İlim İrfanManşetSümeyye Özbay

Müslümanlar İçin Psikolojik Danışma

Bismillahirrahmanirrahim…

Günümüzdeki yaygın önyargılardan biri de “Müslüman psikoloğa gitmez, psikolojik desteğe ihtiyacı olmaz.” yargısıdır.

Psikolojik danışmanın nasıl bir süreç olduğunu detaylıca ele alarak; Müslümanın bu konuda yaklaşımı nasıl olmalı sorusuna cevap bulmaya çalışalım.

Psikolojik danışma sosyal, mesleki, kişisel alanlarda amaç belirleme, karar verme, problem çözme gibi amaçlarla uzman desteği ile yürütülen bir süreçtir. Yani psikolojik danışma hayatımızda bazen istişare bazen farkındalık bazen hakemlik gibi farklı etkilerde bulunmaktadır diyebiliriz.

Psikolojik danışma sürecinde danışan, kendini tanır; duygularının, düşüncelerinin, davranışlarının farkına varır. Dolayısıyla bu süreç kişinin Rabbini tanıması adına atılan bir adımdır diyebiliriz. Zira “Kendini bilen Rabbini bilir.” Bu sebeple bilhassa Müslümanlar psikolojik destek almalıdır.

Psikolojik danışmaya ilişkin bir diğer yargı ise “Müslüman ibadetini yapsa, Kur’an okusa psikolojisi bozulmaz.” düşüncesidir. Yapılan araştırmalar da göstermektedir ki; inanç sahibi olmak, ibadetlerini yerine getirmek, dua etmek kişinin daha sağlam bir psikolojiye sahip olmasını sağlamaktadır. Ancak bu yine de bir Müslümanın psikolojik problem yaşamayacağı anlamına gelmemektedir. Zira psikolojik problemlerin nörolojik, genetik, hormonal, travma kaynaklı, olumsuz yaşam koşulları kaynaklı pek çok farklı sebebi bulunmaktadır. Bunu şu örneklerle daha iyi anlayabiliriz:

Abdest aldığımızda azalarımız temizlenmiş olur. Böylece mikroplardan günde 5 defa arınmış oluruz. Ancak buna rağmen bir Müslüman (genetik gibi farklı sebeplerle) hastalık yaşayabilir. Bu duruma farklı örnekler de verebiliriz. Mesela bir kişi portakal tüketip C vitamini aldığı halde düşük bağışıklığı olabilir yahut düzenli spor yaptığı halde bedensel bir rahatsızlık yaşayabilir.

Namaz kılmak, Kur’an okumak, dua etmek psikolojimizin daha dayanıklı olmasını sağlar. Ayrıca hayata İslam nazarıyla bakmak, Müslümanca yaşamak, İslami bakış açısına sahip olmak da aynı şekilde dayanıklı bir ruh hali anlamına gelir. Bunlar psikolojik problemlere karşı bir nevi tedbir hükmünde olsa da yukarıdaki örneklerde zikrettiğimiz üzere farklı sebeplerle psikolojik problemler yaşanmaktadır. Problemin kaynağı farklı olduğunda (örneğin travma kaynaklı olduğunda) manevi yollarla çözmeye çalışmak, asıl kaynağı ortadan kaldırmadığı için pansuman mesabesinde kalabilmektedir. Bu sebeple psikolojik problemlerde bir Müslüman çekinmeden uzmana başvurarak yardım almalıdır.

Ayrıca bu gibi farklı sebeplerden kaynaklı yaşanan psikolojik problemleri, manevi yollarla çözmeye çalıştığında asıl neden ortadan kaldırılmadığı ve problemi devam ettiği için (Allah muhafaza) İslâm’ı suçlu görebilmektedir. “Dua ettim kabul olmadı” gibi isyana kaçan düşüncelere kapılabilmektedir. Psikolojik problemlerde doğru desteği almak/uzmana başvurmak, maneviyatımız açısından da gereklidir.

Psikolojik problem durumunda kişi inancını yaşamakta da zorlanabilmektedir. Örneğin dini obsesif kompulsif bozukluk (yoğun vesveseler diyebiliriz) yaşayan kişi, defalarca abdest/gusül almakta ve zamanla ibadetlerden bıkabilmektedir. İmanımıza halel gelmemesi adına yaşadığımız problemlerde destek almak önemlidir.

Müslümanların psikolojik danışmadan kaçınma nedenlerinden biri de alanda Batı’nın hakim olması ve başvurulacak uzmanın dini hassasiyetlerini anlatmayacağı/hassasiyetlerine saygı duymayacağı kaygısıdır. Bu kaygıda pek haksız olmamakla birlikte alan içerisinde pek çok Müslüman ve hassasiyet sahibi uzman çalışmaktadır. Bu nedenle psikolojik danışmadan uzak durmak yerine, doğru uzmanı bulmak için gayret edilmelidir.

İslam tarihine baktığımızda ise hastanelerde psikolojik destek ve tedavilerin müzik, su sesi, doğa, mimari, bitkisel ilaçlar, beslenme, aromaterapi gibi yöntemlerle yapıldığını görmekteyiz. İslam’ı doğru şekilde anlayan, psikolojimizin ve fizyolojimizin yani bir bütün olarak bedenimizin emanet olduğunu, üzerimizde hakkı olduğunu bilen âlimlerimiz, psikolojik problemlere de çözüm bulma arayışına girmişlerdir. Ayrıca yine aynı dönemlerde tekke, dergâh gibi yerlerde halka manevi ve psikolojik danışma hizmetleri sunulmuştur.

Allah Rasulü (AS)’nün sünneti seniyyesinde de psikolojinin büyük bir yeri olduğunu görmekteyiz. Duygu yönetimi yöntemlerinden (örneğin öfke yönetimine dair tavsiyeleri) çocuk gelişimine, yas psikolojisinden eşler arası ilişkilere kadar pek çok farklı konuda bizler için örneklik sergilemiştir.

Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda:

“Müslüman psikoloğa gitmez” değil; bedensel problemlerinde olduğu gibi psikolojik problemlerinde de uzman desteği alır.

“Müslümanın psikolojiye ihtiyacı yoktur” değil; Müslüman, İslam’ın hayatın tüm alanlarını olduğu gibi psikolojiyi de içine alan bir din olduğunu bilir.

Velhamdulillahi Rabbil âlemin.

Psk. Dan. Sümeyye Özbay | Nisanur Dergisi | Mayıs 2022 | 126. Sayı

Yorum yap