Lise öğrencisi Ayşe, arkadaşında yediği pastayı çok beğenmişti. Her bayanın yaptığı gibi hemen içindeki malzemeleri arkadaşına sormuş, kafasında nasıl pişireceğimi kurgulamıştı. Pastanın lezzetini hatırladıkça bir an önce evde denemek istiyordu.
Ayşe, pastayı pişirmek için uygun zamanı bulunca büyük bir umut ve özgüvenle mutfağa geçti. Tüm malzemeleri çırpma kabına boşalttı, bir güzel karıştırdı, kafasında tasarladığı şekli verdi ve fırına attı. 40 dakika sonra fırını açtığında büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Çünkü tepsidekinin, daha önce gördüğü pasta ile uzaktan yakından bir ilişkisi yoktu. Ayşe hata etmişti, arkadaşına malzemeleri sormuş fakat nasıl karıştırılıp pişirilmeye verildiğini sormamıştı. Şimdi ise hem tüm malzemeler, hem emeği ve zamanı, hem de kendisine olan güvenini kaybetmişti.
Hayat denilen mutfakta sadece Ayşe değildi bu hatayı yapan! Başka meslek dallarındaki hanımlar ve beyler de aynı hatayı yapmışlardı. Malzemeyi elde ettikten sonra gelişigüzel karıştırmış ancak ortaya istenilenin ve olması gerekenin dışında ürünler çıkınca zamanları, emekleri, hayalleri ve özgüvenleri heba olup gitmişti. Kimi zaman; kendi öz çocuğu gibi büyüttüğü davet çalışmalarını nebevi ahlaktan uzak yöntemlerle darmadağın etmişlerdi. Kimi zaman Allah’ın kesinlikle yapılmasını yasakladığı yalan, hile, kardeşine karşı kin besleme ve şahsi menfaatleri; asli vazifelerin önüne geçirme gibi davranışlar sergilemişlerdi…
Mutfakla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir öğrencinin bile pişirebildiği bir yemek olan makarnanın dahi bir pişirme usulü vardır. Peki, eşref-i mahlûkat -varlıkların en değerlisi- olan insanın, nefsini aşk ateşiyle pişirirken bir usul takip etmesi gerekmiyor mu? Aklını ilahi hitapla yüceltip, kalbini ve ruhunu arındırması ne şekilde olmalıydı? Bunu yaparken nasıl bir yol ve yöntem takip etmelidir?
İnsanların arasından seçilen peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’in sünneti, bu yolun/ usulün ta kendisidir. Unutmayalım; malzeme, emek, zaman ve ümidimizi heba etmeden pişmenin tek, en kısa ve en kolay yolu Peygamber Efendimizin sünnetini takip etmektir. İnsana, zamana ve insanın amellerine değer veren, âlemlerin tek hâkimi Yüce Allah, kitabında bu konuyla ilgili şu uyarıları yapmaktadır:
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran / 31)
“Kim Resule itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa /80)
Kübra Aydınlık | Nisanur Dergisi | 80. Sayı | Temmuz 2018
Yorum yap