Hamdolsun bizleri hidayet ile şereflendiren ve musibetleri sağlam bir imana ulaşmak için vesile kılan Rabbimize…
Ne güzel nezakettir teşekkür! İnsanı insana sevimli kılan, daha da yakınlaştıran ve en önemlisi bununla birlikte Rabbimize karşı şükrün hatırlanmasını kaçınılmaz kılan… Kim bilir belki de çoğu zaman teşekkürü acziyet olarak gördük. Oysa nimeti ziyadeleştiren, manevi iklime gark eden bir güzellik ve dünyanın keşmekeşliğine dalmışlığımızın bir kurtuluş aracı olduğunun farkına varamadık.
Nimete; nimet manasını yükleyemediğimizden, şükür libasını giydirmede hep bir adım geride durduk. Şükretmemiz gereken olgular normalleşti nezdimizde. Kula teşekkürü unutunca Rabbe şükürde hep geride durduk. Bu da bizde telafisi zor olan bir kalender meşrepsizlik oluşturdu. Rabbimize karşı olan şükürsüzlüğümüz, yarası kapanmayan bir kanaatsizlik ve doyumsuzluk oluşturdu.
Peki, manası incelenip hale dönüştürülünce yüzde büyük bir tebessüme vesile değil miydi şükür?
Şöyle bir düşünelim… Bir kardeşimize hediye verdiğimiz vakit, hediyeden çok ardından aldığımız güzel bir teşekkür hatırımızda kalır ve belki de bizleri birbirimize daha çok yakınlaştırır. Fakat bir de tam tersini tasavvur edecek olursak… Yani vermiş olduğumuz hediyeye teşekkür etmeyen bir kardeş ile karşı karşıya isek… Direkt suratımız düşer yahut aklımıza gelen tek şey, ne kadar düşüncesiz olduğu olurdu. “İnsan bir teşekkür eder” derdik herhalde. Ve böyle bir durum bizim genele bakış açımızı dahi değiştirebilirdi. Oysa bizim ona vermiş olduğumuz hediye, ne hayat ne azaların tamlığı ne de hidayet kadar büyük nimetlerdi ama biz yine de onun teşekkürsüzlüğüne bozulduk.
Öyleyse Rabbimize karşı olan tutumumuza ne demeli? Mecbur değildi bize bu nimetleri vermeye ama biz yine onun bize vermiş olduğu, bu tarifi olmayan büyük nimetlere karşı şükürde dilimizi de bedenimizi de muhayyer bıraktık. Kıymet bilmezliğimiz bizi şikâyete sürükledi.
Ansızın nefessiz kaldığımız hissine kapılalım, o zaman anlaşılır nefes alabilmenin kıymeti! Ya da tedavisi zor olan bir rahatsızlığa yakalandığımızı düşünelim, o zaman daha değerli olur değil mi sağlık?
Önemli olan, nimet eldeyken kıymet bilmek! Şükürsüz insan, tıpkı kabre konulup hesaba çekilmiş ölü gibidir. Nasıl ki ölünün yapmış olduğu amellere olan pişmanlığı, onu geri döndürmeye muktedir değilse; nimet elden gittikten sonra ah edip vahlanmak da kıymet bilmeye, şükre dâhil değildir.
Kelamın yegâne sahibi olan Rabbimiz, yön verici olan kitabındaki birçok yerde;
“Ne az şükrederler!”
“Hala şükretmeyecekler mi?”
“Bana şükredin nankörlük etmeyin.” diye buyuruyor.
Bizlerin de kendimize sorma vakti gelmedi mi “Hala şükretmeyecek miyiz?” diye. Mahkeme büyük, hesap çetin… Bugün kolaylıkla verdiğimiz cevapların, kullandığımız kelimelerin, takındığımız tavırların izahını aynı rahatlıkla yapamayacağız ruzi mahşerde. Bu nedenle bu ayeti celileyi ilmek ilmek işleyelim, taştan daha sert olmaya yüz tutmuş, benliğini dünya telaşı içinde unutmuş yüreğimize:
“De ki: O’dur ancak sizi yaratan, size dinleyecek kulak, görecek gözler, dinleyecek gönüller veren. Fakat sizler pek az şükrediyorsunuz.” (Mülk /23)
Sessizde olan ihtiyacımız, bildiklerimizin değememesindendir alaka-i kalbe. Sükûnete ulaşsa dünyaya dalmış olan gönlümüz, o zaman doğru bir pusula ile hayatına daha kolay yön verebilir belki de. Dinle, düşün ve değsin kalbe. 3D hizmeti sun, kararmaya yüz tutmuş gönül evine.
Rabbimizin Mülk Suresi’ndeki hitabı, gözün kulağın varlığına şükürden ziyade onları hidayet yoluna adama manasındadır. Manayı şükrü dilden çok yaşamda göstermektir. Ve tam da o zaman insan Rabbi ile yakınlığın daha da farkındadır.
“Netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür” sonucu risalede geçen veciz kesitlerden bir nurdur. İnsanın kıymet bilmişliği şükrü ile orantılıdır. Her manevi eksikliğimizin ruhumuzda açtığı yaralar, birer siyah nokta olup gönlümüzü karartmaya devam ediyor. Bu derin manayı bilmek, öğrenmek için kelam çok fakat onu hakiki manada yüreğe indirecek amel sahibi insan neredeyse yok.
Hakikat nazarı ile bakacak olursak âleme, her şeyde iyi-kötü kavramının mevcudiyetini göreceğiz. Şükrün karşıtı da nankörlüktür. Rabbim bizleri nimetlerini yalanlayan, unutan ve sadece yaşıyor olmak için yaşayan kimselerden olmaktan muhafaza eylesin.
Elhamdülillah ve şükrülillah…
Halime Çay | Nisanur Dergisi | 79. Sayı | Haziran 2018
Yorum yap