Bismillahirrahmanirrahim.
Yaşadığımız çağa ‘teknoloji çağı’ derler. Bu tabir, çoğu zaman kolaylığı, övüncü ifade eder. Kimi zaman da bununla, beraberinde getirdiği olumsuzluklar anlatılmak istenir. Gerçekten de bu çağın getirisinin mi yoksa götürüsünün mü çok olduğu tartışması, kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişiklik gösteren bir konudur. Çünkü geçmişte olmayan birçok hastalık, maddi ve manevi davranış bozuklukları bu çağda görülmeye başlanmıştır. Bunun yanında sunduğu rahatlıklar, zaman ve enerji tasarrufu, (çoğu zaman) insanların hayatlarını kolaylaştırmıştır. Olumlu yönleri ile ilgili herhangi bir sıkıntı yoktur elbet. Ancak insanların hayatlarında olumsuz yönlerden etki eden etmenlerin araştırılması, yapılan tahribatların tedavi yöntemlerinin sunulması gerekir.
Bu çağda insanların yaşadığı, hayatlarını olumsuz yönden etkileyen sorunlardan bir tanesi de yaşamlarının birçok alanında karşılaştıkları odaklanma, konsantrasyon (yoğunlaşma) problemidir. Konsantrasyon; kişinin gerek içsel, gerekse de çevresel uyarıcılardan etkilenmeden, yaptığı işe yoğunlaşabilme, dikkatini devam edebilme yeteneğidir. Dikkati toparlayamama, yaptığı işe odaklanamama ya da bunu yapmada çeşitli sorunlar yaşanması durumu, konsantrasyon bozuklukları meydana getirir. Bizler günlük hayatımızda bunu, canım bir şey yapmak istemiyor, yaptığım işten zevk almıyorum ve yaptığım şeylerde devamı sağlayamıyorum diye ifade ederiz. Bu şekilde ifade ettiğimiz durumumuza, uzmanlar ‘konsantrasyon bozukluğu’ teşhisi koyarlar. Ve bunu, kimi zaman ilaçla, kimi zaman da bazı egzersizlerle tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlık olarak görürler.
Bu rahatsızlığın ortaya çıkış sebepleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında uzmanların fikirlerini öğrenip ona göre bir tavır almak faydalı olacaktır. Çünkü bu durum insanın iş, aile, çevre ve hatta ibadet hayatını etkiler. Müslümanlar olarak, çoğu zaman kendimizi bu durumlardan uzak tutamıyoruz. Bu durumda nasıl bir yol çizmeliyiz. Hiç şüphesiz ki; bizim çözüm yollarına bakışımız hem dünya hem de ahiret hayatımızı olumlu yönde etkileyecek şekilde olmalıdır.
Konsantrasyon bozuklukları kişisel, çevresel ve fizyolojik sebeplerden kaynaklanabilir. Kişisel sebepler arasında, psikolojik takıntılar, kaygı bozuklukları, sinir, stres, uyku ve beslenme bozuklukları vardır. Çevresel faktörler; zararlı alışkanlıklar (alkol, sigara vb.), sosyal ilişkilerde bozukluklar, günümüz teknolojisi (sosyal medya bildirimleri, saat alarmı, sms bildirimleri), çevreden gelen yüksek sesli gürültüler (müzik, araba kornaları, çeşitli anonslar…), her tarafa asılan reklam panoları, dükkân ve firma isimleri, araba plakaları ve yazıları ve hatta kirli hava olabilmektedir.
Fizyolojik nedenler ise; kişinin geçirmiş olduğu hastalıklar ya da kronik rahatsızlar, yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan, insan vücuduna gerekli vitamin ve mineral eksikliğidir ki; bu gibi durumlarda uzman desteği almak yerinde olacaktır.
Peki, konsantrasyon bozukluğu yaşayıp yaşamadığımızı nasıl anlayacağız?
Aşağıdaki sorunları yaşayan bir kişi, büyük ihtimalle odaklanma sorunu yaşıyordur:
- Yapılan işe kendini verememe,
- Dış uyarıcılardan çabuk ve sık etkilenme,
- Okunulan ya da dinlenilen konuları anlamakta güçlük çekme,
- Sık sık dalıp gitme,
- Eşyalarını sıklıkla kaybetme ya da yerlerini hatırlayamama,
- O an yapılan işin dışında başka şeyleri düşünme,
- Yapılan işi tamamlayamadan yarıda bırakma,
- Zihinsel dağınıklıklar,
- Yapılan işe dikkat veremeyip sıklıkla hata yapma,
- Sürekli uykusuzluk çekme,
- Hep yorgun ve bitkin hissetme…
Öncelikle uyku ve beslenme düzenini sağlamak gerekir. Nebevi tavsiyelere uymak en güzel reçetedir. Resulullah (ﷺ), çok acıkmadan ve tam doymadan sofradan kalkmayı tavsiye etmiştir. Mideyi tıka basa gereksiz, zararlı yiyeceklerle doldurmamak gerekir. Mümkün oldukça yatsı namazından sonra uyumak ve sabah namazından sonra uyumamaya çalışmak… Gündüzü çalışma, geceyi dinlenme vakti kılan Rahman’ın taksimine riayet ederek; gece ile gündüzü birbirine karıştırmamak gerekir.
İşleri önceliklerine göre sıraya koymak, bir işi bitirmeden diğerine geçmemek gerekir. İşleri tek tek bitirmek, daha hızlı ve kolay ilerlemeyi sağlar. Bir koltukta iki karpuz taşımaya çalışmak ya daha çok yorgunluk getirir ya da karpuzlardan birini telef ettirir.
Hareketsiz bir yaşam tarzını bırakmak gerekir. Hareketsizlik, insanda uyuşukluğa sebep olur. Kişi, kendi durumuna göre buna çözümler üretmelidir. Spor yaparak, yürüyüş yaparak veya yaptığı işe daha hareket katarak bedenini zinde tutabilir. ‘İşleyen demir ışıldar’ ve ‘yuvarlanan taş yosun tutmaz’ demiş atalar. Bununla beraber vücudu, gerekli dinlenmelerden mahrum bırakmamak da gerekir. Vücudu hırpalamak apayrı bir şeydir.
Yapılan işin gerekli yanlarını, faydalarını düşünüp ondan zevk almaya çalışmak da odaklanmaya yardımcı olur. Çünkü insan sevmediği işe yoğunlaşamaz, gereği gibi yapamaz.
İşi ile ilgili motivasyonunu arttıracak okumalar yapmak faydalı olur. İşin sonunda elde edeceği maddi veya manevi dönüşü düşünmek, şevkini arttıracaktır.
Belki de zihnini; gereksiz yazı, müzik, söz ve görüntülerle meşgul etmemek, en önemli faydayı sağlayacaktır. Çünkü zihni yorgunluk, bedeni yorgunluktan çok daha kötü etkiler bırakır. Geçmiştekilerin söylediği; “Mezar yazılarını okumak unutkanlık yapar” ile “Haram nazar hafızayı bozar” sözleri, belki de zihni başka şeylerle meşgul etmemenin gerekliliğini ifade etmek için söylenmiştir. Bugün özellikle il-ilçe merkezlerinde insanların zihinlerini dolduran o kadar çok yazı ve görsel var ki; mezar yazıları, bunların yanında faydalı duruma bile geldi.
Bütün bunların yanında eğer kişinin rahatsızlığı, kendi kendisine üstesinden gelemeyeceği durumdaysa; bu işin uzmanından destek almayı da ihmal etmemesi gerekir.
Selam ve dua ile…
Rana Çeçen | Nisanur Dergisi | Ağustos 2019 | 93. Sayı
Yorum yap