#EvHayatDoluManşetSağlıkZeynep Bozdaş

Pandemik Felaketler ve Covid-19

Çin’de ortaya çıkan ve ticaret, ulaşım, turizm sektörlerini küresel boyutta etkileyen pandemi, yaklaşık 2 milyon insana bulaştı. Kaynağı tespit edilemeyen ancak vahşi hayvanların temasından kaynaklandığı düşünülen hastalığın, egemen güçler arasındaki rekabetin biyolojik boyutu olduğu iddia ediliyor. Bunun yanında, virüsün artan dünya nüfusunun azaltılmasına yönelik bir plan olduğu da iddialar arasındadır.

Kaynağı tespit edilemeyen, mutasyona uğrayan virüsle ilgili komplo teorileri ürkütücü boyuttadır. 16. yüzyılda Avrupalı sömürgecilerin, yerlileri öldürmek amacıyla yaydığı çiçek hastalığı, 21. yüzyılda virüslerin biyolojik silah olarak kullanılma olasılığını güçlendiriyor. Meksika ve Latin Amerika’da virüsler üzerinde deneyler yapılan laboratuvarlar olduğu, ancak buralarda biyolojik terörden çok, genetik faaliyetler yürütüldüğü bilinmektedir. Önceleri kuş ve hanta gripleriyle ilgili de biyolojik saldırı iddiaları ortaya atılmış ancak somut bir kanıt sunulamamıştı.

1889’da patlak veren grip salgını, Avrupa’ya kıyasla Rusya’da büyük bir yıkıma sebebiyet vermişti. Endüstriyel ve teknolojik gelişmenin önemli bir noktaya ulaştığı, küresel ulaşım ağlarının geliştiği 21. yüzyılda virüsün hava ve kara sahasında izole edilmesi mümkün müdür? Yahut henüz SARS ve MERS virüsleri üzerinde araştırmaların devam ettiği bir süreçte bu virüslerin üç farklı şekilde mutasyona uğramış hali dünyaya bilinçli olarak yayılarak, hastalık süreci kontrol altında tutulabilir mi?

ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının sonucunda CIA’nın gizli laboratuvarları aracılığıyla Çin’e yayıldığı iddia edilen virüsün genetik haritası çıkarıldı. Buna göre ABD’de hiç mutasyona uğramamış A tipine rastlanırken Çin’de mutasyon geçirmiş B tipine rastlanıyor. Bunun sonucunda virüsün ABD tarafından Avrupa’yı da pasifize ederek Çin’in küresel ekonomideki ilerleyişini durdurmak ve tek kutuplu yeni bir dünya düzeni kurmak amacıyla üretildiği düşünülmektedir.

Bu doğrultuda NATO ittifakında başlayan Avrupa ülkelerinin isyanı, salgınla birlikte pasifize edilerek Avrupa ülkelerinin ABD’ye ekonomik ve siyasi bir bağımlılığı oluşacak. Nitekim Avrupa Birliği, bu süreçte ittifak dâhilindeki ülkelere karşı sorumluluğunu yerine getirememiş, İngiltere’nin Brexit’le başlayan AB’den ayrılma süreci diğer ülkeleri de etkisi altına almıştır. Ancak hastalık sürecinin ilerleyişi, virüsün ABD’de oluşturduğu kaosun çıkış noktası olarak iddia edilen Çin’dekinden çok daha yıkıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Yayılımı petrolden silaha birçok sektörü olumsuz etkileyen salgınla birlikte, üretim ve ticari faaliyetler durma noktasına geldi. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ABD’de de sağlık sistemi hastalığa karşı yetersiz kaldı, ülkedeki can kaybı önlenemeyen düzeye ulaştı.

Olumsuz etkileri dikkate alındığında, biyolojik terör amaçlı kullanılan virüslerde aşı veya ilacın işe yaramadığı da düşünüldüğünde diğer bir iddia olan ilaç şirketleri teorisi biyolojik savaştan daha gerçekçi kalmaktadır. Ancak coronavirüs benzeri olan ve 17 yıl önce ortaya çıkan SARS’la ilgili henüz etkin tedavi geliştirilemediği gerçeği ortadayken mutasyona uğramış virüsle ilgili bu teori de havada asılı kalmaktadır.

Tarihin her döneminde var olan ve endüstriyel çağda 10 yılda bir ortaya çıkacağı öngörülen virüslerle ilgili komplo teorisi üretmek, gerçek sebeplerin üzerini örtmektedir. Doğal yaşamın tahribatı, nükleer çalışmalar, iklim değişikliğine sebep olan faaliyetler, çevre kirliliği, gıda dâhil olmak üzere her alana giren kimyasallar ve genetik çalışmalar, hastalıkların ortaya çıkmasının en önemli sebepleri arasındadır. SARS ve MERS virüsleriyle benzerlik gösteren ve vahşi hayvan kaynaklı olduğu savunulan virüsün doğal yaşam alanlarına müdahale, vahşi yaşamla kurulan illegal etkileşim ve doğal dengeyi bozmaya yönelik faaliyetler sebebiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Çin ve bazı ülkelerde hala açık olan vahşi hayvan pazarları, hastalığın yayılmasında büyük pay sahibidir. Daha önce kuş gribiyle vahşi hayvan avcılığına getirilen yasak, salgından kısa bir süre sonra son bulmuş, doğal yaşam ihlal edilmeye devam edilmiştir.

Yakın dönemde görülen SARS, MERS, domuz gribi, kuş gribi gibi salgın hastalıkların küresel ölçüde bir etki oluşturduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak tarih boyunca yaşanan salgınlar, çeşitli sonuçlar doğurmuştur. 14. yüzyılda Avrupa’da hızla yayılan veba salgını sonucunda nüfusu azalan devletler zenginleşirken, iş gücünün azalması sonucunda feodalizm önemini yitirmeye başladı. İş gücünün azalması sonucunda teknoloji önem kazandı ve sömürgecilik faaliyetleri hızlandı. 19. yüzyılda Afrika ülkelerinde ortaya çıkan ve büyükbaş hayvanları etkileyen hastalık kıtlığa, toprakların sürülememesine sebebiyet verdi. Yaşanan kaotik durum Avrupalı sömürgecilerin sömürge faaliyetlerini hızlandırdı.

Çin’in kuzeyinde yaşanan veba salgını bir hanedanlığın sona erişine sebep olurken, sarıhumma hastalığı Fransa’nın Kuzey Amerika’daki hedeflerinden vazgeçmesine sebep oldu. İzolasyonun mümkün olduğu, ulaşımın kısıtlı olduğu dönemlerde işgal ve sömürü amacıyla biyolojik terör devreye girse de günümüzde izolasyonun mümkün olmadığı son salgın hastalıkla birlikte ortaya çıkmıştır. Bu açıdan hastalığın ortaya çıkışından çok, hastalık sürecinin egemen güçler tarafından nasıl kullanılacağı değerlendirilmelidir.

ABD tarafından ekonomik yaptırımlara maruz kalan Çin, salgın hastalığın varlığını dünyadan gizleyerek uçuşları engellememiş, virüsün dünyaya yayılımına sebebiyet vermiştir. Aynı zamanda dünya ülkelerinden tıbbi destek alarak salgını kontrol etme noktasına eriştiğindeyse stratejik adım atarak ülkelere tıbbi malzeme satmış, kriz sürecini lehine çevirmiştir.

Coronavirüs salgını; yapay organ üretilen, önemli genetik gelişmelerin yaşandığı 21. yüzyılda ülke istihbaratlarının maske, tıbbi alkol gibi tıbbi gereç hırsızlığını da ortaya koymuştur. Nitekim istihbarat servislerinden MOSSAD, gerçekleştirdiği operasyonlarla İsrail’le hiçbir diplomatik ilişkisi bulunmayan ülkelerden 100 bin test kiti getirmiş, Çekya Çin’in İtalya’ya göndermek istediği tıbbi malzemelere el koymuş, Tunus’a tıbbi alkol taşıyan bir gemiye İtalya tarafından el koyulmuştur. Teknolojik ve bilimsel gelişmelerle övünen dünya ülkeleri salgın karşısında aciz durumda kalmıştır.

Büyük salgın hastalık dönemlerinde ulusal güçlerin kriz yönetimi, ekonomik ve siyasi ittifak tablosunu yeniden şekillendirmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde komplo teorileri üretmek yerine süreç yönetimine ve hastalığın küresel düzeydeki etkisine odaklanmak daha faydalı olacaktır. Ancak hastalığın laboratuvar üretimi olduğunu savunanlara, tarih öncesinde yaşanan salgın hastalıkları hatırlatmak gerekir.

TARİH ÖNCESİ SALGINI

Coronavirüsün çıkış noktası olan Çin’de yaklaşık 5000 yıl önce patlak veren salgın hastalık, ahşap bir evde onlarca cesedin yakılmasıyla sonuçlandı. Hamin Mangha olarak adlandırılan tarih öncesi yerleşim alanında inceleme yapan antropologlar haşerelerden kaynaklı bir salgın sebebiyle ölen insanların bir evde yakıldığını bildirdiler. İskeletlerin yaş analizi sonucunda hastalığın çoğunlukla 19-35 yaş aralığını etkilediği, genellikle hiçbir yaş grubunun korunamadığı ortaya çıkmaktadır.

ATİNA VEBASI

M.Ö. Atina ve Sparta arasındaki savaşta iltihaplanma, gözlerde kızarıklık, kanlı boğaz akıntısı ve şiddetli baş ağrısı bulgularıyla 5 yıllık salgın ortaya çıktı. Ebola ve tifo belirtileri taşıyan salgında 100.000 kişinin hayatını kaybettiği sanılıyor. Hastalığın yayılmasının en büyük gerekçelerinden birininse devam eden savaşlar olduğu öne sürülmektedir.

ANTONİN VEBA

M.S. 165-180’de görüldüğü sanılan, Parthia’ya karşı savaştan dönen askerlerin, Roma İmparatorluğu’na taşıdığı salgınla, yaklaşık 5 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Çiçek veya kızamık belirtileri gösteren hastalığın gerçek sebebi tespit edilememiştir. Roma’da günde 2000 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan hastalık, başta ordu olmak üzere nüfusun büyük bölümünü yok etmiştir.

KIBRIS VEBASI

Günde 5000 kişiyi öldürdüğü tahmin edilen hastalık M.S. 250-271 yılları arasında görüldü. Ağızda yara, ishal gibi belirtiler gösteren hastalıktan hayatını kaybedenlerin dezenfekte amacıyla kalın kireç tabakasıyla kaplanarak gömüldüğü toplu mezarlar arkeologlar tarafından keşfedildi.

JUSTİNİAN VEBA

Periyodik olarak tekrarlayan, dünya nüfusunun  %10’unun hayatını kaybetmesine sebep olan salgın hastalık, adını Bizans İmparatoru Justinian’dan almıştır.

COCOLİZTLİ SALGINI

1545-1548’de Meksika’da ortaya çıkan salgın, milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine sebebiyet verdi. Salgının Avrupalı sömürgeciler tarafından yerli halk arasına yayıldığı düşünülse de bununla ilgili kesin kanıt bulunmamaktadır. Yüksek ateş belirtisi gösteren hastalık, kuraklığın etkisiyle zayıflayan nüfusu daha da çökertmiştir. Cocoliztli salgını da haşerelerden kaynaklanmaktadır.

AMERİKAN VEBALARI

  1. yüzyılda Avrupalı sömürgeciler tarafından çiçek hastalığı başta olmak üzere Amerika yerlilerine bulaştırılan hastalıklar, İnka ve Aztek medeniyetlerini çökerterek yerlilerin %90’ının ölmesine sebebiyet vermiştir. Hastalığı Aztek ve İnka orduları arasına yayan Avrupalılar, yerli nüfusun kırılmasının ardından topraklarını ele geçirmeye başladılar.

LONDRA VEBASI

Nisan 1665’te başlayan veba, yaz aylarında hızla yayıldı. Hastalık durdurulduğunda Londra’nın %15’ini oluşturan 100.000 kişi hayatını kaybetmişti. Enfekte kemirgenlerden bulaşan hastalığın sonucunda 4 gün süren devasa bir yangın, şehrin büyük bir bölümünü kül etti.

MARSİLYA BÜYÜK VEBASI

1720’de Grand Saint Antoine gemisinde başlayan salgın, geminin karantinaya alınmasına rağmen enfekte kemirgenler yoluyla tüm kente yayıldı. 3 yıl içerisinde Marsilya ve çevresinde nüfusun %30’unu oluşturan 100.000 kişinin yaşamını yitirmesine sebebiyet verdi.

RUS VEBASI

1770-1772’de Moskova’da yayılan hastalıkla karantinaya alınan halk, yönetim aleyhine isyan başlattı. Şiddet eylemine dönüşen isyan neticesinde vebayı kontrol altına almak, kamu düzenini yeniden sağlamak için fabrikaların şehir dışına taşınması için girişim başlatıldı. Salgın hastalık sona erdiğinde 100.000 kişi yaşamını yitirmişti.

PHİLADELPHİA SARIHUMMASI

1793’te Philadelphia’da görülen salgın, sivrisinekler tarafından insanlara bulaştırıldı. Yaz aylarında hızlanan salgın kış aylarında sona erdi. Salgında 5000’den fazla insan yaşamını yitirdi. Afrika kaynaklı hastalığa karşı salgına bağışık olduğuna inanılan Afrikalı köleler hasta bakımı için işe alındı.

GRİP SALGINI

1889’da ortaya çıkan hastalık, 1 ayda dünyaya yayılarak 5 haftada 1 milyon kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu.

MODERN VEBA

1894’ten 1903’e kadar devam eden hastalık ilk olarak Çin’in Yunnan bölgesinde görülmüş, 1894’te Hong Kong’a sıçramış, küresel boyutta yayılarak 10 milyon insanın yaşamını yitirmesine sebep olmuştur.

ÇOCUK FELCİ SALGINI

1916’da ABD’de başlayan salgın, 6000 kişinin ölümüyle sonuçlandı. 27.000 vakadan bazıları kalıcı hasarla kurtuldu. 1954’te aşı üretilene kadar ABD’de belli aralıklarla tekrarlayan hastalık, 1979’da son vaka bildiriline kadar sürdü.

İSPANYOL GRİBİ

1918’de ortaya çıkan, tüm dünyayı etkisinde bırakan hastalık, 18 ayda yaklaşık 100 milyonun yaşamını yitirmesine sebep oldu. H1N1 virüsünün alt türünün yol açtığı hastalık, tarihin en büyük salgınıdır. ABD’den Avrupa’ya savaşmaya giden askerlerle tüm dünyaya yayılan hastalık, gençleri hedefine aldı. Burun kanamasıyla başlayan süreç 2 gün sonunda ölümle sonuçlandı.

ASYA GRİBİ

1957’de Asya’da ortaya çıkan hastalık pandemiye dönüşmüş, dünyada 1 milyonun üzerinde insanın yaşamını yitirmesine sebebiyet vermiştir. Ortadan kalkması 10 yıl süren hastalığın etkisi diğer hastalıklardan daha düşük olmuştur.

SARS SALGINI

2003’te ilk olarak Çin’de görülen hastalık, birçok ülkeye yayılmıştır. Hayvanlarda ve insanlarda üst solunum yolu enfeksiyonuna sebebiyet veren hastalık sonucunda 774 kişi yaşamını yitirdi.

DOMUZ GRİBİ SALGINI

2009’da Meksika’da görülen hastalık 1 yılda dünyada 1.4 milyar insanı enfekte etti. Salgında yüzlerce kişi yaşamını yitirdi.

MERS SALGINI

Yarasa, deve gibi hayvanlardan insanlara bulaştığı düşünülen hastalık 2012 yılında Ortadoğu’da ortaya çıkmıştır.

Zeynep Bozdaş | Nisanur Dergisi | Mayıs 2020 | 102. Sayı

Yorum yap