‘‘Ey insanlar! Gerçekten biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Kuşkusuz Allah katında sizin en değerli olanınız, takvaca en üstün olanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.’’ (Hucurat: 13)
Rabbimize sonsuz hamdı senalar olsun ki; bizleri akıllı ve irade sahibi olarak yarattı. İnsanız ve çok daha önemlisi Müslümanız. İslam dininden ve Hz. Muhammed (sav)’in ümmetinden olmakla ne kadar övünsek azdır…
Bütün varlıkları zevciyle var eyleyen şanı yüce Allah, erkek ve kadını da birbirlerine eş olabilecek özelliklerle donatmakla, sonsuz lütf-u kereminden bir lâhza sunmakta belleğimize. Hakkı batıldan ayıran Kitabında, erkeğe ve bayana kimi yerde ayrı ayrı hitap ederek kimi yerdeyse ikisine aynı hitapta bulunarak muhatap almakta!
Bayanlar olarak hassasiyetli olmamız gereken öncelikli konu; ayet-i kerimede ifade buyrulduğu gibi, ‘neden kadın olarak yaratıldım!’ sorusuna sitemkâr bir yaklaşımla değil hikmet gözlüğüyle bakmamız gerektiğidir! Zira kadın; asırlardır, varlığı ve konumuyla sorun (!) olarak algılanmış ve toplumdan türlü şekillerle tecrit edilmiştir… Günümüzde de bu durum misliyle devam etmekte, kadın; bir takım fizikî ve ruhî özelliklerinden dolayı sorunların odağı haline getirilmektedir!
Beşeri ideolojilere baktığımızda, bu sorun(!)un çözümüne ilişkin hiçbir emare bulunmadığı gibi aksine kadının varlığının bir soruna dönüşmesinin asıl kaynağı olduklarını anlayabiliriz. Aynı zamanda bu sorunun çözümüne ilişkin çalışmalarda bulunan bir takım oluşumların da maalesef ‘fitili ateşlemekten’ başka bir işe yaramadıkları aşikârdır… Öte yandan kadını anlamaya ve kadına dair tüm söylem ve algıları düzeltmeye yönelik girişimlerde, bir tek dinî bakış açısının etkili olduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır!
16. Yüzyıl Avrupa’sında, kadınların ruhlarının olup olmadığı ve Cennet’e gidip gidemeyecekleri meselesinin Hıristiyan çevrelerde durmadan tartışıldığını ve yine o dönemde kadınların insan türünden olmadıklarını ispat etme girişimlerinde bulunulduğunu göz önüne aldığımızda ise, İslam dininin, kadını ayaklar altından alıp baş tacı yaptığını anlayabiliriz…
Hal böyle olunca bir kadının; kendisini yaratan, her bir uzvunu ona has özelliklerle donatan ve haklarını en ince ayrıntısına kadar belirleyip güvence altına alan sahibini, Rabbi’ni çok iyi bilmesi ve buyruklarına kulak vermesi gerekmez mi?
İşte bu noktada tamamı bayan yazarlardan oluşan, bayanı her alanda bilgilendirmeyi amaçlayan; Kur’an ve sünneti baz alan bir bayan dergisinin ab-ı hayat hükmünde olacağı malûmdur! Aynı amaçla yayınlanan dergilerin yanı sıra; aile, ilim ve kültür dergisi Nisanur da irşat sahasındaki yerini aldı elhamdulillah…
Çorak gönüllerin kanacağı bir yağmur mesabesinde gördüğüm Nisanur’u; bayan kardeşlerimin mutlaka okuması ve takip etmesi gerektiği kanaatindeyim! Ayrıca görüş, öneri ve isteklerle katılımda bulunulması halinde dergimizin daha çok yararlı hale geleceği hakikatini de göz ardı etmemek gerekir…
Hayli geniş olan iç dünyamızın Nisanur’a tamamıyla aksetmesi durumunda; ‘boş’ vakitlerimizin tamamen dolacağı, aile hayatımızın ayetler ışığında yepyeni bir boyut kazanacağı, aile içi ilişkilerde etkin iyileşmelerin göze çarpacağı, gençlik heyecanının imanî halelerle sükûna ereceği, anne-baba hakkına daha bir gönülden riayet edileceği, mutfağımızda daha özenli yemekler pişeceği ve stresli-çalkantılı dönemlerimizin, Allah’ın izniyle, Kur’an sahilinde huzurla dolacağı düşüncesindeyim!
Bu umutla ve yalnızca rızayı ilahi gayesiyle adım attığımız bu yolda sebat etmeyi, çorak gönüllerimizi ayet ayet yeşertmeyi ve yaradılış gayemizi idrak edebilmeyi Allah’tan niyaz ederek dualarınızı eksik etmemenizi istirham ediyorum… Allah’a emanet olunuz!
Elif Yüksek | Yüksekova Ajans
Yorum yap