Bismillahirrahmanirrahim.
“(Ey peygamber!) Kullarıma söyle sözün en güzelini söylesinler; sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (İsra /53)
İnsanoğlunun sahip olduğu en mükemmel özelik, düşünebilmek ve düşündüklerini kelama dökmektir. Bu, insanı diğer mahlûkattan ayıran en önemli ve belirleyici özelliğidir.
Yalnız ve tek başına bir hayat sürdürmek, sosyal bir varlık olan insanın fıtratına terstir. Hemcinsleri ile diyaloga geçmenin yolu ise kelamdan geçer. İnsanın duygu ve düşüncelerini ifade etmesidir kelam. Lisandan daha kapsamlıdır kelam. Çünkü lisan, bir bakıma kelamın vücut bulmuş halidir. Lisan için (organ olarak) dile ihtiyaç varken, kelam; dil kullanılmadan da ifade edebilmektir duygu ve düşünceleri.
Yani her lisan aynı zamanda kelam iken her kelam lisan ile olmayabilir. Onun içindir ki; karşımızdaki insanlarla aynı lisanı konuşsak da konuşmasak da diyaloglarımızda kelamın/sözün en güzel olanını tercih etmeye çalışmalıyız. Bu, insanlarla aramızdaki ilişkilerin düzelmesinde, arada sevgi ve saygının oluşmasında en önemli basamaktır.
Rastgele, anlamsız, boş sözlerin hiçbir değer ve anlamı yoktur. Boş söz, kişinin seviyesinin düşüklüğünü gösterir. Çünkü çoğu zaman ağızdan çıkan sözler, insanın kişiliğinin göstergesi olur. Atalarımızın, “Üslub-u beyan aynıyla insan” deyimi ile dikkat çektikleri bu olsa gerek. Kişinin kullandığı ifade, bazen onunla başkalarının arasını açarken, bazen de arada sevgi ve muhabbetin oluşmasını sağlar. Bazen tek bir söz aradaki düşmanlığı sonlandırırken, kimi zaman da ortada hiçbir sorun yokken bir söz ile düşmanlıklar başlayabilir.
Yunus ne güzel ifade etmiş;
“Sözü bilen kişinin,
Yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin
İşini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz”
Bugün, Müslümanların kaybettiği değerlerinden birisi de hiç şüphesiz ki üslup güzelliğidir. Arada muhabbeti tesis etmenin ilk basamağı, sözü güzel kullanmak, hitaba güzel başlamaktır. Güzel bir hitap muhatabın dikkatini celp eder. Yumuşak, tatlı, gönül okşayıcı bir hitaptan sonra isterse kızma, azarlama veya uyarma ifade eden kelimeler dahi kullanılsın yine de aradaki muhabbeti zedelemez. Ancak sert, sıradan hitaplardan sonra dünyanın en güzel sözü dahi söylense, çoğu zaman muhatabı üzerinde herhangi bir etki bırakmaz.
Bu tür bir hitaptan sonra kişinin herhangi bir hatası uyarılacaksa veya nasihatte bulunulacaksa, pek de bir tesiri olmayacaktır. “Güzel söz, yılanı ininden; kötü söz, insanı dininden çıkarır.” Diye boşuna dememişlerdir.
Söz insan üzerinde o denli etkilidir ki; Resulullah (ﷺ) bunu, “Bazı sözler büyüleyicidir.” (Buhari) diye ifade etmiştir.
Boş, yalan sözlerden yüz çevirmek mü’minlerin temel vasıflarındandır. Gerek yüce kitabımızda gerekse de Peygamber Efendimiz (ﷺ)’in hadislerinde, hiçbir çirkin ve abes söze rastlanılmaz. Yüce kitabımızdaki hitaplar öyle muhteşemdir ki; kendisine iman edeni etkilediği gibi, sözün inceliklerine vakıf olmasına rağmen kendisine iman etmeyeni dahi aciz bırakacak türdendir.
Sözü güzel söylemenin bir diğer şekli, şiir ile ifade etmektir. “Şiir bir kelamdır. Şiirin güzelliği kelamın güzelliği; çirkinliği de kelamın çirkinliği gibidir.” (Şafii/ Müsned)
Şiir maneviyattan beslenirse değerlidir. Çünkü nefsi ve nefsanî duyguları galeyana getiren şiir, sahibine hiçbir fayda sağlamaz. Şiir, sayfalar tutan bir konuyu birkaç mısra ile ifade edebilmedir. Bu bakımdan az ve öz söz ile söylenmek istenen, ifade edilebildiği gibi, çoğu zaman ruhlar üzerindeki etkisi de daha derin olmaktadır. Araplar arasında şiir öyle muazzam bir etkiye sahip idi ki; bazen sahabeler Resulullah (ﷺ)’tan, söylediklerini şiir ile ifade etmek için izin istemişlerdir.
Hassan b. Sabit, Ka’b b. Malik, Abdullah b. Revaha (R.A) meşhur İslam şairlerindendirler. Bunlar müşriklere karşı öyle şiirler söylerlerdi ki; Resulullah (ﷺ), haklarında “Bunlar Kureyş üzerinde oktan daha büyük etkiye sahiptirler.” buyurmuştur.
Şiir öyle bir duygu bulutudur ki; o duyguyu bilmeyeni, yaşamayanı ıslatmaz. Islatmadığı gibi ondaki ifade inceliklerine de vakıf olmaz. Şiir, insanın içindeki bütün güzel duyguları açığa çıkartır. Cenk edene bazen silah ve cephaneden daha büyük bir destek verir…
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.” (M. Akif Ersoy)
Ne ile ve nasıl ifade edilirse edilsin, aslında hepsinde en önemli şey, ifadeyi güzelleştirmektir. Hani meşhur bir hikâye vardır:
Beyin birinin çok sevdiği bir atı varmış. “Kim atımın ölüm haberini getirirse kellesi gider.” dermiş. Gün gelmiş at ölmüş, ancak bunu beye söylemeye kimse cesaret edememiş. Çalışanlardan biri “ben söylerim” deyip çıkmış huzura; “Efendim!” Demiş. “Hani sizin bir atınız vardı ya, o yiyip içiyordu ancak şimdi hiçbir şey yiyip içmiyor. Ayakta duruyordu, gözleri açıktı fakat şimdi yerde gözleri kapalı” demiş. Bey, “Şuna at öldü desene” demiş. Çalışan, “Beyim ben öldüğünü demedim, siz dediniz.” deyip sorunu çözmüş.
Rana Çeçen | Nisanur Dergisi | Ocak 2019
Yorum yap