Bismillahirrahmanirrahim.
Çocukluğunda veya ilk gençlik yıllarında; “Büyüdüğünde ne olmak istiyorsun?” sorusuyla karşılaşmayan kişilerin sayısı pek az olsa gerek. Sorulan bu soruya verilen cevabı şekillendiren ise genellikle toplumun bakış açısı olmaktadır. Bu soru ile kastedilen, genel olarak ilerde icra etmek istenilen mesleğin ne olacağıdır. Haliyle toplumda rağbet edilen, belli bir saygınlığı olan ve de iyi bir gelir getiren meslek sahibi olmak isteyenlerin sayısı çoğunlukta olmaktadır.
Bu soru sorulurken aslında dikkat çekilmek istenen, kişinin bir hedefinin olması gerektiğidir. Ondan sonraki zamanda, kişinin kendisini görmek istediği yer ve konum, onun hedefidir. Bu hedefe ulaşmak için gayret ve çaba harcanmalıdır. Hedef ne kadar büyükse, ona ulaşmak için gösterilecek çaba da o oranda büyük ve fazla olacaktır. Bir de ulaşmak istenilen hedefte yükselme, mahir olma olarak da tarif edilen ‘kariyer’ sahibi olmak isteniyorsa; tabiri caizse gecesini gündüzüne katmalıdır kişi.
Hayatta herhangi bir hedef belirlemeden, ‘gün neyi doğurursa, zaman neyi getirirse’ düşüncesi, insanı belli bir süre sonra gayesizliğe ve başıboşluğa sevk eder. Hedef belirlemeden atılan ok dahi, ya oku heder eder veya çevrede herhangi bir şeye zarar verir. Yazarın da dediği gibi; “Hedefsiz gemiye hiçbir kaptan yol gösteremez.” Aynen onun gibi hedefsiz, gayesiz insanı eğitmek; İslam adına, insanlık adına bir şeyler vermek çok güçtür.
Ancak hedef belirlemek denince, insanın aklına sadece makam, mevki sahibi olmak gelmemelidir. Süreli olan ve ne zaman biteceği belli olmayan şu dünya hayatının, nasıl geçirileceği düşüncesidir aslında hedef. Dünya hayatında her insan kendi durumuna göre sıkıntılı süreçler geçirebilir. Malcom X’in de dediği gibi; “Eğer bir amaç uğruna ayakta değilseniz, her darbe sizi yere serebilir.”
Müslüman için amaç, dünya hayatını Rabbinin rızası doğrultusunda yaşamak; hedef de iyi bir kul olup ebedi hayatta Rasulullah (ﷺ)’a komşu olmaktır.
Bir kişinin, özellikle de gençlerin hedefi ne olmalıdır, bu hedef hangi kriterlere göre belirlenmelidir?
“Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat /56) diye buyuran Yüce Rabbimiz, insanın en önemli ve öncelikli hedefinin iyi bir kul olması gerektiğini belirtmiştir. Doğum nasıl ki hak ve inkâr edilemezse, ölüm de o derece hak ve inkâr edilemezdir. “Hanginizin daha iyi amel/iş işleyeceğini sınamak için hayatı ve ölümü yaratandır.” (Mülk/ 2) Ayetince Müslümanın dünya hayatında yapacağı işlerinin, en güzel ve en doğru olması gerekir. Onun için de hedefini belirlerken, bunun dünya ve özellikle de ahiret hayatındaki faydasını göz önünde bulundurmalıdır. Bu niyetle yapılacak her iş ve meslek, huzur ve mutluluğu da beraberinde getirecektir.
Bu süreçte karşılaşılacak sıkıntı ve zorluklar daha kolay aşılacaktır. Aksi bir durumda, sadece dünyada makam ve mevki elde etme, daha fazla maddi gelire sahip olma niyet ve düşüncesiyle hedef belirlemek, kişide çoğu zaman hırsa sebep olur. Bu hırs kıskançlığa, hedefe ulaşmak için her yolu mubah görmeye kadar götürebilir. Bu kötü sonuçlara götürmese bile Rabbinin rızasını düşünmeden belirlenen hedefe ulaşılsa dahi, faydası bu dünya ile sınırlı kalacaktır. Çünkü meşhur olan şu hadis-i şerifte Resulullah (ﷺ) şöyle buyurmaktadır;
“Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir; herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur. Kimin hicreti, Allah ve Resûlü (rızası ve hoşnutlukları) için ise, onun hicreti Allah ve Resûlü’ne sayılır. Kim de nâil olacağı bir dünya veya nikâhlanacağı bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye göredir.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud)
Dünyayı ve içindekileri en güzel ve eksiksiz bir şekilde yaratıp kullarının istifadesine sunan yüce Allah (CC) “Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, ‘Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır’ diye yazmıştık.” (Enbiya /105) buyurmuştur. O halde Müslümana düşen en güzel makam ve mevkilere, Rabbinin yarattığı nimetlerin en iyilerine sahip olabilmek için gayret göstermek olmalıdır. İcra ettiği işin basamaklarında, Allah’ın kullarına faydalı olabilmek için yükselmek için uğraş vermelidir. Yaptığı iş, insanlar arasında değer ve saygı gösterilmeyen, rağbet edilmeyen dahi olsa Allah’ın rızası doğrultusunda, toplumun faydasına ise, dünyada da ahrette de getirisi olacaktır.
Müslüman için belirlediği hedefe ulaşmak, amaç değil araç olmalıdır. “…İnsanlardan öyleleri vardır ki, ‘Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada ver’ diye dua ederler. Böyle bir kimsenin ahiretten hiç nasibi yoktur. İnsanlardan öyleleri de vardır ki, ‘Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver; bizi cehennem azabından koru’ derler. İşte kazandıklarından bir payı olanlar bunlardır…” (Bakara/ 200-202)
“Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, İbn Mâce) diye buyurur Resulullah (ﷺ). Malı da, makamı da, güzelliği de veren Allah değil midir? Ve “Eğer dünya, Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bir değere sahip olsaydı, hiçbir kâfire dünyadan bir yudum su bile içirmezdi.” (Tirmizi, İbni Mace)
Hedef doktor, öğretmen, mühendis, avukat, çiftçi, esnaf, milletvekili, başkan, yazar, gazeteci, anne-baba, eş vs. ne olursa olsun Allah’ın rızası doğrultusunda en iyisi olmak için gayret gösterilmelidir.
“Dağ tepesinde bir çam olamazsan,
Vadide bir çalı ol
Fakat oradaki en iyi ve en büyük çalı sen olmalısın
Çalı olamazsan bir ot parçası ol
Bir yola neşe ver
Bir misk çiçeği olamazsan bir saz ol
Fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın
Hepimiz kaptan olamayız, bazılarımız tayfa olmaya mecburuz.
Dünyada hepimiz için bir şey var
Yapacağımız iş, size en yakın olan iştir
Cadde olamazsan patika ol
Güneş olamazsan yıldız ol
Kazanmak yahut kaybetmek ölçü ile değildir
Sen her neysen, onun en iyisi olmalısın!” (Douglas MALLOCH)
Rana Çeçen | Nisanur Dergisi | Kasım 2018 | 84. Sayı
Yorum yap