Gülsüm Çevikİlim İrfanManşet

“Nerede Olursanız Olun Ölüm Size Ulaşır”

İçinde bulunduğumuz korona günlerinde aklıma şu ayet-i kerime geliyor: “Allah yolunda infak edin. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın, ihsanda bulunun. Çünkü Allah muhsinleri sever.” (Bakara-195)

Evet, bugünlerde bu ayet-i kerimenin bir kısmını devamlı tekrar ediyoruz: Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın… Bu durumda ayetin bu kısmı işimize geliyor. Öyle ya bugünlerde yoğun bir şekilde tüm dünyada konuşulan bir hastalık var: Korona virüs. Virüs deyince tabii olarak kendimizi tehlikeye atmamamız gerektiğini hatırlıyoruz. Hepimizde bir telaş başlıyor… Tedbirler alıyoruz ama bir taraftan da dünyalık hiçbir şeyden vazgeçmiyoruz. Alışverişe, çarşı-pazara gidiyoruz. Sanki bu virüs dünya meşgalesindeyken bize uğramayacak gibi… Enteresan bir şekilde hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işlerimizi yapıyoruz.

Hâlbuki Rabbimiz: “Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile.” (Nisa-78) buyurmuştur.

Oysa böyle mi olmalıydı? Başımızı iki elimizin arasına alıp da düşünmemiz gerekli değil miydi? Allah-u Teâlâ bizi böyle bir hastalıkla niçin imtihan ediyor?

Abdullah bin Ömer (RA)’den nakledilen hadiste, Rasulullah (SAV) şöyle buyurdu: “Ey Muhacirler cemaati! Beş şey var ki; onlara müptela olduğunuzda ben sizin o şeylere erişmenizden Allah’a sığınırım. Onlar şunlardır:

  1. Bir milletin içinde zina ve fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu aleni olarak işlediğinde mutlaka aralarında veba salgını ve daha önceki milletlerde vuku bulmamış başka hastalıklar yayılır.
  2. Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, bereketin kalkması gibi geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılırlar.
  3. Mallarının zekâtını vermekten kaçınan bir millet mutlaka kuraklıkla cezalandırılır, hatta hayvanları olmazsa onlara hiç yağmur yağdırılmaz.
  4. Allah’ın ahdini, emrini ve Resul’ünün sünnetini terk eden bir milletin başına mutlaka Allah kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindekilerden bir kısmını alır.
  5. İmamları Allah’ın kitabı ile amel etmeyip Allah’ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe Allah onların hesabını kendi aralarında görür. (İbn-i Mace, Fiten)

Hadis-i şerife baktığımız zaman görüyoruz ki; insanlığın geldiği nokta hiç de iç açıcı değil. İfade edilenlerin neredeyse tamamını, ne yazık ki günümüzde yaşıyoruz. Demek ki bizlerin, ümmet olarak genel bir tevbe-i istiğfara, arınmaya ve dirilmeye ihtiyacımız var. Kendimize gelelim, şöyle bir silkelenelim, şu günlerde evimizde kendimizi muhasebe edecek zamanımız çok… Düşünelim… Biz nerede hata yaptık? Hz. Yunus (AS)’un kavmi gibi toplu halde tevbeye yönelelim, istiğfar edelim, Rabbimize dönelim ve Rabbimiz için ne yapabiliriz diye kendimize soralım.

Burada tekrar Bakara Suresi 195. ayete bakalım: “Allah yolunda infak edin. Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın, ihsanda bulunun…”

Bugünlerde birçok kardeşimiz evde sıkıldığından ve ne yapacağını bilmediğinden şikâyet ediyor. Bu durumda öncelikle ‘evimde Allah için ne yapabilirim?’ diye tefekkür ederek işe başlamamız gerekiyor. Akabinde hanemizi ilim ve ibadet yuvasına çevirebiliriz. Hz. Zeyneb (asıl adı: Berre) misali kollarımızı uzatabiliriz.

Şöyle ki; Zeyneb (R.Anha), Allah-u Teâlâ’nın nikâhını kıydığı Resulü Ekrem’in biricik zevcesi. Hakkında tesettür ayeti (Ahzab-53) nazil olan Zeynep annemiz, kıyamet gününe kadar Müslüman hanımlara örnek olmuş bir şahsiyettir.

Zeyneb annemiz dürüstlüğüyle, vefakârlığıyla, cömertliğiyle ün salmıştı. Kendi el emeği ile geçinmeye çalışırdı. Dikiş-nakış gibi el işleri yapardı. Deriyi tabaklar onu diker ve deri eşyalar üretip satardı. Kazancını da Allah yolunda fakirlere, yetimlere dağıtırdı.

Onun hakkında Hz. Aişe (R.Anha) annemiz: “Ben dinini yaşama konusunda Zeynep’ten daha hayırlı, ondan daha çok Allah’tan korkan, ondan daha doğru sözlü, akraba hakkını ondan daha çok gözeten, Allah rızasını kazanabilmek için ondan daha çok fakirlere sadaka veren bir kadın görmedim.” demiştir.

Hatta Rasulullah (SAV) daha vefat etmeden önce hanımlarına: “İçinizden bana en çabuk kavuşacak olanınız, kolu en uzun olanınızdır” buyuruyor.Rasulullah (SAV), mübarek zevcelerinin kollarını ölçtüklerini görünce tebessüm ederek: “Benim kolu uzundan kastım bu değildir. Sizin en çok sadaka vereniniz, kolu uzun olandır.” buyurdu. (Müslim)

Annelerimizin gözleri Zeynep annemize döndü ve anladılar ki; Rasulullah’a en çabuk kavuşacak olan Zeynep annemizdir. Çünkü o, evinde malın birikmesini istemezdi. Rasulullah (SAV)’ın vefatının ardından odasında kaldı, yoksullara kucak açmaya devam etti.

Hz. Ömer (RA) halife olduğu dönemde sahabelere maaş bağlamıştı. Bir ara Zeynep validemize 12 bin dirhem gönderdi. Zeynep validemiz çokça parayı görünce şaşırdı. “Allah Ömer’i affetsin. Diğer kardeşlerimin hisseleri de bunun içinde mi?” diye sordu. “Hayır, bunların hepsi senindir” dediler. Bunun üzerine paranın tümünü dağıttı ve “Allah’ım! Gelecek sene bu paraya beni ulaştırma. Çünkü o bir fitnedir” duasında bulundu.

Hz. Ömer paranın tümünü dağıttığını duydu, kapısına geldi ve “Verdiğim parayı dağıttığını duydum. Bin dirhem daha gönderiyorum, bari onu yanında tut.” Diye ricada bulundu. Ama o, gönderilen 1000 dirhemi de dağıttı. Zeynep validemiz böyle cömertti…

Şu günlerde onu kendimize örnek almaya ne kadar da ihtiyacımız var. Bizler de birer Zeyneb olamaz mıyız? Belki onun gibi asr-ı saadette yaşamadık ama onun yolunu takip ederek hane-i saadete ulaşabiliriz. Evimizde oturduğumuz şu günlerde boş, beyhude işlerle uğraşacağımıza; ibadetlerimizden artakalan zamanlarımızda gerek maddi gerekse manevi infaklar yapabiliriz.

Müslümanların çeşitli sıkıntılar çektiği şu ahir zamanda Rasulullah’ın buyurduğu gibi “Yarım hurmayla da olsa ateşten korunmalıyız.” Elimize bir örgü alabiliriz, bir oya yapabiliriz, dikiş dikebiliriz. Bunu yaparken teknolojinin nimetlerinden istifade edebiliriz. Allah için infak edebileceğimiz bir şeyler vardır elbette… Yeter ki biz isteyelim, gayret edelim ve yaptığımız işi küçük görmeyelim. Allah-u Teâlâ bize yardım edecektir. Bir Zeynep olma yolunda Allah hepimize kolaylık versin.

“Allah’ım alaca hastalığından, akıl rahatsızlığından, cüzzam illetinden ve kötü hastalıklardan Sana sığınırım.” (Ebu Davud, Vitir 32, Nesai, İstiaze 36)

(Kaynak: Hanım Sahabiler – Hz. Zeynep’in Hayatı/Dua Yayıncılık)

Gülsüm Çevik | Nisanur Dergisi | Mayıs 2020 | 102. Sayı

Yorum yap