınacağımız birçok şeyin varlığı ile de karşı karşıyayız. Kendimize yön verme adına birkaç başlık belirlersek eğer bunlar; öfke terbiyesi, ağzı malayani sözler ile meşgul etmemek, sabır üzere sebat etmek, derin bir muhasebe içerisine girmek, ailecek geçirilecek keyifli ve kaliteli vakitleri gözlemek ve istikrarlı olmaktır.
Ramazan sebebiyle dâhil olduğumuz faaliyetler, aslında bizi bir araya toplayan sebepler bütünüdür. Bu faktörler yerli yerince değerlendirilip manevi hikmet ile zenginleştirilmelidir. Ailecek yapılan iftar ve sahur sofraları şenlik hükmünde olup tertemiz dimağlara hatıralar kazınmalıdır. Evin küçük fertleri bu tempoya dâhil edilip bu lezzetten mahrum bırakılmamalıdır.
Ramazan, çocuklar için neşe ve beraberlik ayı olarak hafızalarda yer etmelidir. Teravih, ailecek yapılan en latif ibadettir. Bu namaz aslında şükrün, tefekkürün ve hamdın mesaisi on bir ayın zekâtıdır.
Sofraların en güzel olanı sahur sofrasıdır. Sahur sofrasına kalkan nasipdar gözler, o sofraya sıkıştırılmış bir peygamber, sahabe kıssası… Ne unutulmaz anlar. Dakikası cevher değerinde temiz ruhlara ilmek ilmek işlenen zaman dilimleri… Ve ezan ile başlayan girizgâh, ertesi sahura kadar süren manevi terbiye, adanmışlık ve kulluk rabıtası…
Hoş geldin…
Sümeyra Yılmaz | Nisanur Dergisi | Nisan 2022 | 125. Sayı
Yorum yap